2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Okul Çağı Çocuklarında Beslenme ile İlgili Öneriler
MAKALE #1563 © Yazan Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR | Yayın Eylül 2008 | 21,251 Okuyucu
Çocukların başarılarında, okulun sevdirilmesi büyük önem taşır. Çocuklar için yapılması gereken, onların ‘bir şey öğreniyor olmaktan zevk alabilme duygularının geliştirilmesidir.İlkokul çağı çocuğun ailesinden ilk kez ciddi bir şekilde ayrıldığı ve çocuğun çevresi ile iletişiminin arttığı bir dönemdir. Bu çağda eğitim ile konulan kurallar çocuğun ruhsal gelişimini etkilerken, sağlıklı büyüme , beslenme ile desteklenmelidir.
İlkokul çağı (6-12 yaş ) hızlı büyüme ve gelişmenin başladığı dönemdir. Dolayısı ile çocuğun beslenmesini aile ve okul yönetimi birlikte yönlendirilmelidir. Okul çağında yeme alışkanlıkları ailenin beslenme alışkanlıkları tarafından etkilenmektedir. Doğru beslenme ailenin ve okul yönetimindeki kişilerin eğitimini gerektiren önemli bir konudur. Bunlar sağlanamaz ise büyümede yavaşlama görülür. Okul çocuğunun büyüme ve beslenmenin izlenmesi gerekmektedir.

Gelişmiş ülkelerin ölüm sebepleri ;Koroner kalp hastalıkları, Bazı kanser tipleri, Serebrovasküler hastalıklar, Diabetes mellitus, Ateroskleroz gibi, diyetin önemli rol oynadığı hastalıkların olması ve bu hastalıkların çocuğunun başlangıç dönemindeki yanlış beslenme alışkanlıkları ile ilişkili olduğu bunları önlemeye yönelik önlemlerin bu çağlarda alınası gerekliliğini ortaya koymuştur.

Gerek ailede, gerekse okulda ‘beslenme eğitimi’nin yeterli düzeyde olmaması, hatalı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasında önemli yertutar. Ülkemizde çocuk ve gençlerin önemli bir bölümünün, hatalı beslenme alışkanlıklarına sahip olduğu biliniyor. Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenme herkes için özellikle de çocuklarımız için çok önemlidir. Çünkü yetersiz ve dengesiz beslenen çocukların bedensel ve zihinsel gelişimleri geri kalır ve sağlık sorunları ağır ve uzun sürer.

Çocukları yetişkinlerden farklı kılan en önemli özellik, sürekli büyüme süreci içinde olmalarıdır. Bu süreç; beslenme, genetik yapı, cinsiyet, çevresel faktörler, sosyo-ekonomik durum, kültür ve gelenekler gibi çeşitli etmenlerin etkisi altındadır. Bunların arasında en önemlisi de kuşkusuz beslenmedir.

Çocuk ve gençlerin sahip olduğu yanlış beslenme alışkanlıkları, önemli sağlık sorunlarını beraberinde gelir. Öğün atlama, şeker, tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecek-içecek tüketimi bu alışkanlıklarının başında yer alır. Çocukluk dönemindeki bu hatalı beslenme uygulamaları; yüksek tansiyon, kalp ve obezite (aşırı şişmanlık) gibi hastalıklar için temel risk faktörü oluşmaktadır. Gerek ailede gerekse okulda ‘beslenme eğitimi’nin yeterli düzeyde olmaması, hatalı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasında önemli yer tutar.
Okul döneminde en sık görülen değişiklik, kahvaltı yapmamak. Kahvaltı, günün en uzun açlığı olan gece açlığını takip etmesi nedeniyle, biten enerjinin tekrar alınabilmesi için en önemli öğün... Bu konuda yapılmış bazı çalışmalar da bulunuyor. Araştırmalarda, kahvaltı yapan çocuğun sınıf içerisindeki başarısının daha fazla olduğu, problem çözme yeteneklerinin diğerlerine göre daha iyi geliştiği, kavrama yeteneklerinin daha iyi olduğu gözlendi. Bazı araştırmalara göre de kahvaltı yapan çocuklar, beslenme yetersizliğine bağlı gelişen hastalıklara daha az yakalanıyorlar. Kahvaltı yapmayan çocuklar daha şişman.


