2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Diyabette (Şeker Hastalığı) Beslenme Tedavisi ve Önerileri
MAKALE #1480 © Yazan Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR | Yayın Ağustos 2008 | 262,282 Okuyucu ÇOK OKUNUYOR
Diyabet (Şeker Hastalığı) Ve Beslenme :

Ülkemizde görülme sıklığı giderek artan, organ kayıpları ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilen kronik bir hastalıktır.

Yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte fiziksel aktivitenin diyabetin ortaya çıkmasının engellenmesi ve geciktirilmesinde önemli rolü olduğu bilinmektedir.Halk arasında şeker hastalığı ( Diabetes Mellitus) olarak bilinen diyabet, ömür boyu devam eden ve pankreasın yeterli derecede insülin salgılayamamasından ve salgılanan insülinin yeterli derecede kullanılmamasından kaynaklanan bir metobolizma hastalığıdır. Kronik bir hastalık olduğu için diyabeti olan kişilerin bu hastalıkla yaşamayı öğrenmesi gerekir. Diyabeti tanımak, yemek yeme alışkanlıklarını değiştirmek, günlük yiyecek değişimlerini öğrenmek ve kan şekeri ile ilgili belirtilere uygun acil önlemleri almak gerekir.

Şişmanlık, aşırı tuz, şeker ve şekerli yiyeceklerin tüketimi ve lif (posa) yönünden yetersiz beslenme, diyabet hastalığına zemin hazırlayan nedenlerden bir kaçıdır.Yediğimiz besinlerin çoğu, bir şeker formu olan glukoza dönüşür. Biz glukozu, adale ve diğer dokularımız için enerji sağlayan bir enerji kaynağı olarak kullanırız. Glukoz kanımızda dolaşır. Kaslarımız ve diğer dokularımız yağ ve karaciğer glukozunu kandan hücrelerin içine alabilmek için, insülin diye adlandırılan bir hormona ihtiyaç duyarlar. Vücudumuzun, yiyeceklerimizden gerekli enerjiyi elde edebilmesi için, insüline gerek vardır.İnsülin, midenin gerisinde, pankreas denilen küçük bir salgı bezi tarafından yapılır. Beta hücreleri diye bilinen hücrelerden salgılanır. Bir kişi, diyabeti olduğunda, ya pankreası ihtiyaç duyduğu insülini üretemiyordur ya da vücudu salgılanan insülinini etkin bir şekilde kullanamıyordur.

Diyabetli kişiler aldıkları besindeki şekeri (glukozu) yeterince kullanamazlar. Bu da, kanda şeker miktarının artmasına yol açar. Bu yüksek kan şekeri seviyeleri, hiperglisemi olarak adlandırılır. Diyabetin tıbbi komplikasyonlarına yol açan şey, kandaki yüksek glukoz seviyelerinin devamlı olmasıdır.

Uluslararası Diyabet Federasyonu, tüm dünyada 230 milyondan fazla kişide diyabet olduğunu tespit etti. Bu miktarın 2025’den önce 350 milyona yükseleceği tahmin edilmektedir. Her yıl, bir 7 milyon kişi daha diyabet hastası olacaktır.
1985’te, tüm dünyada, tespit edilen 30 milyon diyabetli vardı. Bugün, 230 milyondan fazla diyabetli mevcuttur. Yaklaşık 20 yılda, yedi kat artma olmuştur. Eğer bu epidemiyi yavaşlatmak için hiçbir şey yapılmaz ise, 25 yıl içerisinde, sayı 350 milyonun üzerine ulaşacaktır.

Diyabet Komplikasyonları maliyetinin, tüm dünyada total sağlık hizmetleri harcamalarının %5-10’unu oluşturduğu tahmin edilmektedir.Diyabet, gelişmiş ülkelerde, erişkin yaş çalışma grubunda kısmi görme kaybı ve körlüğün temel nedenidir.Diyabete bağlı parmak veya bacak amputasyonları, kazalarda oluşan amputasyonlara göre daha fazladır.
Diyabetli kişiler daha fazla kalp infarktüsü ve felç geçirme riskine sahiptir.
Diyabetli kişiler çok yüksek bir böbrek hastalığı geliştirme riskine sahiptir.

Diyabetin (Şeker Hastalığının) Nedenleri :
Tip 1 diyabet:
1-Kalıtım
2-Pankreasa zarar veren virüsler
3-Vücudun kendi savunma sisteminde oluşan ve pankreastaki insülin yapan hücrelerin tahribi ile sonuçlanan sorunlar
Tip 2 diyabet:
1-Yaş (40 yaş üzeri)
2-Obezite
3-Kalıtım
4-Gebelik sırasında diyabet gelişimi
5-4.5 kg’ dan ağır bebek doğuranlar
6-Stres
7-Hipertansiyon

Diyabet Tipleri :

Diyabetin iki temel tipi mevcuttur: Tip 1 ve Tip 2

Tip 1 diyabetli kişiler genellikle insülin üretmemektedirler. Dışarıdan insülin kullanmak zorundadırlar. Başka türlü yaşamaları imkansızdır.

Tip 1 diyabet, bazen, insüline bağımlı, genetik olarak yönlendirilmiş veya erken başlangıçlı diyabet olarak adlandırılır. Tip 1 diyabetli hastalar genellikle insülini hiç üretmemektedirler.
Tip 1 diyabet herhangi bir yaşta da çıkabilir, fakat genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde oluşur. Hasta kişiler, kanlarındaki glukoz seviyesini kontrol etmek için her gün insülin enjeksiyonu yapmak zorundadırlar. Eğer Tip 1 diyabetli kişiler insülin bulamazlarsa diyabet komasına girerler.Uluslararası Diyabet Federasyonu, dünyada en az 17 milyon kişide Tip 1 diyabet olduğunu tespit etmiştir.


Tip 2 diyabetli kişilerde, insülin üretimi azdır veya onu yeterince kullanamamaktadırlar.

Genellikle insülin enjeksiyonu gereksinimleri yoktur. Yalnızca diyet veya oral tabletler (ağızdan alınan ilaçlar) ile tedavi olabilirler.Tip 2 diyabet, insüline bağımlı olmayan diyabet veya geç başlangıçlı diyabet olarak da adlandırılır. Tip 2 diyabetli kişilerin genellikle insülin gereksinimleri yoktur. Genellikle, diyetlerini kontrol ederek, düzenli egzersiz yaparak, ağızdan ilaç ve bazen de insülin alarak kanlarındaki glukozu kontrol edebilirler.
Tip 2 diyabet, 45 yaşından büyük şişman kişilerde en yaygındır. Bununla birlikte, artan obezitenin bir sonucu olarak, çocuklarda ve genç erişkinlerde de yaygın hale gelmektedir. Tip 2 diyabet en yaygın diyabet tipidir, tüm diyabetlilerin %90-95’ini oluştururlar.
Eğer tip 2 diyabetli kişilerde tanı erken konmaz ve tedavi edilmez ise, ölüme bile yol açabilen ciddi komplikasyonlar gelişebilir.Tüm dünyada milyonlarca kişi hastalığını bile bilmeden veya yeterli tıbbi bakıma ulaşmadan Tip 2 diyabetli olarak yaşamaktadırlar.
Uluslararası Diyabet Federasyonu, dünyada en az 170 milyon kişide Tip 2 diyabetli olduğunu tahmin etmektedir.


Gestasyonel Diyabet :

Bir diğer diyabet tipi, bazen gebe kadınlarda oluşan, geçici bir diyabet formudur. “Gestasyonel Diyabet” olarak adlandırılmaktadır. Hamilelik tamamlandığında genellikle kaybolmaktadır. Bu tip diyabeti olan kadınlar, daha sonraki zamanlarda, yüksek oranda, Tip 2 diyabet geliştirme riskine sahiptirler (%15).Diğer bazı nadir diyabet tipleri de mevcutdur.


Diabet Oluşumu :

Herhangi bir kimse, herhangi bir yerde, herhangi bir yaşta diyabetli olabilir.

Birçok erişkin, semptomları tanınmadan birkaç yıl önce diyabetli olmuş olabilir. Tanı konduğu sırada, bunların bir çoğunda, diyabet komplikasyonları gelişmeye başlamıştır.Görme azalması, böbrek yetmezliği, kalp hastalığı, felç ve sinir hasarı gibi. Dünyanın birçok yerinde de, hiç teşhis edilmemiş birçok diyabetli vardır.
Diyabeti erken ortaya çıkarmak demek, tedavisinin daha kolay ve ciddi komplikasyon riskinin önemli ölçüde azaltılabilir olması demektir.

Diyabetin Tanısı - Tanı Kriterleri :

Başlıca klinik bulgular şunlardır: polifaji (çok yemek yeme), polidipsi (çok su içme), poliüri (çok idrara çıkma), ağırlık kaybı, kuvvet azalması, ağız kuruluğu, bulanık görme, deri enfeksiyonları, kaşıntılar, iştahsızlık, baş ağrısı ve halsizliktir.

Ancak kesin tanı, laboratuar yöntemlerinin kullanılması ve sonuçların değerlendirilmesi ile konulur. Normalde erişkinlerde 100 ml kandaki açlık kan şekeri 70- 90 mg arasında değişir. Yaş ilerlemesiyle bu değerler biraz yükselebilir; 100- 120 mg/ dl ‘ ya kadar normal sayılabilir.

ADA tarafından kabul edilmiş tanı kriterleri:

Diyabetin belirtileri ve bulgularına ek olarak günün herhangi bir zamanında ölçülen kan glikoz değerinin 200mg/dl ya da daha yüksek olması
  • En az 8 saat hiç kalori alınmamış bir açlık sırasında kan glikoz değerinin 126 mg/dl ya da daha yüksek olması
  • 75 gr Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) sonucunun, yükleme sonrası 2.saat glikoz konsantrasyonunun 200 mg/ dl ya da daha yüksek olması
  • Açlık kan glikoz düzeyi 110 -126 mg/dl arasında olanlardan bozulmuş açlık glikozu tanımının getirilmiş olması
ADA’ nin belirlediği bu kriterlerden en az ikisinin bulunmuş olması gerekmektedir.

Diyabetin risk faktörleri :

Tip 1 Diyabet İçin Risk Faktörleri:

Bunlar, çok iyi tanımlanmamışlardır. Fakat, genetik ve çevresel faktörlerin bu tip diyabet gelişimi için tetikleyici rol oynayabildiği görülmektedir. Esas etken, oto-immün mekanizmasının bozukluğudur.

Tip 2 Diyabet için Risk Faktörleri:

* Yaş: Diyabetli kişilerin %90- 95’i tip 2 diyabetlidir. Bu tip genellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde oluşur. Fakat zamanımızda, çocuk ve adolesanları da önemli ölçüde etkilemektedir. Yaşlandıkça, diyabet riski artmaktadır.

* Şişmanlık: Tip 2 diyabetli kişilerin %80’inden fazlası kiloludur. Ne kadar kilolu olursanız o kadar yüksek diyabet riski taşırsınız.

* Diyabete İlişkin Aile Hikayesi: Araştırmalar, eğer yakın aile üyelerinde bir diyabet hikayesi var ise kişilerin daha fazla risk altında olduğunu göstermiştir. Akrabalık ne kadar yakın ise, diyabet riskiniz de o kadar yüksektir.

* Fiziksel Aktivite : Araştırmalar aktif bir hayat sürdürmeyen kişilerin, daha fazla tip 2 diyabet gelişme riskinde olduğunu göstermiştir. Ne kadar az egzersiz yaparsanız diyabet gelişme olasılığı o kadar yüksektir.

* Bozulmuş Glukoz Toleransı (IGT): Sağlıklı bir kişinin kan şekeri 70-110 mg/dl (100 mililitre kanda mg olarak glukoz) arasındadır. Veya 3.9-6.0 mmol/L arasındadır. Bozulmuş glukoz toleransı, normalden daha yüksek bir kan glukoz seviyesidir. Açık diyabetin başlangıcıdır.

*Irk/Etnik Özellikler: Bildiğimiz kadarıyla, ırk ve etnik özellikler bir kişide diyabet gelişme olasılığını belirlemede önemlidir. Bu popülasyon içinde, Afrikalı-Amerikalı, Hispanik Amerikalı, Yerli Amerikalı, Asyalı- Amerikalı ve Pasifik Adalılarda daha fazla diyabet ortaya çıkmaktadır.

*Hamilelik Sırasında Diyabet: Bazı kadınlarda, hamilelikleri sırasında “gestasyonel diyabet” adıyla bilinen geçici bir diyabet tipi oluşur. Gestasyonel diyabet tüm hamileliklerin %2-5’inde gelişir. Fakat genellikle, hamilelik sonlandığında kaybolur. Bununla birlikte, gestasyonel diyabeti olan veya 4 kg veya daha büyük bebek dünyaya getiren kadınlarda, yaşamlarında daha geç bir dönemde, daha fazla Tip 2 diyabet gelişme olasılığı vardır.
Tip1 Diyabet Semptomları:

Tip 1 diyabetin başlangıcı genellikle birdenbire ve dramatiktir (saman alevi gibi). Aşağıdaki semptomları içerebilir:

* Anormal susama ve ağız kuruması,
* Sık idrara çıkma,
* Kol ve bacaklarda yorgunluk/Enerji azlığı,
* Sürekli açlık hissi,
* Ani kilo kaybı,
* Yavaş iyileşen yaralar,
* Tekrarlayan infeksiyonlar,
* Bulanık görme.

Tip 2 Diyabet Semptomları :

Yukarıda listelenen aynı semptomlar tip 2 diyabetli kişilerde de gözlemlenebilir. Fakat, genellikle, semptomlar daha az belirgindir. Tip 2 diyabetin başlangıcı yavaştır ve sonuçta tespit etmek güç olabilir. Gerçekten de, tip 2 diyabetli bazı kişiler, erkenden hiçbir belirgin semptom göstermezler. Bu kişilerde çoğunlukla hastalık tablosu birkaç yıl sonra teşhis edilir. O zaman birçok komplikasyon gelişmiş olarak karşımıza gelir.

Diabetin Komplikasyonları :

Diyabet, yaşam boyu süren, dikkatli kontrol gerektiren kronik bir hastalıktır. Gerektiği gibi kontrolü olmaz ise, kardiyovasküler hastalık, böbrek yetmezliği, körlük ve sinir hasarı gibi çeşitli komplikasyonlara yol açabilirler.

Hipoglisemi (Düşük Kan Şekeri ): İnsulin kullanan bir kişi, sık sık kan şekerinin çok düşük seviyelere düşme problemi ile karşılaşabilir. Buna, ihtiyaçdan fazla insülin yapmak, aşırı egzersiz yapmak veya yeterli karbonhidrat almamak yol açmış olabilir. Hipoglisemi biraz şeker yiyerek hızla düzeltilebilir. Eğer düzeltilmez ise kişinin bilincini yitirmesine yol açabilir, acil hastane tedavisi gerektirir.
Diyabetli kişinin hipoglisemiden korunmak için belirtilerini bilmesi çok önemlidir. Kan şekeri düşmesi hastada; acıkma, baygınlık, fenalık, terleme, el, ayak titremesi, daha sonra şuur kaybı gibi belirtiler gösterir.

Hiperglisemi (Yüksek Kan Şekeri ) ve Ketoasidoz:

Kan şekeri çok yükseldiğinde (>300 mg%) organizma, yağları yakıt olarak kullanır. Vücut yağları parçalandığında, keton diye bilinen asitli atıklar oluşur. Vücut çok fazla miktardaki ketonları harcayamaz veya önleyemez ise bunları idrar yolu ile atıp tüketmeyi dener. Ancak, vücut tüm ketonları serbestleştiremez ve kanda birikirler. Bu durum ketoasidoz denen tabloya yol açar. Ketoasidoz, insülin yokluğu ile ortaya çıkan ciddi bir durumdur. Esas olarak, tip 1 diyabetli kişilerde çokça, tip 2 diyabetlilerin ayarsız olanlarında da daha nadir görülür.

Laktik Asidoz:

Nadir görülen bir komplikasyondur. Laktik asidoz, laktik asidin vücutta birikmesidir. Hücreler, enerji için glukozu kullandıklarında, laktik asit yaparlar. Eğer, fazla miktarda laktik asit vücutta kalıyor ise denge bozulur ve kişi kendisini hasta hissetmeye başlar. Laktik asidoz nadir bir durumdur ve esas olarak tip 2 diyabetli kişileri etkiler.

Bakteriyel/Mantar İnfeksiyonları:

Diyabetli kişiler bakteri ve mantar infeksiyonlarına daha yatkındırlar. İnfeksiyonlar, sıklıkla idrar yolları ve üst nefes yollarında ve deride ortaya çıkabilir.

Mantar infeksiyonları, atlet ayağı, ciltte yuvarlak oluşumlar ve vaginal infeksiyonlar da çok görülen problemlerdir.
Göz Hastalığı: Göz hastalığı veya retinopati, gelişmiş toplumlarda erişkin yaş grubunda görme azalması ve körlüğün en önemli nedenidir. 15 yıllık diyabeti olan hastaların yaklaşık %2’sinde legal olarak görme kaybı, %10’unda ise ciddi anlamda görme azalması vardır.