Aile içinde ve okulda beslenme bilgisinin yetersiz verilmesi, okul yemeklerinin sevilmemesi ve çocukların kantinlerden (hamburger, tost, kızarmış patates, cips kola gibi yağ ve karbonhidrat bakımından yüksek olan fast-food besinleri tüketmeleri) beslenmeleri, vitamin ve özellikle kalsiyum fakiri beslenmeleri, büyüme ve gelişmelerini olumsuz yönde etkiliyor. Bunun yanı sıra besin endüstrisinde özellikle bu yaş gruplarına yönelik reklamlar/kampanyalar (çikolata, fast-food, cips gibi abur cubur besinler) hatalı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasına yol açıyor. Böylece erken yaşlarda kazanılan alışkanlıkların ileriki yaşlarda değiştirilmesinde zorluklar yaşanıyor. Çocukların okul ve evde çeşitli yiyecekleri tüketmeleri ve temel beslenme ilkeleri konusunda bilgilendirilmeleri çok önemli.

Okul çağındaki çocuklar sabah kahvaltılarını mutlaka yapmalı ve öğün atlamamalıdırlar. Bu yaşlarda süt içme alışkanlığı mutlaka edinilmeli, kemik sağlığı için kalsiyum yönünden zengin süt, peynir, yoğurt tüketimine özen gösterilmelidir. Bol miktarda sebze-meyve ile günde en az 8-10 bardak sıvı tüketilmeli, şeker, tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecek-içecek tüketiminin bir çok hastalığı beraberinde getirdiği unutulmamalıdır. Temiz ve mikropsuz besin tüketmeye özen gösterilmeli, çiğ sebze ve meyveler bol suyla yıkamadan kesinlikle yenmemeli, açıkta satılan yiyecekler satın alınmamalıdır. Eller yemekten önce mutlaka yıkanmalı; kirli ellerin pek çok hastalık mikrobu taşıdığı unutulmamalıdır.

OKUL VE SAĞLIKLI BESLENME :

Okul kantinlerinde sağlıklı besinlerin bulundurulması için okul yönetimi, öğretmen ve velilerin işbirliği içinde olması gerektedir. "Çocukların okul kantinleri, büfe gibi yerlerden satın aldıkları besinlerin seçiminde de dikkatli olmaları gerekmektedir" . Süt, ayran gibi ambalajlı besinleri satın alırken etiket bilgisinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'ndan üretim izninin bulunmasına ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına dikkat edilmesinin yanında, ambalajsız satılan tost, simit, poğaça gibi yiyeceklerin de temiz ve güvenilir şekilde hazırlanmış olmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.Öğrencilere temel beslenme bilgilerinin verilmesi, öğrenilen bilgilerin davranışa dönüştürülmesi, yanlış beslenme alışkanlıklarına zamanında müdahale edilmesi ve beslenme davranışları ile örnek olma konusunda, velilerin yanı sıra, öğretmenlere de önemli sorumluluklar düşer. Öğretmenlerin, öğrencilerle birlikte yeterli ve dengeli beslenme konusunda çeşitli etkinlikler düzenlemesi ve bu konunun öğrenciler arasında tartışılmasına zemin hazırlaması gerekmektedir.Öğretmenler, öğrencilerin kahvaltı yapıp, yapmadıklarını sorgulamalı ve dışarıda açıkta satılan yiyecekleri tüketmemeleri konusunda sık sık uyarıda bulunmalıdırlar.Öğretmenlerin beslenme saatlerinde; patates kızartması, çikolata, gibi yiyecekler yerine, peynir, yumurta, taze sebze ve meyve gibi besinler ile gazlı ve diğer hazır içecekler yerine süt, ayran, taze sıkılmış meyve suyunun tercih edilmesi konusunda çocukları uyarması gerekir.Öğretmenler bu konuda veliler ile işbirliği yapmalıdırlar. Ayrıca öğrencilerin boy ve ağırlık artışlarını takip etmeli ve değerlendirmelidirler.Çocukların sağlıklı beslenmesi için dört besin grubunda bulunan çeşitli besinlerden yeterli miktarlarda ve dengeli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Süt grubunda yer alan süt, yoğurt, et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta, peynir, kuru baklagiller, sebze ve meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç vb. besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesi gerekmektedir.Çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için günde 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmeleri önemlidir. Ayrıca, hastalıklara karşı daha dirençli olmaları, göz, cilt ve sindirim sistemlerinin sağlıklı olması için her gün imkanlar dahilinde 5 porsiyon taze sebze veya meyve tüketmeleri önerilmektedir.Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, haşlanmış yumurta, taze meyve suyu, birkaç dilim ekmek veya 1 bardak süt, poğaça, domates çocuklar için yeterli ve dengeli bir kahvaltı örneğidir.

Hatalı beslenme alışkanlıklarının çok sayıda nedeni var. Bunların başında çocukların besin gereksinimlerinin bilinmemesi geliyor. Ailenin yanlış beslenme alışkanlıkları da etkili. Okul çağındaki çocuklar için en iyisini yapmak isteyen annelerin kendi bilgilerine göre, en iyi bildiği besinlerden çocuğuna fazla miktarda yedirmek istemeleri de ayrı bir neden. Ayrıca öğün atlama, şeker, tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecek-içecek tüketimi, özellikle ileri yaşlardaki beslenme alışkanlıklarını kötü yönde etkilemektedir. Bu hatalı beslenme şekli, çocukluk dönemindeki şişmanlık (obezite) riskini artırıyor.

Çocuğun beslenmesi bu dönemde okulda ve evde olmak üzere iki şekilde incelenmelidir. Okul ve aile iş birliği yapmalıdır. Bu dönem ergenlik öncesi dönem olduğu için bu dönemin duraklama olmadan atlatılması zorunludur. Bir çocuk bu dönemde ne kadar iyi beslenirse o kadar iyi bir şekilde ergenlik dönemine girecektir.
Genel olarak okulda ve okul dışında tek başına bırakılan bir çocukta yanlış beslenme alışkanlıkları sıkça görülmektedir. Bu beslenme bozukluğu sonucunda; Anemi, kemiklerde zayıflık-raşitizm, düşük kalorili gıdaların alımı,obesite, ateroskleroz, eksik beslenme, diş çürükleri, fast-foodların yaşantımıza girişiyle de gastroözefagial reflü hastalığı ve inflamatuvar barsak hastalıkları gibi sorular olabilmektedir.

Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesinin, düzenli olarak ara ve ana öğünlerin tüketilmesi ile mümkün olabilir.Bu nedenle, öğün atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana, 2 ara öğünde alınması en uygundur. Okulda veya evde dinlenirken ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmesinin önemlidir."Örneğin, şeker ve şekerli besinler, cips, gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları ve kuru meyvelerin tüketiminin tercih edilmesi çocukların sağlıklı beslenmeleri açısından daha yararlıdır. Öte yandan açıktaki gıdalara da dikkat etmek gerekir. Açıkta satılan besinler, yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca, uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir."Sağlıklı yaşam için çocuklara el yıkama ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılmasının önemlidir.Bu nedenle çocuklara, özellikle yemek yemeden önce ve sonra, tuvalete girdikten sonra, dışarıda oyun oynadıktan sonra, dışarıdan eve gelince ellerini uygun şekilde yıkamaları konusunda alışkanlık kazandırılması gerekmektedir.

ÇOCUKLARDA BESLENME :

Beslenme insan yaşamı için en temel gereksinimlerdendir. “Karın doyurmak, açlığı bastırmak ya da canının çektiği besinleri ve-veya içecekleri yemek-içmek beslenme değildir. Bir anlamda sağlığın korunmasında ve geliştirilmesinde besinlerimizle doğru olarak köprü kurmak gerekir. Beslenmenin tanımını yapmak gerekirse; “insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun sure yaşaması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin alınıp vücutta kullanılmasıdır. Beslenmede temel amaç; kişinin yaşına, cinsiyetine, içinde bulunduğu fizyolojik duruma [gebe, emzikli, çocuk, yaşlı] göre gereksinimi olan bütün besin öğelerini ve enerjiyi yeterli miktarlarda besinlerimiz yoluyla sağlayabilmektir. Bu aslında, “Sağlıklı, Yeterli ve Dengeli Beslenme” deyimi ile açıklanmaktadır.