Böbrek Hastalığı:

Diyabet, böbrek hastalığının (nefropati) en önemli nedenlerinden biridir. Diyabetli tüm kişilerin yaklaşık 1/3’ünde böbrek hasarına raslanır ve Tip 1 diyabetli hastaların yaklaşık %20’sinde böbrek yetmezliğine götüren fonksiyon bozuklukları oluşur.

Sinirleri Tutan Komplikasyonlar:

Diyabetik sinir hastalığı veya nöropati diyabetli tüm kişilerin en az yarısını etkiler. Farklı nöropati tipleri vardır. Bunlar, ayaklarda, bazı vakalarda ellerde, duyu kaybına, ayakta ağrıya neden olur ve kalbi, gözü, mideyi, mesane ve genital organları içine alan somatik organ nöropatiye yol açar.

Ayaklarda duyu kaybı, diyabetli kişilerin farkına varmadan ayaklarını yakmalarına ve yaralamalarına yol açar. Bu yaralanmalar ülserlere, gangrenlere ve zamanında tedavi olmazlarsa muhtemelen amputasyonlara neden olabilir.

Dolaşım Sistemi Hastalıkları:

Dolaşım sistemi hastalığı veya kardiyovasküler hastalık tip 2 diyabetlilerde diyabet süresi ve şiddeti ile paralel bir artma gösterir. Avrupa orijinli diyabetliler arasındaki tüm ölümlerin %75’ini kalp-damar hastalığı oluşturmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde, koroner kalp hastalığı, 45 yaş üzerindeki diyabetli kişilerin %8-20’sinde mevcuttur. Kalp hastalığı riskleri, diyabetli olmayan kişilerden 2-4 kez daha fazladır. Endüstriyel ülkelerde tip 2 diyabetli kişiler için en temel ölüm ve sakatlık nedenidir.

Amputasyon :

Diyabet, yaralanma veya travma sonucu olan amputasyonlardan sonra en yaygın amputasyon nedenidir. Diyabetli kişiler, genel popülasyona kıyasla, alt ekstremite amputasyonuna 15-40 kez daha fazla maruz kalırlar.

Diabetin Tedavisi :

Bugün diyabeti, tamamen iyileştirici bir tedavi yoktur. Ancak, etkin tedavi vardır. Eğer, uygun ilaçlar, kaliteli bakım ve iyi bir beslenme tedavisi alabiliyorsanız aktif ve sağlıklı bir hayat sürdürebileceksiniz ve komplikasyon gelişme riskini azaltmış olacaksınız.
İyi diyabet kontrolü, mümkün olduğunca normale yakın kan şekeri seviyelerini muhafaza etmek demektir.

Dengeli ve Kontrollü bir Diyet :

Yiyecekler, kan şekeri düzeyini yükseltirler. Diyabetli kişiler, herhangi bir kimse gibi, dengeli bir diyete ilave olarak karbonhidratlı besinleri ölçülü almak zorundadırlar.
Çok iyi dengeli, sağlıklı yeme planı, diyabetli tüm kişiler için iyi bir kan şekeri kontrolünü sağlamada köşetaşı görevini üstlenmektedir. İnsülin veya tabletler ile tedavi edilmiş olup olmadığınıza bakılmaksızın siz her zaman, bilinçli bir yeme planını izlemek zorundasınız.
Sağlıklı yemek, yalnızca kan şeker seviyelerini kontrol etmeye yardımcı olmaz (böylece diyabete bağlı komplikasyonların başlangıcını da geciktirir), fakat aynı zamanda vücut kilosunu korumaya ve kalp hastalığını önlemeye yardımcı olur. Eski bir deyiş olan “Ne yerseniz, O’sunuz” cümlesi kesinlikle doğrudur. Kan şekeri seviyeleri yediğiniz her şeyden etkilenmektedir. Akıllı yemek seçimleri sağlıklı bir yaşam ve hastalığı önlemek için anahtar görevini görür.

Fiziksel Aktivite :

Egzersiz kan şekerini düşürür. İnsulin gibi, vücudun kendi kan şekerini etkin bir şekilde kullanmasına yardım eder. Egzersiz, kilo kaybetmenize de yardımcı olur.

Egzersiz yararları :

Evet, doğru bir beslenme ile birlikte egzersiz de çok önemlidir. Kilo verebilmek, kan şekerinizi ayarlayabilmek için, egzersiz yardımcıdır. Egzersiz, kan damarlarınız ve kalbiniz için de yararlıdır. Aktivitenizi, yürüyerek, bisiklete binerek veya asansör yerine merdivenleri kullanarak artırabilirsiniz. Eğer diyabete özgü birtakım sorunlarınız varsa (göz, böbrek, tansiyon yüksekliği vb.) veya romatizma ve kemik erimesi (osteoporoz) gibi hastalıklarınız varsa, egzersiz konusunda dikkatli olunuz.

Egzersiz yaparken nelere dikkat edilecekler :
  • Egzersiz öncesi, kan şekerinizin 100mg./dl.'nin üzerinde, 240 mg./dl.'nin altında olmasına dikkat ediniz.
  • Egzersizi, öğünlerden (ara veya ana öğün) 1-1,5 saat sonra yapınız.
  • Egzersiz öncesi ve sonrasında kan şekerinizi ölçünüz ve eğer 100mg./dl.'nin altında ise, öğününüze karbonhidratlı yiyeceklerden ilave ediniz (1 bardak meyve suyu).
  • Egzersizi, yaptığınız bir önceki insülinin etkisinin en yüksek olduğu dönemde yapmayınız.
  • Yapacağınız egzersizin türüne göre, egzersizin etkili olduğu organlara insülin enjeksiyonu yapmayınız (örneğin; yürüyüş ya da koşu sırasında, bacak kasları kullanılacağından, insülin enjeksiyonunuzu kolunuza veya karın bölgenize yapınız).
  • Yapacağınız egzersizin türü ve süresini ve ek yiyecek gerekip gerekmediğini, beslenme uzmanınızla mutlaka konuşunuz.


İlaçlar

Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar iki türdür.
1)İnsülinler
2)Ağız yolu ile kullanılan tabletler
İnsülin kan şekeri seviyelerini en etkili düşüren maddedir. Tip 1 diyabetli kişiler, yaşantılarını normal düzeyde sürdürebilmek için günde 2-3, hatta 4 defa insülin yapmak zorundadırlar.
Tip 2 diyabetli kişiler, kan şekerlerini düşürmek için oral hipoglisemik ilaçlara ihtiyaç duyarlar, çok az bir kısmı da insulin enjeksiyonu ihtiyacında da olabilirler.
Diyet, insülin, ağız yolu ile alınan ilaçlar ve egzersizin dengesini doğru olarak oluşturmak çok önemlidir.
Bu dengeyi başarmak, diyabetli bir kişi için yaşam boyu, usanmadan sürecek bir disiplin gerektirir.

Sağlıklı Yaşam Tarzı :

* Dengeli bir diyet
* Fiziksel aktivite
* Tıbbi yardım (İlaç)
* Sosyal yaşamın düzenlenmesi
Diyabetimiz olsun olmasın, sağlıklı bir şekilde beslenmelisiniz ve düzenli olarak egzersiz yapmalısınız. Sağlıklı bir yaşam tarzı tip 2 diyabetin başlamasını önlemeye ve mevcut hastalığı olanlarda diyabete bağlı komplikasyonları sınırlamaya yardımcı olabilir.

DİYABETTE BESLENME TEDAVİSİ :

Sağlıksız ve uygun olmayan bir beslenme, diyabetli kişinin kan şekerini ve kan yağlarını yükseltir. Egzersiz ve ilaçlar (insülin ve ağızdan alınan şeker düşürücü ilaçlar) ise, kan şekeri ve kan yağlarını düşürür. Bu üç temel unsurun dengede tutulması, diyabetinizin iyi tedavi edilmesini sağlar.
Hastalığın kontrol altında tutulabilmesi için diyet, egzersiz ve ilaç tedavisi bir arada yürütülmelidir.

Her gün, çeşitli yiyeceklerden almanız, yani karışık beslenmeniz çok önemlidir. Eğer karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral içeren bir diyeti, dengeli bir şekilde alırsanız, vücudunuz daha iyi çalışır. Karbonhidrat, enerjinin en büyük kaynağıdır. Protein, kas ve doku yapımında kullanılır ve bir miktar da enerji sağlar. Yağlar ise, enerjinin depo edilmiş şeklidir. Yiyeceklerimizin çoğu, bu besin ögelerini karışık olarak içerir.


Diyet Tedavisi :

Diyabette beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesinin amacı; hayatınız boyunca uygulayabilecek en ideal beslenme programını oluşturarak kan şekerini normale yakın seviyede tutmak, hiperglisemi ve hipoglisemiyi önlemek, ideal vücut ağırlığını sağlamak ve korumak, hastalıkla ilgili olarak uzun dönemde gelişebilecek büyük ve küçük damar komplikasyonlarını önlemek, çocukluk ve ergenlik döneminde normal büyüme ve gelişmeyi sağlamak, gebelik ve emzirme döneminde yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamak, kısaca yaşam kalitesini yükseltmek ve yaşam süresini uzatmaktır.

DM’ lu bireylerde beslenme tedavisi diabetin kontrol ve yönteminde temeldir. Hastaların fiziksel özellikleri, beslenme alışkanlıkları, ekonomi durumu, yaşam tarzları, laboratuar sonuçları, aktivite düzeyleri, kilosu, yaşı ve uygulanan tıbbi tedaviye bağlı olarak değişmektedir. Diabet diyeti her hasta için özel olarak bir diyetisyen tarafından hazırlanmalı ve her diabet hastası sadece kendisi için hazırlanan diyeti uygulamalıdır.

Diyabet Kontrolü:

Diyabette tedavinin amacı kan şekerini normal sınırlarda tutarak diyabete bağlı gelişebilecek sağlık sorunlarının ortaya çıkışını engellemek veya önlemek, yaşam süresini
ve kalitesini yükseltmektir.
Diyabeti kontrol altına almanın ilk adımı onu öğrenmektir.
-Beslenme tedavisi
-İnsülin ve/veya ilaç
-Fiziksel aktivite
-Eğitim
Diyabet tedavisinin birbirini tamamlayan parçalarını oluşturur.
Total Diyet Enerjisi ve Vücut Ağırlığı :

Yetişkin diyabetli kişilerde beden kitle indeksi normal sınırlarda (BKİ= 19-25 kg/m2) olması istenir.

Tip 2 diyabeti olan hastaların %80-90 kadarı obez olduğu için kilo kaybı sıklıkla beslenme tedavisinin primer amacını oluşturur.
Kalori kısıtlaması ve kilo kaybı, 2 kg’ lık kilo verilmesi bile;
– Glukoz kontrolünün iyileşmesine
– İnsülin duyarlılığının artmasına
– Lipid seviyeleri ve kan basıncında iyileşme
– Kullanılan farmakolojik ajanların dozlarının azaltılması

Kilo verilmesi glukoz alımında ve insülin duyarlılığında iyileşme ile ilişkili olduğu gibi hepatik glukoz üretiminde de azalmaya ilişkilidir.

Obezitesi ve glukoz intoleransı olan hastalarda en faydalı tedavi edici tıbbı beslenme tedavisi ve fiziksel aktivite artışı yoluyla kilonun azaltılmasıdır.
Beslenme tedavisinde ulaşılması gereken amaç normal kan glukozu kontrolüne ulaşmak ve bunu devam ettirmek olmalıdır, bu amaca ulaşmak için dengelenmiş öğün planları ile kademeli kilo verilmesi sağlanmalıdır.

Bunun için:
• Orta dereceli kalori kısıtlaması,
• Doymuş yağ alımının kısıtlanması
• Kalori alımının gün içerisinde dağıtılması
• Fiziksel aktivitenin artırılması
• Yeme alışkanlıklarının değiştirilmesinde davranışsal uyum teknikleri, sağlıklı ve uzun dönemli yaşam tarzı davranışlarının sağlanması
• Psikososyal destek

Diyabette Beslenme Tedavisi:

Amacı;-Arzu edilen metabolik kontrolü sağlamak
Açlık kan şekeri (AKŞ) : 90-130 mg/dl
Tokluk kan şekeri (TKŞ) : 140-180 mg/dl
HbA1c : <%7
Total kolesterol : < 200 mg/dl
LDL kolesterol : < 100 mg/dl
Trigliserit : < 150 mg/dl
-Diyabetin ileri dönemde ortaya çıkabilecek kronik komplikasyonların önlemek ve tedavi etmek,
-Yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığını kazandırmak
- Yaşam süresini ve kalitesini yükseltmektir.
Diyabetli bireylerin beslenme tedavileri;yaşına, boyuna, vücut ağırlığına, fiziksel
aktivite durumuna, sosyoekonomik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına göre
diyetisyen tarafından hazırlanır. Beslenme programı kişiye özeldir. Ortak bir program
oluşturulamaz.
Diyabetli bireyler de yeterli ve dengeli beslenebilmeleri tüm besin ögelerinden önerilen miktarlarda ve enerji gereksinimlerine göre alması gerekir.

Diyabetin tedavisinde, beslenmenin temel amaçları :
1- Kan şekeri ve kan yağlarınızın normal düzeylerde kalmasını sağlamak
2- İdeal ağırlığınıza ulaşınız ve bunu korumak
3- Sağlıklı Beslenmek

Yediğiniz yiyecekleri, egzersizi ve pankreasınızdan salgılanan insülininizi dengede tutmayı öğrenmelisiniz. Böylece, kan şekerinizi ve kan yağlarınızı (kolesterol ve trigliserid ) normale yakın düzeyde tutmak mümkün olabilecektir.

Vücudunuzdaki insülin miktarına (vücudunuzdan salgılansın veya enjeksiyonla yapın) uygun miktarlarda yemek yemeniz, son derece önemlidir.

Kan şekerinizin, normal sınırlar içinde kalmasını sağlamak; kan şekeri yüksekliğinin (hiperglisemi) bir sonucu olan ketoasidoz veya diyabetik koma, ya da kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) gibi sorunları yaşamamak için gereklidir.
Kan şekerinizin normal sınırlar içinde kalması (70-110 mg./dl.), kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak, diyabetle ilgili belirtileri yok edecek ve daha da önemlisi, diyabetle ilgili olarak ortaya çıkabilecek organik bozuklukların oluşmasını azaltacak veya tamamen önleyecektir.

Kan şekerinizi, şeker ölçme aletleri ile takip etmeniz, diyabetinizin nasıl seyrettiğini göstermesi açısından son derece önemlidir. Böylece siz, bazı yiyeceklerin veya bazı egzersizlerin, kan şekerinizi nasıl etkilediğini görebilirsiniz. Kan şekerinizi, "stick" ve "test stripleri"ni kullanarak ölçebilirsiniz. Kan şekerinizi takip etmeniz ve bunu kaydetmeniz, diyabet tedavinize ve beslenme planınıza yön verecektir.

Beslenme planınızda, yağların kısıtlanması da önemlidir. Çünkü, kan yağlarının yüksekliği, kalp-damar hastalığına yakalanma riskinizi arttırır. Diyabeti olan kişiler, diğer kişilerden çok daha fazla kalp-damar hastalığına yakalanma riski taşırlar.

Enerji :

Enerji ihtiyacınızın belirlenmesi ve buna uygun beslenmeniz, ideal ağırlığınıza ulaşmanızı ve bu ağırlığı korumanızı sağlayacaktır. Enerji ihtiyacınız, boyunuza, yaşınıza, cinsiyetinize, hareketlilik (aktivite) düzeyinize göre hesaplanır.
İhtiyacınız kadar enerji almak, aşağıdaki sebepler için de önemlidir: İhtiyacınızın üzerinde enerji alarak, kilo almak, diyabetinizin kötüleşmesine, kalp hastalığı ve yüksek tansiyon (hipertansiyon) oluşmasına neden olacaktır. Uygun ağırlıkta olduğunuz zaman, vücudunuzdan salgılanan insülinin veya kullandığınız insülinin etkisi artacaktır. İhtiyacınızın altında enerji almanız da, bazı sorunlara yol açabilir. Tip I diyabetliler, yaşlarına uygun büyüme ve gelişmelerini tamamlayabilmek için, yeterli kalori ve besin ögelerini almak zorundadırlar. Gebe ve emziren kadınlar da, hem kendi yaşamlarını sürdürecek, hem de bebeklerinin gelişimini sağlayabilecek yeterlilikte enerji ve besin ögelerini almalıdırlar. İnsülin kullanan diyabetli kişiler, belirli zamanlarda yeterli ölçüde besini almak zorundadırlar. Eğer yeterli besin alamazlarsa, kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) oluşur.

Uygun vücut ağırlığının sağlanması ve sürdürülmesi diyabetin kontrolünde büyük önem taşımaktadır. Enerji dengesi, vücut ağırlığının korunmasını sağlar.

Tip 2 diyabetik bireylerin % 80’i obezdir. Enerji alımının azaltılması ile ağırlık kaybı metabolik kontrolü olumlu yönde etkiler. Diyabetik bireylerin enerji gereksinmeleri
saptanıp, kendilerine uygun enerjiyi diyetle almaları arzu edilen vücut ağırlığının sağlanması açısından önemlidir.

HARCANAN ENERJİ = ALINAN ENERJİ

Bazal metabolizma
diyetle/besinlerle
Egzersiz /fiziksel aktivite
HARCANAN ENERJİ > ALINAN ENERJİ
ZAYIFLAMA
HARCANAN ENERJİ < ALINAN ENERJİ
OBEZİTE/ŞİŞMANLIK
Kanda yağların yükselmesini önler.
Diyetteki posa miktarını arttırmak için;
Beyaz ekmek yerine kepekli ekmek tercih edilmeli
Pirinç yerine bulgur tercih edilmeli
Meyve suyu yerine meyve yenilmeli, kabuklu yenebilen meyveler iyice yıkandıktan sonra kabukları soyulmadan yenmeli
Günde en az 5 porsiyon sebze-meyve yenmeli
Öğünlerde salata yenmeli
Kurubakalgiller sıklıkla tüketilmeli (haftada 2-3 kez)



Karbonhidratlar :

En önemli enerji kaynağıdır. Günlük diyetle mutlaka alınmalıdır.
Vücudumuz en etkili yakıt olarak karbonhidratları tercih eder. Beyin, sinir sistemi ve alyuvarlar normal koşullarda enerji kaynağı olarak, yalnızca bir karbonhidrat olan glikozu, yani kan şekerini kullanırlar. Karbonhidratları, genellikle bitkisel kaynaklı yiyeceklerden (tahıllar, baklagiller, meyveler ve sebzeler) şeker ve nişasta olarak alırız. Bazı hayvansal kaynaklı yiyeceklerde de karbonhidrat bulunur (sütte bulunan laktoz gibi). Bütün karbonhidratlar, vücudumuzda şekere dönüşür ve kan şekerinin kaynağını oluştururlar.Yiyeceklerdeki karbonhidratların her 1 gramı 4 kalori içerir.
Besinlerde bulunan karbonhidrat türleri şekerler, nişasta ve posa’dır. İnsülin kullanan diyabetik bireylerde, yoğun insülin tedavisi alanlarda öğün öncesi insülin dozunun
öğünün karbonhidrat içeriğine göre ayarlandığında toplam karbonhidrat miktarı glisemik kontrolü etkilememektedir.

Karışım insülin kullananlarda karbonhidrat miktarında gün gün tutarlılık olması gerekir. Diyabetli bireye karbonhidrat kaynağı olarak önerilen besinler; tam taneli tahıllar, ekmek, kuru baklagiller, sebzeler, meyveler, süt
Yiyeceklerin sindirilemeyen kısmı posadır. Diyet posası;
Kan şekerini yavaş yükseltir,
İnsülin ihtiyacını azaltır,
Tokluk hissinin oluşmasını sağlayarak ağırlık kontrolüne yardımcı
olur.
Barsak çalışmasını düzenler, kabızlığı önler.
Diyet CHO içeriği %45-55 arasında olmalıdır.
Ulusal tıp akademisi enstitüsü yiyecek ve beslenme kurulu tarafından yayımlanan 2002 diyet tüketim referansında belirtildiğine göre, beyin fonksiyon görmesi için gereken en düşük CHO miktarı 130g/gün ‘ dür.
CHO dan zengin diyetin VLDL ve Tg sentezini uyarması ve serum tg düzeyini yükseltir. Bu HDL düzeyini düşürmektedir
Diyetten yağların çıkarılarak yerine CHO ların konması HDL’ yi düşürücü etkilerine rağmen LDL düzeylerini de düşürmektedir.
Çözünür liflerin fazla alınması serum kolesterol miktarını %3-5 kadar düşürebilir.
ADA, öğün ve/veya ara öğünlerde tüketilen CHO ın toplam miktarının CHO kaynağı ya da glisemik indeksten daha önemli olduğu sonucuna varmıştır. Ancak bazı hastalar glisemik indeksi düşük olan besinleri tükettiğin de subjektif olarak daha iyi hissetmektedir.
Liften zengin, yağdan ve CHO dan fakir diyetlerin diyabetin önlenmesinde ve tedavisinde etkili olduğunu destekleyen birçok çalışma vardır.
Kontrollü 67 çalışmayı içeren bir meta analizde diyette yağ kısıtlanması yapılmadığında, çözünür liflerin toplam kolesterol ve LDL üzerinde çok az bir etkiye sahiptir.


Proteinler:

Büyüme, gelişme, yeni dokuların oluşumu ve hasar görmüş dokuların yapımı için protein kullanılır.Diyabet vücudun protein gereksinimini etkilemez. Önerilen miktarlarda alınması gerekir. Ancak diyabete bağlı böbrek problemleri gelişmiş ise diyetle protein alımının sınırlandırılması gerekir.Yararlılığı açısından hayvansal kaynaklı et, tavuk, balık, yumurta, süt ve yoğurt en kaliteli grubu oluşturur. Daha sonra kurubaklagiller, kuru yemişler, tahıllar, sebzemeyveler yer alır.Günlük protein gereksinimi yaş, cinsiyet, gebelik, emzirme ve hastalık durumuna göre değişim gösterir. İdeal vücut ağırlığında ve orta aktivitede yetişkin bir kişi için günlük yaklaşık kilogram başına 0,8-1 gramdır. Büyüme çağı, gebelik ve emzirme döneminde ihtiyaç artar. Diyabet hastalarında ihtiyaçtan fazla protein tüketmek böbreklerde hasara yol açarak diyabetik nefropati oluşumunu hızlandırabilir. Vücudun zarar görmemesi için hastanın tüketeceği protein ve diğer besin grupları bir diyetisyen tarafından kişiye özel hazırlanmalıdır. Proteinden gelecek enerji total enerjinin % 10-20 si arasında olmalıdır.

Anormal mikroalbuminemisi olanlarda veya nefropati teşhisi konmuş olanlarda protein alımı belirlenen oranın en alt seviyesinde tutulmalıdır. (günde kilo başına 0.7-0.9 g)
Yetişkinler için önerilen protein alımı günde kilo başına 0.8 g dır. Bu da yaklaşık diyet enerjisinin % 10 u kadardır.

Pek çok Avrupa ülkesinde ortalama tüketilen protein miktarı oldukça yüksektir.
Bugünkü bulgular çerçevesinde, böbrek rahatsızlığı olduğu belirlenenlerin dışında, bu miktarı azaltmayı önerecek bir gerekçe yoktur.

ADA aşırı protein tüketiminden uzak durulmasını söylemektedir; her ne kadar CHO dan fakir, proteinden zengin diyetler kısa vadede kilo verdirse ve glisemik kontrolü iyileştirse de, bu diyetlerin güvenli olup olmadıkları ve uzun vadedeki etkinlikleri henüz bilinmemektedir ve ayrıntılı olarak araştırılmamıştır.

Proteinlerin CHO ın emilimini yavaşlatabileceği şeklindeki teoriyi destekleyen kanıtlar yoktur.

Hipoglisemiyi önlemede, proteinle birlikte CHO alımı tek başına CHO alımına eşdeğer oranda işe yaramaktadır; bu bağlamda egzersiz öncesi veya sonrası alınan 15g CHO hipoglisemi ataklarını önlemede genellikle yeterli olmaktadır.
Eşit miktarda CHO ve protein alındığında, elde edilen zirve glukoz yanıtı aynı miktarda glukozun tek başına alınması durumundakiyle aynı bulunmuştur.



Yağlar:

Vücudumuza yüksek enerji veren besinlerdir yağlar. Katı ve sıvı halde bulunurlar. Hayvansal kaynaklı yağlar, doymuş yağ asitleri içerir ve kolesterol oranları yüksektir. Margarinlerde doymuş yağ asitleri yüksektir, ancak bitkisel kaynaklı oldukları için kolesterol içermezler. Katı yağlar kalp damar sağlığımızı olumsuz etkiler. Sıvı yağlar yemek pişirmede öncelikli olarak tercih edilmelidir. Sıvı yağlar, tekli doymamış ve çoklu doymamış olmak üzere ikiye ayrılır. Tekli doymamış olanlar; zeytinyağı, fındık yağı, kanola yağıdır. Çoklu doymamış olanlar; mısır yağı, ayçiçek yağı, soya yağı olarak ( n-6 serisi: ayçiçek, mısırözü, soya, pamuk yağ n-3 serisi: balık yağı, su ürünleri Sağlığın korunmasında diyetle alınan yağ türlerinin belirli bir dengede olması önerilmektedir ) sıralanabilir. Sıvı yağlar kolesterol içermez. Diyabette kullanılan yağ miktarı ve cinsi önemlidir. Günlük tüketilen süt, yoğurt, peynir, et, tavuk gibi hayvansal besinlerde yağ içeriği az olanlar tercih edilmelidir. Tekli doymamış olan yağlar çoklu doymamış yağlarla birlikte kullanılmalıdır. Kızarmış yiyeceklerden sakınılmalıdır.

Yağsız bir sağlıklı beslenme düşünülemez. Çünkü yağların vücudumuzun çalışabilmesi için önemli görevleri vardır. Yağlar vücudun enerji deposudurlar, hücre zarlarının yapısında bulunurlar, hormonların çalışması için gereklidirler, vücut sıcaklığının düzenlenmesini sağlarlar. Vücut yağları, kalp, sinirler ve böbrekler gibi organların çevrelerini sararak zedelenmelerini önlerler. Yiyeceklerimizdeki yağlar vücudumuzda yapılamayan, yiyeceklerle almamız gereken zorunlu yağ asitlerini içerirler ve yağda çözünen A, D, E ve K vitaminlerinin sindirimi ve emilimi için gereklidirler. Vücudumuz için bu kadar yararlı olan yağların, belirli ölçülerde tüketilmesi gerekir. Çünkü; fazla miktarlarda alınan yağlar, kan yağlarının ve kolesterolün yükselmesine neden olarak, kalp-damar hastalığı ve hipertansiyon riskini artırırlar ve bazı kanser türlerinin oluşmasına neden olurlar. Tereyağı, margarin, sıvı yağ, yağlı etler, süt ve süt ürünleri, kuruyemişler gibi yiyecekler, yağ içerirler. Kek, kurabiye, pasta gibi yiyeceklerde de yağ bulunur. Diyetin yağ içeriği, siz diyabetlilerde ve özellikle kilo vermek isteyenlerde çok sıkı kontrol edilmelidir. Yiyeceklerde bulunan yağların kalorisi çok yüksektir. 1 gramı 9 kalori verir.
Diyabet paradigmasının temel bileşeni aterogenez olduğundan, diyabetli hastaların diyetteki kolesterol, doymuş ve trans yağ miktarını sınırlandırmaları son derece önemlidir.
Diyetle alınan toplam yağ miktarı ;
Görünmez yağ (yiyeceklerin yapısında bulunan yağlardan)
Görünür yağ (yemeklere dışarıdan eklenen yağlardan) oluşmaktadır.
Yağların miktarı ve cinsi kalp-damar hastalıklarının oluşumunda büyük önem taşır.
Yağlar içerdikleri yağ asit türlerine göre gruplara ayrılırlar.

Doymuş yağlardan gelen enerji Total enerjinin %10 unun altında olmalıdır. Eğer LDL kolesterolü yüksek ise bu oran daha da azaltılabilir. Poliansatüre yağlardan gelen enerji total enerjinin %10 nunu geçmemelidir. Aşırı yağ içeren diyet alımı tip 2 diyabeti olan hastaların büyük çoğunluğunda mevcut olan obeziteye neden olabilir.
Anormal lipid seviyeleri hem obezite hemde diyabetle ilişkilidir ve kardiovasküler hastalık riskini artırır. Doymuş yağ alımının azaltılması; Tg ve LDL azalmasına ve HDL artmasını sağlar.n-3 yağ asitleri, peroksimoz proliferator ile aktifleşen reseptör sistemini(PPAR) uyarır; tg düzeylerini olumlu yönde etkileyerek düşürür ve HDL düzeyini artırır.
Inuit Eskimoları gibi n-3 yağ asidi alımı yüksek olan toplumlarda KVH oranı daha düşüktür. Yapılan çalışmalarda (n-3) genelde istikrarlı bir şekilde trombosit agregasyonunu azalttıkları, endotel fonksiyonlarını iyileştirdikleri, kan basıncını düşürdükleri, serum tg ni düşürdükleri ve anti-aritmik yararları güçlendirdikleri gösterilmiştir.
Amerikan kalp birliği toplam kalori alımının <%30’ u kadar
Diyet alımı referansı ve Ulusal Kolesterol Eğitimi Programı (NCEP) toplam enerji alımının %25-35’ i kadar yağ tüketimi önerirken, trans yağ ve doymuş yağ alımının da mümkün olduğunca düşük tutulmasına vurgu yapmaktadır.
Diyetle alınan yağın toplam kalorinin % 30’ undan az olması
Doymuş yağların toplam kalorinin < %10’ u ile sınırlandırılması ve LDL
artışı olan hastalarda da toplam kalorinin %7’ si ile sınırlandırılması
Poliunsatüre yağların toplam kalorinin %10’ u ile sınırlamdırılması
Günlük kolesterol tüketiminin 300mg ile sınırlandırılması; eğer lipidler yükselmişse <200mg/gün ile sınırlandırılması
Kanola ve zeytin yağı gibi monounsatüre yağların orta derecede yükseltilmesi (kalorinin %20’ si kadar). Monounsatüre yağlardan zengin bir diyetin glukoz kontrolünü iyileştirdiği, Tg azalttığı ve HDL artırdığı gösterilmiştir.



Doymuş yağlar :oda sıcaklığında katı haldedir. Doymuş yağlar, özellikle hayvansal kaynaklı yiyeceklerde,yağlı et, kuyruk yağı,iç yağı, tereyağı, peynir, mayonez, tam yağlı süt ve diğer süt ürünlerinde ve katılaştırılmış bitkisel margarinlerde bulunur. Bu tür yiyecekler,belirli ölçülerde diyetinizde varsa, günlük doymuş yağ hakkınızı kullanmış olursunuz. Ayrıca, tereyağı, margarin gibi katı yağ yemenize gerek yoktur. Doymuş yağlar fazla alındığı takdirde, kan yağlarınızın (kolesterol ve trigliserid vb.) yükselmesine neden olabilir.

Tekli doymamış yağlar : Örnek olarak; zeytinyağını ve fındıkyağını verebiliriz. Ayrıca, zeytin ve fındık, ceviz, badem gibi kuruyemişler de tekli doymamış yağ açısındanzengindirler. Tekli doymamış yağlar, kan kolesterolünü düşürürler. Diyabetli kişiler, kalp-damar hastalığı açısından tehlike oluşturan kolesterollerini yükseltmemek için, yemeklerini zeytinyağı ile pişirmelidirler.

Çoklu doymamış yağ içeren ayçiçek, soya yağı gibi bitkisel sıvı yağların da yemeklerinizde, her gün belirli ölçülerde bulunması gerekir. En iyisi zeytinyağı ile bitkisel sıvı yağı yarı yarıya karıştırıp her yemekte bu karışım yağı kullanmanızdır. Eğer zeytinyağının o kendine has özel kokusundan hoşlanmıyorsanız, size sağlıklı yağ için başka bir seçenek sunabiliriz. 2 kg fındık yağı + 1 kg ayçiçek yağından oluşan karışımı da sağlıklı yaşayabilmeniz için kullanabilirsiniz.

Kolesterol : insan vücudunda doğal olarak bulunan, yağa benzer bir maddedir. Herkesin kanında kolesterol bulunur. Kolesterol, hem vücudumuzda yapılır, hem de yiyeceklerle alınır. Ancak, kolesterolün kanda yükselmesi, atardamar duvarında birikerek, kalbe kan taşıyan damarların tıkanmasına yol açar.
Total Kolesterol
Normal ...................................... 200 mg./dl. ve altında ise
Kabul edilebilir .......................... 200 - 240 mg./dl.
Yüksek ...................................... 240 mg./dl. ve üzerinde ise

LDL Kolesterol
.........................................Kadınlar. .........................Erkekler
Normal ...........................40-50 mg./dl. ..................50-60 mg./dl.
Düşük ............................35 mg. ve altında .............35 mg. ve altında
LDL ve HDL, tüm dünyada ve Türkiye'de, İngilizce isimlerinin baş harfleri olan harflerle, kısaltılmış olarak, bu şekilde kullanılırlar.
Kolesterolü, hem dışarıdan yiyeceklerle alırız, hem de vücudumuzda yapılır.