Yeterli beslenme, vücudun yaşam ve fonksiyonlarının sürdürülmesinde gereksinim duyulan enerjinin besinlerin bileşiminde bulunan karbonhidrat, yağ ve proteinlerin kullanılmasıyla sağlanmasıdır. Dengeli beslenme ise, enerjinin yanısıra, tüm besin öğelerinin [karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineraller] gereksinim duyulan kadar alınmasıdır. Şeker, yağ, nişasta gibi bazı besinler tüketildiğinde bireyin enerji gereksinimini karşılıyabilirsiniz ancak protein, vitamin, mineral ihtiyacı karşılanmamış olur. Dolayısıyla sağlıklı ve üretken olabilmenin yolu yeterli ve dengeli beslenmeden geçmektedir.
Kötü beslenme [malnutrisyon] büyüme ve gelişme geriliği, enerji yoksunluğu dolayısıyla çalışma ve okul başarısında azalma, tekrarlayan ve uzun süren hastalıklar [yara iyileşmesinin gecikmesi, nezle, grip gibi enfeksiyon hastalıklarına yakalanma ve bu hastalıkların şiddeti gibi], şişmanlık, şeker ve kalp damar hastalıkları gibi sağlık sorunlarına neden olabilmekte, zemin hazırlayabilmektedir. Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenme her yaş grubunda yer alan birey için, özellikle de çocuklar için çok önemlidir. Küçük çocuklar 0-6 ay mutlaka sadece anne sütüyle beslenmelidir. Anne sütü çocukların ilerki yaşlarda hastalıklara yakalanma riskini azaltan, sağlıklı olmalarını sağlayan, doğanın insanlara sunmuş olduğu bir “nimet”, besindir.

Günümüzde büyüme ve gelişmeyi etkileyen, yetişkinlikte görülen bir çok hastalığın temellerinin anne karnında ve hatta daha öncesinde atıldığını biliyoruz. Çocukların gelecekte potansiyel anne ve baba olacakları düşüncesi, doğru beslenme alışkanlıkları ve dolayısıyla yeterli ve dengeli beslenme kavramlarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamaktadır.

Yeterli ve dengeli beslenme sonucunda vücudumuza almış olduğumuz besinlerin dolayısıyla besin öğelerinin çok önemli fonksiyonları vardır. Bunları anahatlarıyla sıralamak gerekirse;
1- Büyüme ve gelişme
2- Doku yapımı ve onarımı
3- Vücut ısısının düzenlenmesi ve özellikle yeni doğanlar olmak üzere tüm bireylerde ısı yalıtımı
4- Açlığın giderilmesi ve iştah tatmini [bu madde de beslenmenin sadece biyolojik yanının olmadığı, en az bunun kadar önemli olan psikolojik yanının varlığı da vurgulanmaktadır]
5- Fiziksel ve zihinsel aktivite için gereksinim duyulan enerji ve besin öğeleri
6- Organizmanın enerji ve kısmen diğer besin öğeleri için var olan depoların doldurulmesı ve devamlılığının sağlanması, kan glukoz [şeker] seviyesinin istenen düzeyde tutulması
7- Vücudun sıvı dengesi dolayısıyla asit-baz dengesinin sağlanması
8- Vücut sistemlerinin [dolaşım, sinir, boşaltma, bağışıklık sistemleri gibi] optimal çalışabilmeleri için ihtiyaç duydukları maddelerin sağlanması. Örneğin enfeksiyon hastalıklarına yakalanmamak için bağışıklık sisteminin ihtiyaçlarının karşılanması.
Bu önemli fonksiyonlardan da görüleceği gibi besinlerimizle almış olduğumuz besin öğelerinin [karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, mineral ve su] hepsinin ayrı ayrı önemleri söz konusudur. Bunların bir veya birkaçının istenen düzeyde alınmaması kötü beslenme [malnutrisyon] olarak tanımlanmakta ve organizmada ciddi sonuçlara neden olabilmektedir. Günlük tüketilen diyette karbonhidrat, protein ve yağın bireyin günlük gereksinmelerini karşılayacak şekilde bulunması çok önemlidir. Türkiye’de en önemli sorunlardan birisi özellikle çocukluk çağında hayvansal ve bitkisel protein kaynaklarının dengesizliğidir. Tüketilen protein miktarı yeterli olmakla beraber, tüketilen proteinin kalitesi sorgulanmaktadır. Bitkisel kaynaklardan gelen protein oranı neredeyse % 75 leri bulmaktadır. Oysa ki özellikle büyüme ve gelişmenin devam ettiği yaşlarda bu oranın, hayvansal ve bitkisel kaynakların eşit olması ve hatta hayvansal kaynakların bitkisel kaynaklara göre biraz daha yüksek olması beklenmektedir. Bunun temel nedeni ise ülkemizin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısından dolayı tahıl tüketimimiz çok yüksektir.
Vitamin ve mineraller, yaşam için gerekli vücut işlevlerinin aksamadan sürdürülmesinde yardımcı olurlar. Vitamin ve mineraller enerji sağlamaz, ama karbonhidrat, protein ve yağların yapım ve yıkım reaksiyonlarında yer alarak enerji dengesinin sağlanmasına yardımcı olurlar. Vitamin ve minerallerin çoğu vücutta yapılamadığından besinlerle alınması gerekir.