Kolesterol Yönünden Zengin Yiyecekler:
  • Beyin
  • Sakatatlar (karaciğer, böbrek, dil, dalak, yürek, işkembe vb.)
  • Yumurta sarısı
  • Sucuk, salam, sosis, pastırma
  • Kırmızı et
  • Tavuk ve balık derisi
  • Tavuk ve balık eti
  • Süt, yoğurt, her türlü peynir
  • Kaymak, krema, tereyağı, kuyruk yağı
Yağlı et, yağlı balık ve yağlı tavuk vb., doymuş yağ içerir. Doymuş yağlar da, vücudumuzda yapılan kolesterolün yükselmesine neden olur. Bu yüzden, et, tavuk ve balığın, belirtilen miktarlarda ve yağsız olarak yenilmesi gerekir.

Trigliserid, kandaki bir çeşit yağdır. Yiyeceklerin yağ içeriği, kandaki trigliseridi büyük ölçüde etkiler. Siz, ihtiyacınızın üzerinde yağ ve karbonhidrat alırsanız, vücudunuz bunları yağ veya trigliserid şeklinde depolar. Bu depolanmış trigliseridler, vücutta ısı ve enerji yapımında kullanılırlar. Fazlası, kandaki trigliseridlerin yükselmesine neden olur. Kan trigliseridlerinin yüksek olması, kalp-damar hastalığına zemin hazırlar. Diyabetli kişiler, doymuş yağ ve bu tür yağları içeren yiyeceklerden kaçınmalıdırlar.

Trigliserid
Normal (açlık kanında) ........................ 150 mg./dl. ve altında ise
Yüksek (açlık kanında) ........................ 200 mg./dl. ve üzerinde ise

Diyabetli kişilerin kandaki trigliseridlerinin 150 mg.dl. ve daha altında olması gerekir

Özet Olarak :
Doymuş yağdan gelen enerjinin < %10
Tekli doymamış yağdan gelen enerjinin %12-15
Çoklu doymamış yağdan gelen enerjinin< % 8-9
Diyet kolesterolü <300 mg/gün
-Bunun için;
-Kırmızı et yerine, tavuk, balık, hindi etini tercih edilmeli.
-Haftada 1-2 porsiyon balık tüketilmeli.
-Etli yemeklere ayrıca yağ eklenmemeli.
-Yemeklerinizde katı yağ yerine sıvı yağ (zeytinyağ/fındık yağı ve ayçiçek/ mısırözü/ soya)
kullanılmalı ve mümkün olduğunca yağ miktarı azaltılmalı
-Haftada 2 yumurta yenilmeli
-Sakatatlar( karaciğer, beyin, böbrek vb), doymuş
yağ ve kolesterol içerikleri yüksek olduğu için tüketilmemeli,
-Sosis, salam, pastırma, sucuk gibi et ürünleri tüketilmemeli,
-Kuyruk yağ, iç yağı, tereyağ ve katı margarinler kullanılmamalı,
-Yemekler pişirilirken kızartma ve kavurma yerine ızgara, haşlama veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilmeli.

Vitamin ve mineraller:

Diyabetli kişilerde günlük ihtiyaçlar diğer sağlıklı bireylerle aynıdır ama yaşlılık, gebelik, emzirme ya da düşük kalorili beslenme programı uygulanma zorunluluğu olduğunda, ek olarak doktor önerisi alınarak kullanılabilir.
Yeterli ve dengeli beslenen diyabetikler günlük vitamin mineral gereksinmelerini diyetle karşılayabilirler.
Diyabeti olan insanlara diyet ile alım yeterli ve dengeli olduğu zamanlarda ilave yapılması genellikle tavsiye edilmez.
Se, ß-karoten, E ve C vitamini gibi diyette bulunan antioksidantların yüksek dozlarının diyabetli hastalarda kalbi koruyucu etki oluşturmadığı ve Kalp Sonuçlarını Önleme Değerlendirmesi (HOPE) gibi çalışmalarda başta anjiotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörü olmak üzere çeşitli ilaçlardan daha aşağıda yer aldıkları görülmüştür.
Finlandiya çalışması; KKH öyküsü olmayan ve diyetle ß-karoten, E ve C vitamini alımının kroner hastalıklarla ilşkili mortalite üzerindeki etkisini araştırmak üzere 14 yıl süren ve yaşları 30-69 arasındaki 5100 kişi üzerinde yapılmış E vit hem erkek hem de kadında yarar sağlarken ß-karoten ve C vit yalnızca kadınlarda yararlı olmuştur.
B1, B6 ve B12 vit alımlarının diyabetik nöropatinin tedavisinde yararlı oldukları gösterilmemiştir.

Diyabetde Etkili Besin Öğeler :

Ca Yaşlı diyabetik kadın hastalara 1500mg Ca önerisiyle osteoporozun önlenmesinde önemlidir.
Zn ve Cr eksikliği CHO intoleransını ağırlaştırabilmektedir ve Cr takviyesiyle glisemik kontrol üzerine bazı yararları elde edilmiştir.
n-3 yağ asitleri: 1500-4000mg/gün EPA ve 1000-2000mg/gün DHA iskelet kasında insülin duyarlılığını iyileştirdiği, açlık glukozunu düşürdüğü ve lipid düzeylerini iyileştirdiği gösterilmiştir.
Mg; 200-400mg/gün Mg alımının insülin reseptörü fonksiyonunu ve glukoz transportunu iyileştirdiği bazı çalışmalarda belirtilmiş.
Vanadyum; 15-50mg/gün hücre yüzeyine GLUT-4 hareketini artıran bir insülin sinyal güçlendiricisi gibi etki göstermiştir.
L-Arjinin endotel işlevlerini güçlendiren 20g/gün dozunda verildiğinde insülin duyarlılığını iyileştirdiği bildirilmiş.
α-lipoik asidin diyabetik periferik nöropati tedavisinde bir miktar yararının olduğu ve insülin duyarlılığını artırdığı bildirilmiştir.
Panax ginseng (Aralya); yemeklerden 30-40 dk önce alınan 1-3g “panax ginseng” CHO emilimi ve sindirimini yavaşlatabilmektedir. Warfarin baskılıyıcı özelliği nedeniyle warfarin alanlarda kullanılmamalıdır.
Gumar (Gymnema sylvestre);insülin duyarlılığını etkilemeksizin pankreasta insülin salgılanmasını uyarır. İnce barsakta glukoz emilimini azaltabilir. 400-600mg/gün
Acı kavun (Momordica charantina); polipeptid –P maddesi içerir. İnsülin benzeri aktiviteye sahiptir.
Fenugreek (Trigonnella foenum graecum); çekirdekleri glukoz, kolesterol ve tg leri düşürdüğü ve HDL artırdığı bildirilen trigonelin, nikotinik asit ve kumarin içerir. 10-100g/gün
Sarımsak (Allium sativum); reseptör bölgesi üzerindeki etkileri aracılığıyla insülin aktivitesini artırdığı bildirilen allisin içermektedir. 200-400mg kapsül
Soğan (Allium cepa); 400mg/gün alındığında sarımsağa benzer etki gösterir.
Kaktüs (Opuntia streptacantha); glukoz üzerindeki etkilerinin çözünür lifler ve pektin içeriğinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Günümüzde, bu bitkilerin hiçbirisi ADA (Amerikan Diabet Derneği
) tarafından kabul görmemiştir.

Diyabet ve Alkol :

Alkol diyabetli kişilerde hem hiperglisemiye hem de hipoglisemiye yol açtığı gösterilmiştir. Bu durum tüketilen alkol miktarına, tüketilen yiyecek miktarına bağlıdır.
Alkolün kan şekeri düzeyine etkisi sadece alınan alkolün miktarına bağlı değil besin alımı ile ilişkisi de önemlidir.İnsülin veya oral hipoglisemik ilaç alanlar aç karnına alkol tüketirlerse,hipoglisemi gelişebilir. Diyabet iyi kontrollü olduğunda, besinlerle ve orta düzeyde alkol kullanımı, kan glukoz düzeyini etkilemez.Şişman kişilerde alkol, fazladan önemli bir enerji kaynağı olabilir. Ayrıca kan basıncını arttırabilir, trigliserid düzeyini yükseltebilir, hipoglisemi riskini arttırır ve vücut yağ depolarını arttırabilir.Hafif-orta alkol kullanımı artmış insülin duyarlılığına ve azalmış koroner hastalık riski ile ilişkilidir.
Alkol alımı varsa; erişkin kadın 1 kadeh ve erişkin erkek günde 2 kadeh
(1 ölçü=350cc bira, 140 cc şarap veya 15 cc distile içki) ve miktarlar da distile sert içecekler için 45ml, şarap 150ml, bira 360ml ile sınırlandırılmalıdır.değişimi). Pankreatit, dislipidemi, özellikle hipertrigliseridemisi olanlar veya nöropati gibi sağlık sorunları olanlarda alkolden uzak durulmalıdır.

ŞEKER HASTALIĞINDA SAĞLIKLI BESLENMENİN ALTIN KURALLARI:

Şeker ve şekerli yiyeceklerden sakınmak gerekir .
Şeker ve şekerli yiyecek ve içeceklerin kalorisi çok yüksektir. Vitamin ve mineral içermezler ve ayrıca diş çürüklerine neden olurlar.
Şeker ve şekerli yiyecekler, barsaklardan hızlı emilirler ve kan şekerini çok çabuk yükseltirler. Şeker, tatlılar, tahin helvası, bal,reçel, pekmez, marmelat, şurup, kek, turta, pasta, kurabiye vb. yiyecekler, kan şekerinizi hızla yükselteceğinden, beslenme planınızda yer almaması gereken yiyeceklerdir. Bu tür yiyeceklerin içindeki karbonhidratlara "BASİT KARBONHİDRATLAR" adını veriyoruz.

1 kutu meşrubatta 10 çay kaşığı şeker olduğunu biliyor muydunuz?

Nişastalı yiyecekler, barsaklardan daha yavaş emilir ve kan şekerinizi daha yavaş ve kontrollü yükseltirler. Un,ekmek, pilav, makarna, çorba, hamur işleri,meyve, sebze, süt, yoğurt gibi yiyeceklerde de karbonhidrat vardır. Kan şekerini daha yavaş yükselten bu tür yiyeceklerin içindeki karbonhidratlara ise "KOMPLEKS KARBONHİDRATLAR" adını veriyoruz.

Günlük enerji ihtiyacımızın yarısından fazlası (%50-60'ı), karbonhidratlardan sağlanmalıdır.

Posalı yiyecekleri tercih edilmeli.

Posa, bitkisel yiyeceklerde bulunan karbonhidratların, sindirim sisteminde parçalanmayan kısımlardır. Meyveler, sebzeler, tahıllar, kepek ve kurubaklagillerde posa vardır.
Yiyeceklerdeki posa 2 çeşittir:
  • Suda çözünebilir posa; sebzeler, yulaf, kurubaklagiller ve meyvelerde bulunur.
  • Suda çözünemeyen posa; kepek, kepekli ekmek, tam buğday unu (esmer un), bulgur, rafine edilmemiş pirinçte vardır.
Çözünebilir posa yönünden zengin olan bezelye, kurufasulye, barbunya, nohut, mercimek ve yulaf gibi yiyecekler, yemekten sonra kan şekerinin daha yavaş yükselmesini sağlar ve kan yağlarının düşürülmesine yardımcı olurlar.

Posa yönünden zengin yiyecekler, aynı zamanda kabızlığın ve bazı barsak hastalıklarının önlenmesinde de etkilidirler. Glisemik indeksi düşük yiyecekleri tercih edilmeli.

Her yiyeceğin, yemek sonrası kan şekerini yükseltme hızları farklıdır. Bu, yiyeceklerin, kan şekerini yükseltme hızlarına "glisemik indeks" adı verilir. Genellikle posalı yiyeceklerin glisemik indeksleri düşüktür. Kurufasulye, nohut, mercimek, bulgur, kepekli ekmek, elma, armut, portakal gibi yiyeceklerin glisemik indeksleri düşük; beyaz ekmek, patates, pirinç, havuç, muz, kavun ve üzümün glisemik indeksleri ise yüksektir. Glisemik indeksi yüksek olan yiyecekler, kan şekerini hızla yükseltirler. Kurutulmuş meyveler de (kuru üzüm, kuru kayısı, kuru erik) kan şekerinizi hızlı yükseltirler. Bu nedenle, diyetinizde, kurutulmuş meyvelere ve glisemik indeksi yüksek olan diğer yiyeceklere daha az yer veriniz.

Önerilenden fazla miktarlarda protein alınmamalı.

Et, balık, tavuk, süt, yoğurt, peynir, yumurta ve kurubaklagil gibi yiyecekler protein yönünden zengindirler. Protein, vücuttaki doku ve hücrelerin yapıtaşı olduğundan, diyetle mutlaka alınması gereken bir besin ögesidir. Proteinden zengin olan yiyeceklerin, aynı zamanda yağdan da zengin olduğu ve bu nedenle kalorilerinin yüksek olduğu unutulmamalıdır. Protein, fazla alındığında yağa dönüşüp vücutta depolanırlar ve kalsiyum gibi bazı minerallerin emilimini engelleyerek bu minerallerin vücutta kullanılmadan idrarla atılmasını sağlarlar. Ayrıca, aşırı protein böbreklerin yükünü artırarak bazı böbrek hastalıklarının oluşumuna yol açabilir. Proteinli yiyecekler, kan şekerini yükseltmezler, fakat ihtiyacın üzerinde alındıkları zaman, diyabete özgü bir bozukluğa, böbrek bozukluğuna yol açabilirler. Günlük protein ihtiyacımız ortalama olarak vücudumuzun kilosu başına 1 gram olarak hesplanabilir (60 kg ağırlığındaki bir kişinin protein ihtiyacı 60 gramdır). Yiyeceklerimizde bulunan her 1 gram protein, 4 kalorilik enerji sağlar.

Tuzu az tüketmeli.

Yemeklerimizde kullandığımız tuzun içinde bulunan sodyum, vücutta suyu tutarak, tansiyonun yükselmesine neden olur. Sodyum sadece tuzda değil, yiyeceklerimizin bir çoğunda vardır. Özellikle salamura ve konserve edilmiş yiyeceklerde (salam, sosis, sucuk, pastırma, kavurma, tuzlu sardalya, lakerda, ançuez gibi), hazır çorbalarda ve çorbalarda lezzet verici olarak kullanılan bulyonlarda (tablet), yüksek oranlarda tuz ve sodyum bulunur. Maden suyu ve sodası da sodyum içerir. Farkında olmadan aldığınız tuz ve sodyum, tansiyonunuzun daha da yükselmesine neden olabilir. Pişirme sırasında, ya da yemek yerken, normalden daha az tuz kullanmaya özen göstermelisiniz.

Alkolü az kullanmalı.

Alkol kullanıyorsanız, tamamen bırakmanız sağlığınız için en iyisidir. Eğer bazı özel durumlarda alkol almanız gerekiyorsa, beslenme planınızdaki alkolün yerini ve miktarını beslenme uzmanınıza danışınız. Çünkü, alkol oranı yükseldikçe, içkinin kalorisi de yükselir. Alkolün 1 gramı 7 kalori içerir: 100 santilitrelik rakı (% 45 alkol), 315 kalori verir ve bu miktarın, günlük kalori ihtiyacından mutlaka çıkarılması gerekir. Alkolü aç karına almak, son derece sakıncalıdır. Bu, özellikle insülin kullananlar için çok önemlidir. Çünkü, aç karına alınan alkol, hipoglisemiye (şeker düşüklüğü) neden olabilir. Gebelikte ve emziklilikte kesinlikle alkol alınmamalıdır.

Sağlıklı beslenme için belirlenen bu hedefler :
"Diyabet beslenme planı" ve "değişim listeleri", bu hedeflere ulaşmanıza yardımcı olacaktır. İlk adımınız; sizin günlük enerji ve besin öğeleri gereksiniminizi hesaplayarak, bunu çalışma veya okul yaşantınıza uyarlayacak olan bir "Beslenme Uzmanı" ile konuşmak olmalıdır. Hazırlanacak olan "Beslenme Programı", size en uygun enerji, karbonhidrat ve yağ ile, aktivite (hareketlilik) düzeyinizi, insülin kullanıyorsanız, enjeksiyon yapacağınız zamanla ilişkili olarak, yemek yeme zamanlarınızı içermelidir.

Diyabet Beslenme Planı :

Siz ve beslenme uzmanınız, size özel bir beslenme planını, birlikte hazırlayacaksınız. Beslenme planınız, her öğün ve ara öğünde yiyebileceğiniz değişim sayısını gösterir. Günlük kalori ihtiyacınızın yarıdan fazlası karbonhidrat (% 50-60), dah az kısmı yağ (% 25-30) ve proteinden (%10-15) gelecek şekilde beslenme planınız hazırlanacaktır.

Diyet planı için öneriler:
  • Arzu edilen ağırlığınıza ulaşınız ve o ağırlığınızı koruyunuz.
  • Porsiyon ölçülerinize dikkat ediniz.
  • Öğün atlamayınız.
  • Bireylerin günlük besin öğesi ve enerji gereksinimleri farklıdır. Ekmek, et, süt, sebze, meyve, yağ gruplarından her birinden ihtiyacınız olan miktarlar saptanılarak, size özel bir beslenme planı yapılmalıdır. Her bir gruptan önerilen miktarda yemeniz, besin öğesi ve enerji gereksiniminizi karşılayacaktır.
  • Yeterli ve dengeli beslenmek için her gün 3 ana öğün, 3 ara öğün şeklinde besleniniz.
  • Her gün çesitli besinler yiyiniz.
  • Öğünlerinizi her gün düzenli olarak aynı zamanda yemeye özen gösteriniz.
  • Sebze, meyva, kurubaklagil, kepekli ekmek gibi yüksek posalı yiyecekler kan şekerinizin kontrolünde önemlidir.
  • Kilo vermek istiyorsanız öğün atlamayınız, öğün atlamak bir sonraki öğünde daha fazla yemenize, böylece daha fazla enerji almanıza neden olur. Bu davranış aynı zamanda kan şekerinizi de yükseltir.
  • Sizin için uygun olan yiyecek tüm aile bireyleri için uygundur. Ayrı zamanlarda yemek yemenize ve ayrı yemekler pişirtmenize gerek yoktur.
  • Kullandığınız tuz ve yağ miktarına dikkat ediniz.
Şeker hastaları için önerilmeyen yiyecekler; Çay şekeri, Şeker ve Şekerlemeler, Reçel ve Marmelat, Pekmez, Bal, Çikolata, Dondurma, Helva çeşitleri, Hazır meyve suları, Şekerli Kurabiye, Pasta ve Tatlılar, Şekerli içecekler (meşrubatlar).

Değişim Listeleri :

Yiyecekler, içerdikleri karbonhidrat, protein ve yağ miktarlarına göre gruplandırılırlar. Her grubu oluşturan yiyecek türlerinin karbonhidrat, protein ve yağ içeriği, kendi grubunda yer alanlarla aşağı yukarı aynıdır. Her bir grup içinde yer alan yiyeceğin, diğeriyle eşdeğer olabilmesi için, belirli miktarda olması gerekir. Bir grup içindeki yiyecekleri, belirlenen miktar kadar yediğinizde, aynı gruptaki bir diğer yiyeceğin yerine geçer ve aldığınız karbonhidrat, protein ve yağ miktarı da aynı kalır. Bu, sizin beslenme programınızdan sıkılmanızı önler ve programa uyumunuzu kolaylaştırır.
Yiyecekler, 7 değişim listesi altında gruplandırılmıştır.
  • Süt grubu
  • Et grubu
  • Kurubaklagil grubu
  • Ekmek grubu
  • Sebzeler
  • Meyveler
  • Yağlar
Beslenme Planınızı takip ederek ve değişim listelerinizi kullanarak, çok geniş bir yiyecek seçim alanına sahip olabilirsiniz ve gün içindeki kalori, protein ve yağ dağılımınızı kontrol ederek, yiyecekleriniz ve vücudunuzdaki insülin arasındaki dengeyi kurabilirsiniz. Bu denge, kan şekerinizi iyi kontrol etmenizi sağlayacaktır.

Diyabet tiplerine göre beslenme planı farkı :
Evet, her iki tip diyabette tedavinin amacı farklıdır.

Tip I diyabet:

Tip I diyabetlinin en önemli beslenme prensibi, sebat etmektir. Yiyecekler, en az 6 öğünde (3 ana, 3 ara öğün şeklinde), her gün aynı saatlerde yenilmelidir. İnsülin enjeksiyonu yapan tip I diyabetli kişilerin kanında sürekli olarak bir miktar insülin vardır. Eğer, öğününüzü zamanında yemezseniz, ya da öğün atlarsanız, kanınızda bulunan bu insülinden dolayı şekeriniz düşebilir. Kan şekerinin düşmesi, vücudunuzda kan şekerini yükseltmek için, insülin hormonu karşıtı hormonların devreye girmesine yol açar. Kan şekerinizdeki bu dalgalanmalar, kendinizi iyi hissetmemenize yol açar.
Her öğünde yenilen yiyeceklerin tipleri ve miktarları, bir günden diğer güne, aşağı yukarı aynı olmalıdır. Yiyeceklerinizin, planlanan şekilde yenilmesi, insülin enjeksiyonlarınız ve aktiviteniz arasındaki dengede çok önemlidir. Beslenme planınız ve değişim listeleri, uyumlu olmanız konusunda size yardımcı olacak ve böylece, kan şekerinizi düzenlemek kolaylaşacaktır. Eğer, beslenme planınız ve insülininiz arasındaki denge bozulursa, kan şekerinizde geniş dalgalanmalar oluşur.

Tip II diyabet:

Tip II diyabetli kişilerin çoğu şişmandırlar. Bu yüzden, bu tip diyabetlilerin beslenme programlarının temel ilkesi, kilo kontrolü olmalıdır. Daha az yiyerek ve daha fazla hareket ederek kilolarınızı verebilirsiniz. Tip II diyabette de, az ve sık yemek yemek gerekir. Alışkanlığınıza uygun olarak, 3 ana öğün ve 2 ara öğün yeterli olabilir. Bu yeme sistemi, size kilo vermede kolaylık sağlayacaktır. Uzun süren açlıklardan sonra, aşırı yiyecek alınmasıyla oluşan enerjinin yüksek olması, insülin salgılanmasıyla ilgili bozukluğun daha da artmasına yol açacaktır. Bu da, kan şekerinizde dalgalanmalara neden olur. Bu dalgalanmalar, vücudunuzda diyabete özgü hastalıkların oluşmasını çabuklaştırır.
Sizin için uygun olan ağırlığa gelseniz bile, dengeli bir diyetin devamı, tip II diyabetli kişiler için çok önemlidir. Beslenme uzmanınız, günlük kalori ihtiyacınızı, sizin için hedeflenen ağırlığı ve bu hedeflere ulaşmak için yapılması gerekenleri belirleyecektir.


Sağlıklı bir beslenme için uygun olmayan beslenme alışkanlıklarınızı değiştirirseniz çok iyi olur. Pek çok diyabetli kişi, ailesinin diğer fertleriyle birlikte yemek yeyip yiyemeyeceklerini merak ederler. Diyabet beslenme planı, sağlıklı olmak isteyen herkesin yemesi gerekenden çok farklı değildir. Bununla birlikte, gerçeği söylemek gerekirse, pek çok kişi sağlıklı beslenemez. Alışkanlıklarınız ile ilgili değişiklikleri yavaş yavaş yapınız, kısa süreli hedefler belirleyiniz ve başarılı olduğunuz zaman, kendinizi ödüllendiriniz.
Kendi yeme planınızı yaparken, size tarif edilenleri yapmak zorunda kalacaksınız. Değişim ölçüleri, beslenme planınızda başarılı olabilmek için çok önemlidir. Eğer çok fazla , ya da çok az yerseniz, kan şekeriniz ve ağırlığınız, bundan etkilenecektir. Değişimlerin ölçülerini tam olarak tahmin edebilmek için, ilk zamanlarda yiyeceklerinizi ölçmeniz veya tartmanız gerekebilir. Bir süre sonra, bu ölçülere alışırsınız. Beslenme planınızı ve değişim listelerini nasıl kullanacağınızı ilk kez öğrendiğiniz zaman, düzenli olarak beslenme uzmanınızla görüşmeniz çok önemlidir. Doğrulara ulaşmanın tek yolu, beslenme uzmanınızı ziyaret ederek, sorunlarınızı birlikte çözmektir.

Öğün sayısı ve zamanı :

Yemeklerin miktarı ve cinsi kadar,tüketim zamanları da büyük önem taşır. Önerilen besinlerin zamanında ve önerilen miktarlarda yenilmesi hipo ve hiperglisemiyi
önler. Uzun aralıklarla düzensiz yemek yenmesi hipo ve hiperglisemiye yol açar. Bu nedenle oruç tutmak, bir veya birkaç öğün atlamak sakıncalıdır.
Bireysel kan glikoz takibi ideal öğün aralığı ve miktarına yardımcı olur.
3 ana, 2-3 ara öğün tüketilmesi uygundur.

Diyabet Hastalarına Beslenme Önerileri :

-Yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edilmeli.-Bireye uygun vücut ağırlığı sağlanmalı ve sürdürülmeli,-Öğün atlanmamalı,-İnsülin ve/veya ilaç zamanlarına ve dozlarına dikkat
Edilmeli -Önerilen fiziksel aktivitelere (yürüyüş gibi) özen gösterilmeli -Sigaradan uzak durulmalı.
• Plazma glukozunu normale döndürmek,
• Öğün sonrası kan şekeri oynamalarını baskılamak,
• obeziteyi azaltmak ve ayrıca lipid ve protein metabolizması ile homeostazı düzenlemek amacıyla diyet tedavisi oldukça önemlidir.
Diyabette diyet tedavisinin hedefleri;
  • Erişkinlerde normal vücut ağırlığı, adlosesanlarda ise normal gelişmeyi sürdürmeye yetecek miktarda kalori sağlamak.
  • Açlık glukozunu normale döndürmek ve postprandiyal oynamaları en aza indirgeyebilmek için diyet, aktivite ve ilaç tedavileri arasında denge kurmak.
  • Toplam kolesterol, LDL ve trigliseriti düşürmek ve HDL yi yükseltmek
  • Kan basıncını düşürmek.
  • Diyabetin mikrovasküler ve makrovasküler komplikasyonlarını önlemek ya da geciktirmek.
  • Genel sağlık durumu ve kondisyonu iyileştirmek.
  • Optimal beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleriyle genel sağlığı iyileştirmek.

Pratik Diyet Tavsiyeleri :
  • Obez diyabetik hastalara çok küçük kilo kayıplarının bile glukoz, lipidler ve kan basıncı seviyeleri üzerinde önemli yararları olmaktadır.
  • Yoğun insülin tedavisi uygulandığında, yemek öncesi insülin öğünün CHO içeriğine göre ayarlanmalıdır.
  • Tüm yağlar kalori bakımından yoğundur ve aşırı tüketimi kilo alımına neden olur.
  • Enerji alımının % 7 sinden daha az kısmı doymuş yağlardan sağlanmalıdır.
  • Alınan proteinler plazma glukoz konsantrasyonunu yükseltmezler
  • Yüksek tuz alımı hipertansiyona neden olur ve yemekler içerisinde bulundurulan tuz sınırlandırılmalıdır.
Şeker Hastalarına Genel Öneriler :

· Günlük almanız gereken kaloriyi geçmemeye özen gösterin.
· Öğün atlamayın. Yemeklerinizi her gün aynı vakittte yemeye özen gösterin ve önerilen miktarda yiyin.
· Satın aldığınız yiyeceklerin besin bileşim tablosunu okumayı ihmal etmeyin. Besin bileşim tablosunu okurken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, içermiş olduğu kalorisi, yağ oranı ve kullanılan tatlandırıcının cinsidir.
· İnsülin veya ilaçlarınızı zamanında almaya özen gösterin.
· Sizin için önerilen fiziksel aktivitelerinizi aksatmamaya gayret edin.
· Asla başkası için hazırlanan diyetleri kendiniz uygulamayın.
· Kızartma kavurma gibi yağ oranı yüksek yiyecekleri tüketmeyin. Izgara ya da buharda pişirme metodu ile yemeklerinizi hazırlayın.
· Yemeklerinizi pişirirken katı yağ yerine sıvı yağ, özellikle zeytinyağını tercih edin.
· Aşırı tuz tüketmeyin.
· Her light ürünün diyabetik ürün olmadığını gözönüne alarak, içerdiği şekerin cinsine ve yağ oranına dikkat edin.




YEME ALIŞKANLIĞINIZI DEĞİŞTİRMEYE YÖNELİK BAZI ÖNERİLER:
  • Değişiklikleri yavaş yavaş yapınız.
    Her şeyi bir anda değiştirmeye çalışmayınız. Hedeflerinize ulaşmak uzun zaman alabilir, yılmayınız. Hedefleriniz kısa süreli ve gerçekçi olmalı.
    Eğer, sizin hedefiniz kilo vermek ise, 2 haftada 9 kilo değil, 2 kilo vermeye çalışınız. İlk yürüyüşe çıktığınızda, 3-5 kilometre değil, 1 kilometre yürüyünüz. Böylece, başarıya ulaşmak daha kolaylaşır ve kendinizi çok iyi hissedersiniz. Kendinizi ödüllendiriniz.
    Kısa süreli hedeflerinize ulaştığınızda, kendinizi ödüllendiriniz. Sizin için özel bir şey yapınız. Sinemaya gidiniz, yeni bir giysi alınız, kitap okuyunuz veya arkadaşlarınızı ziyaret ediniz.
  • Yiyeceklerinizi ölçünüz.
    Yiyeceklerin, doğru miktarlarda yenilmesi çok önemlidir. Size önerilen miktardaki yiyeceğin ölçüsünü öğrenmek zorundasınız. İçecekleri (süt, yoğurt, ayran vb.) belirli bir bardakla, katı yiyecekleri de (et, balık, tavuk, peynir vb.) belirli bir maddenin ölçüsü ile (1 kibrit kutusu, 1 yumurta büyüklüğü gibi) ölçünüz. Yağ, pilav, makarna gibi yiyecekleri ölçmek için, yemek kaşığı, tatlı kaşığı gibi ölçüleri kullanabilirsiniz. Özellikle et, balık gibi yiyecekler için belirli ölçü edinmek çok faydalı olacaktır. Pişirilen yiyeceklerin tümünü, piştikten sonra ölçebilir veya tartabilirsiniz. Bazı yiyecekler pişirildikten sonra hafifleyebilir (et gibi), bazıları da pişirildikten sonra ağırlaşabilir (makarna, pilav gibi).
Hazır diyabetik tatlıları :

Piyasada "Diyabetik" olarak isimlendirilen tatlılar, diyabetli kişiler için uygun değildir. Diyabetik tatlıların içinde bulunan tatlandırıcılar, sorbitol, fruktoz gibi glikoza (şekere) eşdeğer kalorileri olan tatlandırıcılardır. Diyabetik çikolata ve bisküvilerde de yüksek oranda doymuş yağ bulunur. Bundan dolayı, bu tür yiyecekleri yediğiniz taktirde, kan şekeriniz ve trigliseridleriniz yükselebilir. Eğer, şişmansanız, daha fazla kilo almanıza neden olabilir. Ayrıca, bu tür diyabetik tatlıların fazla miktarda alınması, diyareye (ishale) neden olabilir. Üstelik, bu ürünler son derece pahalıdırlar.

Enerji içermeyen tatlandırıcıları kullanarak, evde yapacağınız tatlıları yiyebilirsiniz.Bu dosyada, size bu konuda yardımcı olmak üzere, tarafımdan denenerek geliştirilmiş ve tatlandırıcılarla yapılmış, kolay, düşük maliyetli ve severek yiyeceğiniz tatlı tarifleri haftanın mönüsü bölümünde verilecektir. Bu tatlıların belirli ölçüsünün, hangi değişim grubu içinde yer aldığı da belirtilmiştir.

Yapay tatlandırıcılar :

Diyabetli kişilerin, beslenme programlarında, şeker ve şekerli yiyecekler, kan şekerini hızla yükselttiğinden, yasaklanır. Oysa ki; şeker ve şekerli yiyecekler, genellikle herkesin sevdiği yiyeceklerdir. Böyle bir ihtiyaç oluşunca, şeker yerine geçen, ancak, kalorisi olmayan bazı maddeler üretilmeye başlanmıştır. Bu maddelere, yapay tatlandırıcılar adını veriyoruz.
Yapay tatlandırıcılar iki gruba ayrılırlar.
  • Enerji içeren tatlılar:
    • Fruktoz
    • Sorbitol
    • Mannitol
    • Ksilitol
    • Aspartam (1 gramı 4 kalori içerir. Fakat, 1 tablet, 20 mg aspartam içerir. Siz 25 tablet aspartam içeren tatlandırıcı kullandığınızda, toplam 250 mg aspartam almış olursunuz ve bu miktar bile 1 gramın sadece dörtte birine eşittir. Bu yüzden aspartam enerji içermeyen tatlandırıcılar grubuna dahil edlebilir).
Enerji içermeyen tatlandırıcılar:
    • Sakarin
    • Siklamat
    • Asesülfam Potasyum (K)
    • Aspartam
Enerji içeren tatlandırıcıların hepsinin, glikoza eşdeğer kalorileri vardır. Fruktoz; doğal olarak meyvelerde ve balda bulunur. Sorbitol ve ksilitol de, doğal olarak sebzelerde ve meyvelerde bulunur. Sanayide, diyabetik çiklet, dondurma, çikolata, bal ve reçel yapımında kullanılır. Önceleri, bu tür tatlandırıcılar, barsaklardan yavaş emildikleri ve bu yüzden kan şekerini yükseltmedikleri gerekçesiyle, kullanım alanı bulmuş fakat, daha sonra yapılan araştırmalarda kan şekerini ve kan yağlarını yükselttiği ve aşırı miktarlarının ishale neden olduğu görülmüştür. Üretim maliyetlerinin yüksek olması, ürünlerin satış fiyatlarını da artırmıştır. Tüm bu nedenlerden ve metabolizmada oluşabilecek olumsuz etkilerden dolayı, dünyadaki tüm diyabet otoriteleri tarafından, bu tür ürünlerin diyabetliler için uygun olmadığı açıklanmıştır.