Tiamin [B1 Vitamini] :Vücudun enerji ihtiyacının sağlanmasında çok önemlidir. Gelişmeyi sağlar, sindirimi kolaylaştırır. Tüm besin öğelerinin sindirilmesine yardımcı olur. Salgı bezlerinin faaliyetlerinin düzenlenmesinde yardımcı rol oynar. Sinir iletisinde ve beyin faaliyetlerinde önemlidir. Şu besinlerde bulunur: Maya, mercimek, fasulye gibi kurubaklagiller, bulgur gibi tahıllar, et ve et ürünleri.

Riboflavin [B2 Vitamini] : vücudun enerji ihtiyacının karşılanmasında önemlidir. Makrobesin öğelerinin [karbonhidrat, protein ve yağ] metabolizmasında önemlidir. Mikrobesin öğelerinin ve özellikle de bazı vitaminlerin fonksiyonlarına yardımcı sinir sisteminin çalışmasına yardımcı olur. Solunum sisteminin çalışmasına yardımcı olur. Bağışıklık sisteminin optimal çalışması için önemlidir. Kansızlık sorununun ortadan kaldırılmasında yardımcıdır. Şu besinler riboflavin açısından zengin kaynaklardandır: süt, yoğurt, peynir, et, tavuk, balık, tahıllar ve taze koyu yeşil yapraklı sebzeler.

Niasin : vücudun enerji ihtiyacının sağlanmasında önemli vitaminlerdendir. Organizma için önemli birçok maddenin sentezlenmesinde ve bazı bileşiklerin vücuttan atılmasında önemlidir. Cilt, beyin ve sinir sistemi gibi dokuların sağlığında önemlidir. Maya, beyazlatılmamış tahıllar, kurubaklagiller, süt ve süt ürünleri, etler ve et ürünleri niasin açısından iyi kaynaklar arasındadır.

B6 Vitamini : dokuların yenileşmesini sağlar. Karaciğerin dostudur. Vücut için yabancı olan maddelerin etkisizleştirerek vücuttan atılmasını kolaylaştırır. Sinir sistemini düzene sokar. Cildin parlaklığı ve gerginliği gibi özelliklerinin sağlanmasında önemlidir. Diğer besin öğelerinin [karbonhidrat, proteinler gibi] vücutta kullanılmalarında yardımcı fonksiyonları vardır. Kansızlık tablosunun önlenmesinde yardımcıdır. Şu besinlerde bulunur: muz, patates, kavun gibi bazı sebze ve meyveler ile kırmız et, tavuk, balık gibi etler ve karaciğer, dalak gibi organ etleri. Folik Asit, vücutta DNA, RNA gibi çok önemli nükleotidlerin, karnitin, kreatin gibi yapıların sentezinde rol alır. Sinir sistemi ve dolaşım sisteminin sağlıklı olmasında önemli rolleri vardır. Ayrıca vücut için yabancı olan bazı maddelerin vücutta etkisizleştirilmesinde ve atımında yardımcı olur. Kansızlık tablosunun önlenmesinde yardımcıdır. Beyazlatılmamış-parlatılmamış tahıllar, koyu yeşil yapraklar, kurubaklagiller, portakal ve karaciğer gibi besinler iyi kaynaklardandır.