Enerji içermeyen tatlandırıcılardan sakarin, ilk kez bulunan tatlandırıcılardandır. Metalik ve acı bir tat bırakır. Yüksek miktarlarının deney yapılan hayvanlarda idrar yolları tümörleri (kanser) geliştirdiği gerekçesiyle yasaklanmış ve daha sonra, sınırlı miktarda kullanımına izin verilmiştir.

Siklamatların da aşırı miktarda kullanılmasıyla, deney hayvanlarında idrar yolları tümörleri gelişmiş ve bu yüzden de dünyanın bir çok ülkesinde yasaklanmış ya da sınırlı kullanımına izin verilmiştir.

Aspartam ve asesulfam-K, son zamanlarda elde edilen tatlandırıcılardır. Yapılan bilimsel araştırmalarda, hemen herkesin kullanabileceği, sağlığa olumsuz etkilerinin olmadığı belirlenmiştir. Tüm dünyada kullanılan, en sağlıklı tatlandırıcılardır. Tablo-1'de, Türkiye'de bulunan tatlandırıcıların ticari isimleri ve emniyetle kullanılabilecek miktarları verilmiştir. Aspartam içeren tatlandırıcılar ile tatlandırılarak yapılan yiyecekler ısıtılır ya da pişirilirse, tatlandırıcının kimyasal yapısı bozulur ve tatlandırıcı özelliğini kaybeder. Bu yüzden, pişirilerek yapılan bir yiyecekte bu tür tatlandırıcılar kullanılacaksa, ateşten indirildikten sonra ilave edilmelidir.

Yaygın olarak kullanılan tatlandırıcıların 1 günde kullanılabilecek dozları (emniyetle kullanılabilecek miktarları) ve 70 kg olan bir kişinin kullanabileceği en yüksek dozları belirlenmiştir.Yemek planlamasında DEĞİŞİM LİSTELERİNİN kullanılması, diyet uygulamasında kolaylık sağlamaktadır. Her gün, aynı besin ögelerini içeren değişik yiyeceklerin yenilmesi, hastaların diyetten sıkılmasını önlemektedir. Besin Değişim Listeleri, aşağıdaki gibi gruplandırılmıştır.

1)Süt Grubu: Süt ve yoğurt, bu gruba girer.
2)Et Grubu: Her türlü hayvan etleri, peynirler, yumurta bu gruptadır.
3)Kurubaklagil Grubu: Kurubaklagiller bu gruptadır.
4)Ekmek Grubu: Un ve unla hazırlanan yiyecekler, ekmekler, nişasta yönünden zengin yiyecekler bu gruba dahildir.
5)Sebze Grubu: Bütün sebzeler bu gruba dahildir (patates, ekmek değişimine girer).
6)Meyve Grubu: Meyvelerin bir porsiyona düşen miktarları çok önemlidir. Çünkü, meyveler değişik oranlarda karbonhidrat (şeker) içerirler.
7)Yağ Grubu: Her türlü hayvansal ve bitkisel yağlar, zeytin ve kuruyemişler (yağlı tohumlar), bu gruba dahil edilmişlerdir.

Beslenme programınızda, rahatlıkla yiyebileceğiniz yiyecekler ve yenilmesi sakıncalı olan yiyecekler aşağıda belirtilmiştir. Tansiyonunuz yüksek ise, maden suyu ve sodası ve tuz kullanımına dikkat ediniz.

SERBEST YİYECEKLER

Şekersiz çay, kahve, ıhlamur, maden suyu ve sodası, diyet kola, light meşrubatlar, tuz, baharatlar, salça, sarımsak, sirke, hardal kullanabilirsiniz.

YENİLMEMESİ GEREKEN YİYECEKLER
  • Şeker, şekerleme, şekerli tatlılar, bal, reçel, pekmez, bulama, şıra, boza, marmelat, şurup, dondurma, kremşanti
  • Hamur işleri, hamur tatlıları, börek, çörek, pasta, kek, kurabiye, çikolata, jöle, tahin helvası
  • Yağda kızartılmış, kavrulmuş ve sos ilave edilmiş yiyecekler (et, sebze, hamur)
  • Bütün yağlı yiyecekler (yağlı et, kavurma, yağlı balık, yağlı tavuk, kaymak, krema, mayonez)
  • Kuruyemişler (belirtilenlerin dışında kalanlar)
  • Alkollü içecekler, meşrubatlar, hazır meyve suları
  • Terkibi bilinmeyen hazır gıdalar (hazır çorbalar, bulyonlar-etsuyu tabletleri vb.)
  • Listede belirtilmeyen her türlü yiyecek
  • Hayvansal ve diğer katı yağlar (tereyağı, kuyrukyağı, içyağı, margarinler)
  • Sakatatlar (karaciğer, beyin, dil, dalak, yürek, işkembe, paça, kokoreç)
  • Hazır satılan diyabetik ürünler (diyabetik reçel, bal, çikolata, bisküvi vb.)
Not:
- Kan yağları yüksek olanlar, eğer çok arzu ediyorlarsa, haftada, 1 tam yumurtayı, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir veya 1 köfte kadar et yerine yiyebilirler.
- Midenizde şikayetiniz yoksa; tüm baharatları, salça, sarımsak, sirke, hardal ve şekersiz çay, kahve ve ıhlamur kullanabilirsiniz.
- Tuzu, önerilen miktarlarda yiyebilirsiniz.

DEĞİŞİM LİSTELERİ

SÜT GRUBU: 1 Süt değişimi; 9 g karbonhidrat, 6 g protein, 6 g yağ ve 114 kalorilik enerji sağlar. 1 değişim tam yağlı süt, 35 mg kolesterol, 1 değişim 1/2 yağlı süt 20 mg. kolesterol içerir.
Süt; su, yağ, protein, karbonhidrat, mineral ve vitaminlerden oluşmuştur. Sütün içindeki yağın, yaklaşık 2/3'ü doymuş, 1/3'ü doymamış yağ asitlerinden meydana gelmiştir. Süt ve yoğurt, en çok kalsiyum (Ca) ve fosfor (P) yönünden zengindir. Kalsiyum, fosforla birleşmiş haldedir. Süt, A ve B vitaminlerinin bir çoğu için de iyi bir kaynaktır. Protein yönünden de zengin olan süt ve yoğurdu, büyüme çağındaki çocukların, gebe ve emzikli kadınların daha fazla tüketmeleri gerekmektedir.
Fakat süt, demir ve C vitamini yönünden fakirdir. Yoğurdun besin değeri sütten farksızdır. Ancak, folik asit gibi bazı B vitaminlerinin miktarı, yoğurtta daha fazladır.
Süt ve yoğurt, tek başına alınabildiği gibi, bazı içeceklerle birlikte (kahve, neskafe, ayran) alınabilir veya bazı yemeklerin (çorba vb.) içinde de kullanılabilir. Süt ve yoğurt, bu tür yiyecek ve içeceklerde kullanıldığı zaman, günlük süt değişiminden azaltma yapılması gerekmektedir. Ayrıca sütü, tatlandırıcılarla yapacağınız sütlü tatlılar şeklinde de alabilirsiniz.

ET GRUBU: 1 et değişimi 6 gr. protein, 5 gr. yağ ve 18 mg.- 27 mg. arasında kolesterol içerir. 1 et değişimi 69 kalorilik enerji sağlar.
Et, balık, tavuk, yumurta, peynir ve et ürünleri bu grupta yer alır. Bu gruptaki yiyecekler, protein, demir (Fe), B12 vitamini, çinko (Zn) ve diğer B grubu vitaminleri ve ayrıca kolesterol yönünden zengindir. 1 adet yumurtada 275 mg. kolesterol vardır. Kırmızı etlerde ve sakatatlarda kolesterol ve yağ oranı, balık ve tavuğa göre daha fazladır. Bu yüzden, kalp hastaları ve kan kolesterol düzeyi yüksek olan kişiler, yumurta ve kırmızı eti, belirtilenden fazla yememelidirler. Et satın alırken, yağsız olmasına özen gösteriniz, ızgara ya da haşlama olarak pişiriniz ve görünürdeki yağları yemeyiniz.

KURUBAKLAGİL GRUBU: 1 kurubaklagil değişimi, 15 g karbonhidrat, 5 g protein, 80 kalorilik enerji sağlar. Kurubaklagiller, kolesterol içermezler, çözünür posa içerdikleri için kolesterolü düşürücü etkileri vardır.Vu grupta, kurufasulye, nohut, barbunya, mercimek, kurubakla ve börülce, leblebi ve nohut gibi yiyecekler vardır.

Bu gruptaki yiyecekler, protein, kalsiyum ve demir yönünden zengindir. Kurubaklagiller ayrıca B12 vitamini dışındaki B vitaminleri açısından da zengindir. Posa (özellikle çözünebilir posa) yönünden zengin olan kurubaklagillerin glisemik indeksi düşüktür (kan şekerini yükseltmezler). Kan kolesterolü ve trigliseridlerinin düşürülmesine de yardımcı olarak kurubaklagiller, tahıllarla birlikte kullanıldığında ve iyi pişirildiğinde protein değeri, et proteinine ulaşır. Belirlenen miktarlarda kurubaklagil yemeği yenildiğinde, o öğünde bulunan "1 et + 1 ekmek" değişiminden azaltma yapmak gerekir. Her porsiyona 1 tatlı kaşığı bitkisel sıvı yağ konulabilir.

SEBZE GRUBU:

A Grubu sebzeler: Enerji değerleri düşük olduğundan, çiğ olarak, istenildiği kadar yenilebilir. Tüm yeşil yapraklı sebzeler, salatalık, domates, turp, bamya, biber, taze fasulye, karnabahar, lahana, kereviz vb. bu gruba girer. Pişmiş olarak, her 2 değişim A grubu sebze, 1 değişim B grubu sebzenin kalorisine eşdeğerdir. 1 değişim A grubu sebze, 6 g karbonhidrat, 1 g protein, 28 kalori enerji içerir. İçine ilave edilen yiyeceklerle(soğan, domates, pirinç ve yağ vb.) ve pişirme yöntemine göre(kızartmavb.) kalorisi yükselir. Bu grup yiyeceklerde kolesterol yoktur.

Genellikle, koyu yeşil renkli sebzeler, vitaminler ve mineraller yönünden zengindir. Yeşil yapraklılarla, sarı sebzeler (havuç, kayısı, domates) A vitamini yönünden zengindirler. Marul, maydanoz, ıspanak, havuç, enginar, lahana, domates potasyum yönünden zengindir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler ve domates, C vitamini bakımından turunçgiller kadar zengindirler. Yeşil yapraklı sebzeler, folik asit yönünden de zengindirler. Kurutulmuş yeşil fasulye, yeşil biber, patlıcan, pazı, ebegümeci, taze fasulye, pırasa, bezelye, bakla ve enginarda, diğer sebzelere göre daha yüksek oranda posa vardır. Diyabetli ve lipidi, kolesterolü yüksek hastaların, bu yiyeceklerden mutlaka her gün 2 porsiyon yemeleri tavsiye edilir.

Sebzeler; etli, etsiz ya da salata olarak yenilebilir. Etli sebze yemeğinin içine yağ konulmamalıdır ve bu yemek içinde yenen et, 1 değişim et olarak hesaplanmalıdır. Sebze yemeği içine konulan kıyma veya et, tamamen yağsız olmalıdır.

B Grubu sebzeler: Bir miktar enerji sağlar, günde 1-2 porsiyon yenebilir. Pancar, havuç, soğan, bezelye, kış kabağı, şalgam, bakla, pırasa vb. Sebzeler bu gruba girer. 1 B grubu sebze, 7 gr. karbonhidrat, 2 gr. protein, 36 kalorilik enerji sağlar.

Not: Havucun, glisemik indeksi yüksektir. Çok sık kullanılmamalıdır. Sebze yemeklerinde ve salatalarda az miktarda kullanılabilir.

MEYVE GRUBU: Bu listede 1 meyve değişimi; 12 g karbonhidrat ve 48 kalorilik enerji sağlar. Meyveler, vitamin, mineral ve (barsak faaliyetlerini olumlu yönde etkileyen) posa yönünden zengin yiyeceklerdir. Meyvelerin içerdikleri vitamin çeşitleri ve miktarları farklıdır. Genellikle turunçgil grubu (limon, portakal, mandalina) ve çilek, C vitamini yönünden zengindir. Kayısı A vitamini içerir. Muz, portakal ve elmada, yüksek miktarda potasyum (K) vardır. Meyvelerin lezzeti, içerdikleri asit ve şekerden ileri gelir. Meyveler olgunlaştıkça asit miktarları azalmakta, şeker miktarı artmaktadır. Meyveleri taze olarak kabuğu ile yemek, posa açısından önemlidir. Meyveler ayrıca komposto veya meyve suyu olarak da alınabilir. Meyve suyunun glisemik indeksi yüksektir. Bu nedenle, meyve suyu yerine meyve yemeyi tercih ediniz. Komposto ise, tatlandıcı ile yapılmış olmalıdır.

Not: Kurutulmuş meyveler (kuru üzüm, kuru kayısı, kuru incir, kuru erik, kuru dut vb.) kuru maddeler yönünden yoğunlaştığından, enerji değerleri yüksektir. Bu nedenle, diyabetlilerin, kurutulmuş meyve, pestil gibi yiyecekleri yememeleri yerinde olur.

EKMEK GRUBU: 1 ekmek değişimi, 15 gr. karbonhidrat, 2 gr. protein, 68 kalorilik enerji sağlar.Bu gruba, her çeşit ekmek, çeşitli çorbalar, pilav, makarna, bisküvi, kraker gibi yiyecekler girer. Kepekli ekmek; demir, B1 vitamini ve bol miktarda posa içerir. Posa, barsakların çalışmasını sağlar. Ayrıca posalı yiyecekler, diyabetli kişilerin şekerinin, kan yağları yüksek olanların kan yağlarının düşmesine yardımcı olur. Buğday, kepek, patates ve mısır, çok iyi birer potasyum kaynağıdırlar. Mayalı ekmek, beslenme açısından mayasız ekmekten daha değerlidir. Pilav, makarna ve çorbaya az yağ koyunuz.

YAĞ GRUBU: 1 yağ değişimi, 5 gr. yağ, 45 kalorilik enerji sağlar. Zeytinyağı ve bitkisel yağlar kolesterol içermezler. 1 tatlı kaşığı tereyağı (5gr.), 11 mg. kolesterol içerir.
Tereyağı, kuyrukyağı, krema, mayonez, zeytinyağı, ayçiçek yağı, pamuk yağı, soya yağı, mısırözü, haşhaş yağı vb. bu gruba girer. Yağlar, en önemli enerji kaynağıdırlar. Margarinlerde A vitamini ve D vitamini bulunmaktadır. Yağlar, bitkisel ve hayvansal kaynaklardan elde edilmektedir. Bitkisel yağlar, oda sıcaklığında sıvıdır, hayvansal yağlar (tereyağı, kuyrukyağı, iç yağı) ve hidrojenle karıştırılmış bitkisel margarin ise, oda sıcaklığında katı durumdadır. Diyabet iyi kontrol edilmez ise kalp-damar hastalıklarına zemin hazırlayan bir hastalıktır. Besinlerin içindeki kolestrol ve katı yağlar (tereyağı, margarin vb.), krema ve mayonezin içerdiği doymuş yağ asitleri, kan kolesterolü ve lipidlerinin yükselmesine sebep olur. Bu nedenle, kalp-damar hastalığı riski taşıyan diyabetli kişiler ve lipid ve kolesterolü yüksek olanlar, bu yiyecekleri yemekten kaçınmalıdırlar.

SAĞLIKLI YEMEK PİŞİRME KURALLARI

Et, Balık, Tavuk, Hindi:

Bu tür yiyeceklerde, kızartma yöntemi kullanılmamalıdır. Et veya etten yapılan yiyecekler (köfte vb.) ve tavuk, ızgara, haşlama veya fırında pişirilmelidir. Izgara veya kuru ısıda yapılan yiyecekler, çok yüksek ısıda pişirilmemeli, ortaya yakın ısı tercih edilmelidir. Izgara sırasında etler çok fazla çevrilmemelidir. Bu işlem, etlerin suyunu kaybederek kurumasına neden olur. Haşlama işlemi, ya çok az suyla, ya da bol su ile yapılabilir. Her iki yöntemde de etler, soğuk suya konulmalıdır. Fırında pişirmede ise, etler soğuk fırına konulmalı, ortaya yakın bir ısı derecesinde pişirilmelidir.Balık; ızgara, fırın veya buğulama yöntemi ile pişirilebilir. Buğulama şeklinde pişirilen balık, yağsız ise, 1 kg balığa 1-2 yemek kaşığı bitkisel yağ konulabilir. Buğulama yönteminde balıklara, istenirse çeşitli sebzeler de ilave edilebilir (soğan, domates, biber vb.).

Etli, tavuklu, hindili sebze yemekleri:

Et veya kıyma, yağsız olarak alınmalıdır. Sebze yemekleri kıymalı, kuşbaşı etli, tavuk etli pişirilebilir. Eğer yemekte kullanılacak et yağsız ise veya tavuk eti ve hindi eti derisiz ise, etli sebze yemeğinize bir miktar bitkisel sıvı yağ koyabilirsiniz (1 kg. sebze için 2 yemek kaşığı sıvı yağ). Kıyma veya kuşbaşı etli yaptığınız her türlü sebze yemeğinizi, tavuk eti ve hindi eti ile de yapabilirsiniz.

Kurubaklagil yemekleri:

Kurubaklagiller pişirilmeden önce ıslatılmalıdır. Islatma süresi, kullanılan suyun özelliğine bağlı olarak 8-10 saat olabilir. Genellikle, kurubaklagillerin ıslatıldığı su atılır. Hatta kurubaklagiller, gaz yapacağı düşüncesiyle, haşlanarak suyu dökülür. Bu suyun atılması yanlıştır. Kurubaklagillerde gaz oluşturan, dış kabuklarıdır. Kabuklar da, ne ıslatılarak, ne de haşlanıp suyu dökülmekle ayrılmaz. Dolayısıyla kurubaklagillerin haşlanarak suyun dökülmesi, gaz oluşmasını önleyemez. Bu suyun atılması ile, kurubaklagillerin suda eriyen vitaminlerinde kayıplar olur. Bu nedenle, kurubaklagiller yıkandıktan sonra ıslatılmalı ve ıslatma suyunda pişirilmelidir. Kurubaklagil yemeklerine, pişirme sırasında bitkisel sıvı yağ konulmalıdır. 2 su bardağı çiğ kurubaklagilden yapılan yemeğe 2-3 yemek kaşığı yağ konulması yeterlidir.

Pilav, makarna, börekler:

Pilav yapılmadan önce pirinç genellikle sıcak suda uzun süre bekletilir, bu son derece yanlıştır. Bu işlemde, pirinçte çok miktarda vitamin ve mineral kayıpları oluşur. Pilav yapılmasında doğru olan yöntem, soğuk suda yıkanıp süzülmesinden sonra, kaynamakta olan suya atılarak pişirilmesi ve suyun çektirilmesidir. Pirinç kesinlikle kavrulmamalıdır. 2 su bardağı çiğ pirinç için 2-3 yemek kaşığı bitkisel sıvı yağ yeterlidir. Makarna da, haşlandıktan sonra suyu dökülmemeli ve mutlaka pilav gibi, pişirme sırasında suyu çektirilmelidir. Makarnaya da bitkisel sıvı yağ konulmalı ve miktarı 1 paket makarna için 2-3 yemek kaşığını geçmemelidir. Makarnada sos olarak, daha çok sebzeli soslara ağırlık verilmelidir. Börekler yağda kızartılmamalı, fırında pişirilmiş börekler tercih edilmelidir. Bu tür börekleri yumuşatmak için, kat aralarına yağ yerine süt-yumurta karışımı kullanılması daha uygun olur. Kalorisinin düşüklüğü nedeniyle sebzeli börekler tercih edilmelidir (ıspanaklı, pırasalı, kabaklı vb).

Sebze yemekleri:

Sebze yemekleri etsiz pişiriliyorsa, bitkisel sıvı yağ, özellikle zeytinyağı kullanılmalıdır. Sebze yemeklerinin yapımı sırasında soğan kullanılıyorsa, yağ yakılmadan soğan ve sebzeler çiğ olarak tencereye konulmalı, mümkün olduğu kadar az suda ve kısık ateşte pişirilmelidir. 1 kg. sebze için kullanılacak yağ miktarı 2-3 yemek kaşığını geçmemelidir.

Yağlar:

Beslenme programınız içinde, sizin için belirlenmiş olan yağ miktarı, yemeklerin pişirilmesi sırasında kullanılacak yağ miktarıdır. Bu yağın genellikle bitkisel sıvı yağ olmasına dikkat ediniz. Sıcak, soğuk tüm yemeklerinizde özellikle zeytinyağı ve fındıkyağı kullanmaya özen gösteriniz. Eğer sıcak yemeklerde zeytinyağını sevmiyorsanız, diğer bitkisel sıvı yağları kullanabilirsiniz. Beslenme programınız içerisinde yer alan et, balık, tavuk, süt, yoğurt, peynir gibi yiyeceklerin bünyesinde doymuş yağ bulunduğu için, ayrıca dışarıdan tereyağı ve margarin gibi doymuş yağlardan almanıza gerek yoktur. Doymuş yağlar, kan yağlarınızın yükselmesine neden olacağından, kullanmamanız gerekir.

EV DIŞINDA YENİLEN YİYECEKLERİN DEĞİŞİM KARŞILIKLARI

Not: Fast food türü yiyecekleri, mümkün olduğu kadar az tüketiniz. Genel olarak, yağda kızartılmış yiyecekler yerine, ızgara olanları tercih ediniz. Milföy hamurunda, yarısı kadar katı yağ bulunduğu için, milföyden yapılmış börekleri yemeyiniz. Yemeklerde, az miktarda ve bitkisel sıvı yağ kullanmaya özen gösteriniz. Börekleri, mümkün olduğu kadar evde kendiniz yapınız. Ev dışında yediğiniz sulu yemeklerin suyunu yemeyiniz.


TATLANDIRICILARLA YAPILMIŞ TATLI TARİFLERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Tatlandırıcı ile yapılan tatlılarda dikkat edilmesi gereken konu, tatlandırıcının, yiyeceğe piştikten sonra ilave edilmesidir. Aspartam içeren tatlandırıcılar ısı ile hidrolize olarak, aminoasitlere ayrışır ve tatlandırıcı özelliğini yitirir. Bu nedenle, aspartam içeren tatlandırıcılar, fırınlanan veya pişirilen yiyeceklerde kullanılmaz. Siklamat içeren tatlandırıcılar ise, pişirildiklerinde acı ve metalik bir tat oluşturur. Siklamat içeren tatlandırıcıların bu özelliği, şeker veya asesulfam-K içeren tatlandırıcılarla birlikte kullanıldığında, bir ölçüde giderilmiş olur.

Bu dosyada, haftanın mönüsü bölümünde, diyabetli ve kilo vermek isteyen kişiler için, özel olarak ve denenerek geliştirilmiş, enerji içermeyen tatlandırıcılar kullanılarak yapılabilecek tatlı tarifleri verilecektir. Tatlandırıcılarla yapılacak olan bu tatlıları, hem diyabetli ve/veya obez kişiler, hem de aileleri güvenle ve rahatlıkla yiyebileceklerdir. Bu tatlı tarifleri, ev ortamında kolayca bulunabilecek, ekonomik malzemeler kullanılarak, pratik ölçüler ve ayrıca miktarlar belirlenerek hazırlanmıştır. Miktarlar, herkesin evinde bulunabilen mutfak terazisi ile belirlenmiş, diğer taraftan da bu miktarlara eşdeğer olan mutfak gereçleri temel alınarak ölçü değerleri verilmiştir. Bu tarifler geliştirilirken dikkat edilen diğer husus da, Türkiye'de yaşayan insanların alışkanlıklarına uygun, gelenekselleşmiş ve sıklıkla tüketilen tatlıların, tatlandırıcı ile yapılmış olmasıdır. Bu tariflerin her birinin porsiyon ölçüsü belirlenmiş ve 1 porsiyonun içerdiği besin ögelerine göre, değişim listelerinde, hangi grupta yer aldığı ve miktarı da belirtilmiştir.
Not: Tatlandırıcıların tablet şeklinde olanlarının, havanda toz haline getirildikten sonra, ya da az miktarda ılık suda eritilerek tatlılara karıştırılması, eşit dağılımı sağlayacağı için, daha başarılı sonuç verecektir.

Diyabet hastaları için pratik öneriler
• Şeker de dahil olmak üzere, hiç bir yiyecek yasak değildir, ancak bazılarını ölçülü yemeniz gerekebilir.
• İnsülin kullanıyorsanız ve diyetisyeniniz önermişse, ara öğünlerinizi ihmal etmeyiniz.
• Öğünlerinizi asla atlamayınız.
• Her gün aynı saatte ve belirlenen miktarda yemek yemeye çalışınız.
• Kilo vermeniz gerekiyorsa her türlü yağı kısıtlamalısınız. Yemekleri kızartmak yerine ızgara veya fırında pişiriniz. Yağsız etleri (balık, derisiz tavuk), yağsız peynir, yağsız süt ve yoğurt gibi az yağlı yiyecekleri tercih ediniz.
• Hamur tatlılar yerine meyveli veya sütlü tatlıları tercih ediniz. Tatlandırıcı kullanacaksanız, pişirildiğinde acı tad vermeyen toz tatlandırıcıları kullanmanız daha sağlıklıdır.
• Damar sertliği riskini azaltmak için doymamış (bitkisel sıvı) yağlara yöneliniz, özellikle zeytinyağı ile soya, pamuk veya mısırözü yağlarından birini yarı yarıya karıştırarak pişirmeyi tercih ediniz.
• Bol su içiniz, günde 1-1.5 litrenin altına düşmeyiniz, ıhlamur, çay ve diğer içecekleri suyun yerine koymayınız
• Tuzu azaltınız, salamuralardan kaçınınız.
• Yağlı gıdalardan, sakatat ve sucuk, salam ve sosis gibi yiyeceklerden sakınınız.
• Lifli (posalı) yiyecekleri (çiğ sebze ,meyve, kuru baklagiller,kepek-çavdar ekmeği, yulaf, tam buğday unlu gıdalar) tüketiniz.
• Haftada bir gün aç karnına sabah kalkınca tartılınız; ancak bu şekilde hedeflediğiniz kiloya ne kadar yaklaştığınızı anlayabilirsiniz.
• Diyabetliler için üretilmiş çikolata, tatlı, reçel vb. ürünler tamamen masum ve zararsız değildir. Fazla yendiklerinde ishal yapabilir veya yüksek kalori ve yağ içerdiklerinden kilo vermenizi engeleyebilir.
• Hazır gıdaları zorda kalmadıkça tüketmeyiniz. Gerekirse diyetisyeninize danışıp besinlerin etiket bilgilerinin içeriğini öğreniniz.
• İnsülin kullanıyorsanız, yanınızda mutlaka 4 adet kesme şeker taşıyınız.
• Kan şekerinizin hangi sınırlar arasında olması gerektiğini biliniz.
Egzersizi atlamayın
Tip 2 diyabetin tedavisinde egzersiz de tedavinin temel öğeleri arasında yer alıyor. insülin ihtiyacını azaltıyor, kan
Egzersiz yapmak; kan şekerini düşürüyor, basıncının ayarlanmasına yardımcı oluyor, kilo verilmesini sağlıyor. Ancak d iyabetlilerin egzersize başlamadan önce düzenli sağlık kontrolü ve göz muayenesinden geçmesi gerekiyor. Diyabet komplikasyonları veya başka problemler varsa , egzersiz sakıncalı olabiliyor. Diyabetik hastaların egzersizinde dört unsura dikkat ediliyor. Egzersiz programında egzersizin tipi, süresi, yoğunluğu ve sıklığı unsurlarına dikkat ediliyor. Yürüme, koşu, bisiklet, yüzme tavsiye edilen sporlar. Egzersizin yararlı olabilmesi için en az 30 dk.yapılmalı. Egzersizin başında 5-10 dk ısınma hareketleri, sonunda ise yine 5-10 dk süreli soğuma hareketleri yapılması gerekiyor .


Fiziksel Egzersiz :

Günümüzde, erişkinlerin çoğu ve giderek artan sayıda çocuklar, inaktif bir yaşam tarzı sürdürmektedirler. ‘Fitnes’, gelişmiş ülkelerde moda olmasına rağmen, biz bunu uygulamada hala aktif değiliz. Fiziksel aktivite herkes için çok önemlidir. Egzersiz, ‘fitnes’in gelişmesine yardımcı olur, kalori yakar ve böylece beden yağlarını azalır ve kas tonusü artar. Fiziksel aktivite iyi bir sağlık için anahtar görevini görür.

Diyabetli kişiler için, egzersiz kan şekerini düşürür, aynı zamanda, vücudumuzun kan şekerini etkili bir şekilde kullanmaya yardımcı olur (İnsulin duyarlılığını arttırır). Kilo kontrolü ve psikolojik olarak kendini iyi hissetmeyi de sağlar.

Farmakolojik Yardım :

İnsülin kan şekeri seviyelerini azaltan bir maddedir. Vücut kendi insülinini yapamadığında (Tip 1 diyabetlide olduğu gibi, dışarıdan insülin vermek tedavinin esasını teşkil eder. Tip 1 diyabetli kişiler, sorunsuz ve iyi ayar için günlük yoğun insülin tedavisine ihtiyaç duyar. Planlı yaşamak, kan şekerlerini düzenli kontrol etmek (self-monitoring) ve ona göre insülin dozlarını ayarlamak ve doktoru ile ilişki kurmak en önemli görevi olmalıdır.)

Tip 2 diyabette, bir miktar insülin vücut tarafından üretilir. Fakat ihtiyacı karşılayacak yeterlilikte değildir. Tip 2 diyabetli kişiler, kan şekerini düşürmek için oral hipoglisemik ilaç kullanırlar ve bazıları insülin enjeksiyonu ihtiyacında olabilirler (Tip 2 diyabetli kişilerin %30’u durumlarını kontrol için biraz veya tamamen enjeksiyon ihtiyacında olabilirler). Buradaki önemli nokta, durumunuza uygun yeterli yardım aldığınızdan ve yaşamınızda gerekli ayarlamalar yaptığınızdan emin olmaktır. Kontrol eden kişi siz olmalısınız (Self-monitoring).

Sosyal Yaşam :

Diyabetin kontrolü için sağlıklı yaşama uyum, şarttır. Sağlıklı bir sosyal yaşam, arkadaşlarla ve aile ile birlikte diyabete ait problemleri önlemek ve stresi azaltmak için gereklidir. Bu aynı zamanda diyabetin istenmeyen belirtilerini ve yan etkilerini azaltır.
Sağlıklı bir yiyecek rehberi herkese tavsiye edilebilir ve bu şekilde beslenmek, sıkıcı değildir. Egzersiz de ilave edilirse sosyal yaşamınız daha renkli ve düzgün olur. Arkadaşlarla ve aile ile yürüyüşe çıkmak ve bir arkadaş ile lokal bir spor kulubüne üye olmak, egzersizi eğlenceli hale getirebilir. Ve hem vücut ve hem de zihinsel rahatlık için büyük bir fırsat sunar.

Korunma :
Temel Korunma; kişileri tanımlar ve onları diyabet geliştirme riskinden korur. Böylece hem diyabet bakımı ihtiyacını ve hem de diyabete ilişkin komplikasyonların tedavi ihtiyacını azaltacak bir etkiye sahip olurlar.

Tip 1 diyabetden korunulabileceğini gösteren bir olay yokken, tip 2 diyabet için temel korunma potansiyel olarak mevcuttur (kilo ve fiziksel aktivite).

Kilo kontrolünü ve artmış fiziksel aktiviteyi hedefleyen yaşam tarzı değişimleri, tip 2 diyabetin korunmasında önemli, genel unsurlardır. Vücut kilosunu azaltmanın ve fiziksel aktiviteyi arttırmanın yararları tip 2 diyabetle sınırlandırılamaz. Aynı zamanda, kalp hastalığını ve yüksek kan basıncını azaltmada da bir rol oynamaktadır.

İkincil Korunma; komplikasyonları erken saptamayı ve korunmayı içermektedir. Böylece tedavi ihtiyacı azalır.

Diyabetin seyri sırasında erken atılan adımlar, eğer özellikle hastaneye yatmayı önlüyor ise yaşam kalitesine ilişkin olarak daha yararlıdır ve maliyeti daha düşüktür.

Günümüzde iyi kan glukoz seviyeleri kontrolünün bilahare komplikasyon geliştirme riskini azaltabildiğine ve tüm diyabet tiplerinde progresyonu yavaşlatabildiğine ilişkin, sonuçsal olaylar mevcuttur. Yüksek kan basıncı ve artmış kan lipitlerinin kontrolü eşit şekilde önemlidir.

Gelişmekte olan dünyanın, gelecekte, artan diyabet epidemisinin yükünü taşıması beklenirken, diyabetten korunma, özellikle bu dünyanın gelişmekte olan ülkelerinde güç olmasına rağmen, çok acil bir sorundur.