B12 Vitamini, folik asit : gibi çok önemli fonksiyonlara sahiptir. Karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmalarında önemli rol oynar. Vücutta tüm metabolizmanın düzenlenmesinde önemli rolü olan bazı hormonların sentezlenmesinde yardımcıdır. Hücre zarının yapısında yer alan fosfolipitlerin oluşumunda gereksinim duyulur. Kansızlık tablosunun önlenmesinde yardımcıdır. Besinler açısından iyi kaynak sayılabilecekler arasında; bazı deniz ürünleri, karaciğer, çok değişik etler, süt ve süt ürünleriyle yumurta sayılabilir.

C Vitamini :kemik, diş ve bağ dokusunun gelişmesini sağlar. Büyümeye ve gelişmeye yardımcı olur. Karaciğer ve diğer dokuların vücut için yabancı olan maddelerin vücutta etkisizleştirilerek atılmasına yardımcı olur. Beyin ve sinir sistemi fonksiyonlarında önemlidir. Kan basıncının [Tansiyon] düzenlenmesine yardım eder. Böbreküstü bezlerinin çalışmasını arttırarak gerek bağışıklık sistemi gerekse de cinsel gücü kuvvetlendirir. Organizmayı grip, nezle gibi enfeksiyon hastalıklarına karşı dirençli kılar. Hastalık etkeni mikroorganizlarla başa çıkmayı kolaylaştırır. Sigaranın zararlı etkilerini azaltır, kanserden korunmada önemlidir. E vitamininin fonksiyonelliğini arttırır. Özellikle taze sebze ve meyvelerde bulunur.

A Vitamini : çocukların büyümesine yardımcı olur. Vücudun bağışıklık sisteminin çalışmasını ve güçlü olamsını sağlar. Gözü korur, besler ve iyi çalışmasını güvence altına alır. Yara iyileşmesine yardımcı olur. Beyin ve sinir sistemin optimal çalışmasına yardımcı olur. Şu besinlerde bulunur: karaciğer ve diğer organ etleri, et ve et ürünleri, süt gibi hayvansal kaynakların yanında havuç, ıspanak, karnıbahar, koyu yeşil yapraklı sebzeler ile portakal, greyfurt, çilek, kavun gibi birçok besinde bulunur.

D Vitamini : kemik dokunun olgunlaşmasını sağlar. Kalsiyumun emilimini arttırır. Kandaki fosfor ve kalsiyum miktarını yükseltir, bu önemli minerallerin kan ve doku değerlerinin normal sınırlar içersinde olmasına yardımcı olur. Eklem ve bağ dokunun gelişimini sağlar. Güneş ışığı vücuda D vitaminin alınmasında en önemli kaynaktır. Besinlerden ise; özellikle yağlı balıklar, süt ve süt ürünleri, diğer etler ve et ürünleri iyi kaynaklar arasındadır.

E Vitamini :vücudun yapı birimi olan hücrelerin ve hücre zarının zararlı etkilerden [serbest radikal ataklarından] korunmasında önemlidir. Bu etkinin aynı zamanda yaşlanmanın geciktirilmesinde de etkili olduğu düşünülmektedir. Sigara gibi kanser nedenleri arasında gösterilen etkenlerin vücutta etkisizleştirilmesinde rol alır. Şeker hastalığı gibi bazı hastalıkların vücutta olumsuz etkilerinin azaltılmasında yardımcı roller üstlenebileceği düşünülmektedir. Kansızlık tablosunun önlenmesinde yardımcıdır. E vitamini açısından iyi kaynak sayılan besinler arasında; buğday ruşeymi ve kepeği, bitkisel sıvı yağlar ve fındık, fıstık, ceviz gibi yağlı tohumlar gelmektedir. Kalsiyum, kemik, diş ve bağ dokunun oluşumunda, sürdürülmesinde ve sağlıklı fonksiyonu için kalsiyum minerali elzemdir. Bir çok hücre içi ve dışı faaliyetlerin sağlanmasında önemli fonksiyonları vardır. Kas faaliyetlerinde [kalp kası dahil olmak üzere], kanın pıhtılaşmasında, hücre çoğalmasında ve farklılaşmasında önemlidir. Ayrıca beyin ve sinir sistemi faaliyetlerinde önemli roller üstlenmektedir. Süt ve süt ürünleri, koyu yeşil yapraklı sebzeler iyi kaynaktır. Ancak kalsiyumun vücutta kullanılması için D vitamini çok önemlidir.