Çoğu gelişen ülkelerde, sağlık kuralları ve servisleri, diyabet gibi iletişimsiz hastalıklar üzerinde daha fazla vurgulama yapmak ihtiyacındadırlar. Fakat bu ülkelerin çoğunda ve gelişmiş olanlarda da karar vericiler diyabet bilincinden ve korunmaya yatırım için politikasal arzudan yoksundurlar.

Gelecek araştırmalar için kaynaklar bulunmalıdır. İlerlemenin sınırlandığı ülkelerde diyabetin monitorize edilmesinde standartların ve gözetimlerin kurulması ihtiyacı mevcutdur.


Diyabetik böbrek hastalığı Birleşik Amerika’da, böbrek yetmezliğinin en sık görülen nedenidir ve Tip 1 diyabetli kişilerde yaşamı tehdit eden en önemli nedendir. 15 yıldan sonra Tip 1 diyabetli kişilerin 1/3’ü böbrek hastalığı geliştirmektedir. Diyabet, böbrekte küçük damarlarda hasar meydana getirir. Bu da kandan, idrarla atılacak toksinleri filtre etme yeteneğini azaltır. Böbrek yetmezliği gelişir.

Gelişmekte Olan Ülkelerde Korunma;

Gelişmekte olan dünyanın, gelecekte, artan diyabet epidemisinin yükünü taşıması beklenirken, diyabetten korunma, özellikle bu dünyanın gelişmekte olan ülkelerinde güç olmasına rağmen, çok acil bir sorundur.

Çoğu gelişen ülkelerde, sağlık kuralları ve servisleri, diyabet gibi iletişimsiz hastalıklar üzerinde daha fazla vurgulama yapmak ihtiyacındadırlar. Fakat bu ülkelerin çoğunda ve gelişmiş olanlarda da karar vericiler diyabet bilincinden ve korunmaya yatırım için politikasal arzudan yoksundurlar.

Gelecek araştırmalar için kaynaklar bulunmalıdır. İlerlemenin sınırlandığı ülkelerde diyabetin monitorize edilmesinde standartların ve gözetimlerin kurulması ihtiyacı mevcutdur.

Yoğun Tedavi Elementleri :

*Kan glukoz seviyelerini günde dört veya daha fazla test etmek,
*Günde dört kez insulin injekte etmek veya bir insulin pompası kullanmak,
*Yiyecek alınımına ve egzersize göre insulin dozlarını ayarlamak,
*Bir diyet ve egzersiz planı oluşturmak,
*Bir doktor, bir eğitimci hemşire, diyetisyen ve davranışsal tedavi uygulayıcısından

ibaret olan sağlık ekibini ayda bir kez ziyaret etmek.

Diyabet Aşısı (Vaccines) :

Aşı, bilindiği gibi herhangi bir hastalıkta, hastalık ajanı olan nedenin zayıflatılmış şeklinin organizmaya verilmesi, organizmanın immün sisteminin buna karşı antikor oluşturmasıdır. Burada T cell hücreleri yabancı hücre ile savaşa girerler. Enfeksiyonlarda hadise bu şekilde olur. İmmün sistemde gelişen bu hücreler organizmada 20 yıl, bazen daha da uzun kalabilirler.

Çalışmalar tip 1 diyabetlilerde immün reaksiyon, kan şekerinin ani artışından genellikle 5-10 yıl önce başlar. Şahısların hastalıklarından haberleri yoktur.
Sorun aşının bu dönemlerde mi yoksa daha önce mi yapılması gerektiğidir? Hayvan tecrübelerinde bu aşılama T hücresinin tanıdığı en az üç protein molekülünün enjeksiyonu, burundan veya ağızdan verilmesi şeklinde olabilir. Koruyucu etki sıçanlarda hayat boyudur. İnsanlarda aşı olarak insülin, Gad 65 ve heat-shock protein 65 kullanılmaktadır. Bu proteinlerin uyardığı T hücreleri ‘interleukin 10’ salgılamaktadırlar. İnterleuin 10’un protektif (koruyucu) etkisi vardır. ‘İnterleukin 10’ olması için beta hücresinin mevcut olması gerekir. Beta hücresinde bahsettiğimiz proteinlere karşı protektif T hücresi oluşması gerekir.

Şimdilik, tip 1 diyabet gibi oto-immün bir hastalıkta hemen aşıya başlamanın erken olduğunu fakat, gelecek için çok ümit verici olduğunu bilmek gerekir.


Diyabetle ilgili Soru ve Cevaplar :


Kahve, kan şekeri seviyesini yükseltir mi ?

Kahve, şekerli ve/veya sütlü içilirse kan şekeri seviyesinde yükselmeye neden olur. Bununla birlikte, sade içilen bir kahve kan şekeri seviyesini etkilemez.

Diyabet, hafıza kaybına neden olur mu ?

Eğer, diyabet iyi kontrol altındaysa hafızada kayba yol açmaz. Ancak düşük şeker (hipoglisemi) ve yüksek şeker (hiperglisemi) komalarında geçici bir süre hafıza kaybı yaşanır. Kan şekerinin normale dönüşüyle bu problem ortadan kalkar.

Diyabet sağlıklı çocuk sahibi olmaya engelmidir ?

Diyabetli kadınlarda, gebe kalamama, düşük ve ölü doğum görülme olasılığı diyabetli olmayanlara göre daha fazladır. Bildiğiniz gibi bu problemlerin gelişmesine en önemli sebep kan şekeri kontrolünün sağlanamaması ve şeker seviyesinin yüksek seyretmesidir. Anne olmak isteyen diyabetli bir kadın, öncelikle, kan şekeri seviyesini istenilen aralıklar içine getirmeli ve gebeliğini, HBA1C seviyesi normal sınırlara indikten sonra gerçekleştirmelidir.

Diabetlilere neden bol su içmelerini öneriyor ?

Kan şekeri seviyesi yükseldikçe vücutta dehidratasyon (su azalması) başlar. Günde yaklaşık 8-10 bardak su içmek böbreklerin sağlıklı çalışmasına yardımcı olacağı için dehidratasyonun vücutta yol açabileceği zararları azaltır.

Diyet içeceklerin etiketlerinde "sadece 1 kalori" ve "şekersiz" yazılı. Bu içecekleri istediğimiz kadar içebilirmiyiz ?

Diyet içeceklerde, şeker yerine tatlandırıcılar bulunmaktadır. Bu nedenle kalori değerleri çok düşüktür. Fakat içerdikleri tat verici kimyasal maddeler nedeniyle çok fazla tüketilmemeleri gerekir. Unutulmamalıdır ki en sağlıklı içecek sudur.

Kan vermek (kan bağışı) kan şekeri seviyesinde değişikliklere sebep olur mu ?

Evet, kısa bir süre için, yaklaşık 1 hafta, kan şekeri seviyesinde değişikliklere neden olabilir. Eğer bu süre 1 haftayı geçerse mutlaka doktorunuzla temasa geçin.

Kan şekeri seviyesi egzersizden sonra yükselir mi ?

Kan şekeri seviyesi genellikle egzersizden sonra düşer. Fakat egzersizden önceki kan şekeri seviyeniz 240-250 mg/dl'nin üzerinde ise, egzersizden sonra kan şekeriniz yükselir. Ve bu etki egzersizi takip eden 48 saat boyunca devam eder.

Kendi cihazımla yaptığım ölçümlerde bulduğum sonuçlar ile laboratuar sonuçları neden farklı ? Yoksa cihazım yanlış mı ölçüyor ?

Kullandığınız kan şekeri ölçüm cihazları "tam kan", "laboratuar cihazları ise "plazma" ile ölçüm yapar. "Tam kan" ile yapılan ölçümlerde bulunan değer, "plazma" ile bulunan değerden yaklaşık % 15 farklıdır.

Ölçüm işlemi için gereken miktarda kanı nasıl daha kolay ve az acıyla elde edebilirim ?

Elinizi, ılık, sabunlu su ile yıkayıp, kurulayın. Yaklaşık 10-15 saniye kadar aşağıya doğru silkeleyin ve parmaklarınıza kökten uca doğru masaj yapın. Ilık su ve masaj parmaklarınızdaki kan dolaşımını hızlandırır; böylelikle ölçüm için gereken kan örneğini daha rahat alabilirsiniz.

Bende gizli seker bulundu.Besinlere dikkat etmem söylendi. Sebze ve meyvelerdeki seker oranlari ile tavsiye edilen ve yasaklanan besinlerin listesini istiyorum

Halk arasında "gizli şeker" denilen duruma biz "Bozulmuş Glikoz Toleransı (IGT) adını veririz. Bu kişilerde diyabet (şeker hastalığı) daha sıklıkla ortaya çıkabilir. Diyabetin tedavisinde uygulanan üç tedavi yöntemi (Beslenme, Egzersiz ve İlaç)'nden ikisi bu durumda mutlaka uygulanmalıdır. BESLENME TEDAVİSİ (mümkünse 3 ana öğün 3 ara öğün şeklinde ve sizin yaşınıza, sizin için ideal olan kiloya ulaştırmaya yönelik ve günlük faaliyetlerinize göre bir diyetisyen tarafından planlanmalı) ve EGZERSİZ (her gün veya haftada en az 3 gün 30-40 dakika düzenli yürüyüş gibi). Eğer kilolu iseniz bazen ilaç tedavisi de uygulanabilir. Beslenme ile ilgili bir çok diyetisyenin yazdığı kitap ve broşürleri bulabilirsiniz. Diyabette Beslenme Programı bir diyet programı değildir. Tamamen herkesin sağlıklı kalabilmesi için uyulması gereken ilkeleri içerir.

18 yasindan beri diabet hastasiyim. günde iki kez insülin kullaniyorum. su an 29 yasindayim. yaklasik 5 yildan beri bulumia nevrosa hastasiyim. fakat tedavi görmedim. danistigim psikologlar bu hastaliklarin beni ölüme kadar götürebilecegini söylüyor.

Diyabetlilerde rastladığımız yeme bozukluklarından birincisi; ANOREKSİYA NEVROZA az yemek yeme ve kilo almadan korkma şeklinde tanımlanır. İkincisi ise BULUMİA NEVROZA dır. Buda aşırı yemek yeme ve ardından kusma isteği ile tanımlanabilir. Yeme Sorunlarının Belirtileri
· Kilo almamak veya vermek için kusma ya da çeşitli ilaçlar vs. denemek
· Normal kilodan %85 zayıf olmak
· Kilo almamak için aşırı egzersiz
· Normal kilonun altında olduğu halde şişmanlamaktan korkma
· Ardarda 3 ay süren adet (regl) düzensizliği
· Yemek yemekten kendini alamama
· Üç ay boyunca ve haftada iki kereden az olmamak koşuluyla bir öğünde aşırı yemek yeme.
Yukarıda saydığım bu belirtilerden biri veya birkaçı sizde varsa mutlaka yeme bozuklukları ile ilgili bir uzmana gitmeniz gerekiyor. Çünkü bu iki yeme sorunuda diyabeti olumsuz etkilemektedir.

Şeker hastaları ve yaz ayları:

SIVI ALIMINI ARTIRIN, ÖĞÜN ATLAMAYIN Hava sıcaklığının artması, günlerin uzaması ve aktivite artışı nedeniyle vücudun sıvı kaybı kış aylarına göre hemen hemen iki kat artar. Bu, gerek terleme, gerekse buharlaşma yolu ile olur ve sıvı kaybı ile birlikte vücudun tuz dengesinde de bozulmalar görülebilir. Bu bozukluklar; halsizlik, fenalık hissi, kas ağrıları, kramplar hatta kalpte ritim bozukluklarına dahi neden olabilir. Bunun için diyabet hastalarının sıvı alımlarını mümkün olduğunca arttırmaları ve beslenmelerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Uzun süre aç kalmamalı, bir kerede çok fazla yemek yememeliler. Gerek insülin, gerekse oral olarak şeker düşürücü ilaç kullanan hastaların bu ilaçların etkilerinin maksimum olduğu dönemlerdeki ara öğünlerini atlamamaları çok önemlidir. YAZ MEYVELERİNE DİKKAT Yaz mevsiminde şeker hastalarının sıkça karşılaştığı bir durum da lezzetli yaz meyvelerinin ve dondurmanın sık ve bol tüketilmesi sorunudur. Kalorisi ve şeker düzeyi yüksek olan; üzüm, incir, kavun ve diğer tüm meyveler diyetisyen tavsiyesine göre tüketilmelidir. Meyveler çok miktarda tüketildiğinde kan şekerinde yüksekliğe ve buna bağlı rahatsızlıklara yol açabilir. Yaz aylarının en lezzetli yiyeceği dondurma da maalesef kan şekeri ayarını bozan yiyeceklerden birisidir. Ancak şekersiz üretilmiş diyet dondurmaların diyetisyen kontrolünde ve diyet değişim listesi ile kalorisi hesaplanarak kullanımı mümkün olabilir. EN UYGUN TATİL YERİ: YAYLALAR Diyabetik hastalar, tatilleri için çok fazla sıcak ve nemin olduğu kıyılar yerine, daha az nem ve daha bol oksijenin olduğu yayla turizmini ve kültür turizmini tercih etmelidirler. Ayrıca açık büfe yemek veren tatil tesislerinde çok dikkat edip, gerekirse durumlarına uygun mönü hazırlanmasını sağlamalıdırlar. Artmış aktivite ve öğün saatlerinin aksatılması hastalarda hipoglisemi denilen şeker düşüklüğüne neden olabilir. Bu durum hastalar için çok tehlikeli durumlar oluşturabileceğinden, uzun yürüyüş, yolculuk gibi durumlarda ara öğünlerini aksatmamaları için yanlarında yiyecek taşımaları, uyku saatine ve süresine dikkat etmeleri, alkol alımı da kan şekeri ayarını bozacağından alkolsüz ve şekersiz sıvı gıdaların tüketimine önem vermeleri gerekmektedir. Diyabetli hastalar tatile çıkmadan önce doktorlarına başvurmalıdır. AYAKLARA EKSTRA ÖZEN Yaz aylarında ayak bakımı da çok önemli bir konudur. Yazın çorapsız ayakkabı ve terlik giyme alışkanlığı, şeker hastalığına bağlı olarak duyu azalması ve damarlarda daralmalar oluşturabileceğinden ayaklarda yara açılmasına neden olabilir. O yüzden yazın da rahat kesimli, ortopedik tabanlı, iç astarlı ayakkabı ve yumuşak sıkmayan çorap giyilip, ayaklar her gün yıkanıp, herhangi bir yara ya da renk değişikliği var mı diye kontrol edilmelidir. Kumsalda, taşlık kesimde ve kırlık arazide çıplak ayakla dolaşılmamalı, kumsalda ayakların yanmaması için güneşlenirken üstü ince bir tülbent örtülmelidir. Şeker hastalığına bağlı olarak duyu kusuru oluşmuş hastalarda güneşlenirken ya da çalışırken uzun süre güneş ışınlarına maruz kalmaya bağlı olarak yanıklar oluşabilir ve bu yanıkların tedavisi büyük güçlükler doğurabilir. Hastaların sabah erken saatlerde ya da akşamüstü güneş ışınlarının eğik geldiği zamanlarda güneşlenmeleri ve bunu 20-30 dakika gibi kısa sürelerle sınırlamaları gerekmektedir. Gün içinde mutlaka şapka ile başlar korunmalı ve tercihen güneşlenirken bile ince bir giysi giyilmelidir.

Kaynaklar :

1- DİYABETTE BESLENME TEDAVİSİ,Prof. Dr. M. Emel Alphan
Beslenme ve Diyet Uzmanı .

2- Türk Diabet Cemiyeti .

Uzm.Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR
Beslenme ve Diyet Uzmanı



Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Diyabette (Şeker Hastalığı) Beslenme Tedavisi ve Önerileri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Yüksel Turan TAŞDEMİR Fotoğraf
Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR
Ankara (Online hizmet de veriyor)
Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi60 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR'in Makaleleri
► Diyabette (Şeker Hastalığında) Beslenme Dyt.Sevgi Gökçen ERKÜN
► Diyabette Beslenme Tedavisi Dyt.Nihal DURUKAN KELEŞ
► Diyabette Beslenme Tedavisi Dyt.Güneş AKYIL AYNACI
► Crohn Hastalığı ve Diyet Tedavisi Önerileri ÇOK OKUNUYOR Dyt.Perran AYDEMİR
► Diyabette Beslenme Dyt.Nuray Damla NOYAN
► Diyabette Beslenme Dyt.Sevde VAROL
► Diyabette Beslenme Nasıl Olmalıdır? Dyt.Şeyda Sıla BİLGİLİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Diyabette (Şeker Hastalığı) Beslenme Tedavisi ve Önerileri' başlığıyla benzeşen toplam 48 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Ramazanda Beslenme Ağustos 2008
► Yüksek Kolesterol Efsanesi Ağustos 2008
► Böbrek Hastalıklarında Beslenme ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:19
Top