Fosfor : kemik, diş ve bağ dokusunun önemli bileşenlerindendir. Enerji metabolizmasında ve vücudun enerji depolarının oluşumunda fosfora büyük görevler düşmektedir. Fosfor genellikle protein yönünden zengin besinlerde yoğunlaşmaktadır. Süt ve süt ürünleri, tavuk, balık ve diğer et ve et ürünleri iyi kaynakları arasındadır. Okul çağı çocuklar hızlı büyüme, bilgi-beceri kazanma ve öğrenme dönemindedir. Bu nedenle çocuk ve gençlerin zihinsel ve fiziksel olarak sağlıklı olabilmesi için , çeşitli ve sağlıklı besinlerle gerekli tüm besin öğelerinin [karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, mineral ve su] alınması büyük öneme sahiptir. Günlük besinlerden alınan enerji, karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve minerallerin vücutta elverişli kullanılabilmesi için, alınan besinlerin öğünlere dengeli bir şekilde dağıtılması gereklidir. Bu da ancak yemeklerimizin üç-beş öğün olarak yenmesi ile mümkün olabilmektedir. Ancak tüm bu bilgilerimize rağmen okul çağı çocukların maalesef doğru beslenme alışkanlıklarına sahip olmadıkları, çoğunlukla öğün atladıkları tespit edilmiştir. Özellikle de ana öğünler arasında büyük öneme sahip kahvaltının atlandığı veya hiç yapılmadığı bilinmektedir. Öğün atlamanın temel nedenleri arasında özellikle büyük şehirlerde, tam gün okula giden çocukların öğlen yemeklerini okul veya okul çevresinde yapmak zorunda kalışları, maalesef ailenin çocuğuna uygun beslenme alışkanlığı vermemesi gibi nedenler sayılabilir. Kahvaltıyı atlama nedenleri arasında ise; çocuğun geç yatması ve sabah geç kalkması, ebeveyin ilgisinin yetersizliği, kahvaltı alışkanlığının oluşturulmamış olması gibi nedenler sayılabilir.

"Sağlıklı geçen çocukluk dönemi sağlıklı geleceğe işarettir". Yetişkinler yaşamlarını sürdürmek, çalışmak ve yıpranan dokuların yenilenmesi için besin öğelerine ihtiyaç duyarken çocuklar; bu söylenenlere ilave olarak büyüme ve gelişme için ihtiyaç duyarlar. Besinlere dolayısıyla enerji ve besin öğelerine olan ihtiyaç büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu bebeklik ve ergenlik dönemini içine alan okul çağı çocukluk döneminde en fazladır. Büyümenin tamamlandığı dönemde ise enerji ve besin öğesi ihtiyacı yetişkinlikte görülen ihtiyaçlara paralellik göstermektedir. En Önemli Öğün Kahvaltı olmakla beraber özellikle büyüme ve gelişme çağındaki çocuklarda tüm ana ve ara öğünlerin büyük önemi vardır. Kötü beslenme alışkanlıkları arasında sayabileceğimiz en önemli sorun kahvaltının yapılmaması, atlanmasıdır. Kahvaltı, gün içersinde [24 saat] en uzun aradan sonra yenilen, mutlak yenilmesi gereken öğündür. Akşam yemeği ile sabah arasında 8-12 saatlk bir süre geçmektedir. Bu süre sonunda vücudumuz enerji ve besin öğeleri ihtiyacını kendi depolarından normal metabolik süreçlerin tersine başka metabolik süreçlerle karşılamaya başlar. Bu normal koşullarda istenen bir süreç değildir. Örneğin uzun süreli açlıkta ağızdaki aseton kokusu bunun göstergelerindendir.

Kahvaltının yapılmaması vücudun tüm organları için problem oluşturabilirken özellikle beyin en çok etkilenen organdır. Normal koşullarda beyinle kan arasında var olan dengenin bozulması söz konusu olabilir. Bunun çocukta hissedilmesi ancak; yorgunluk, uyku hali, baş ağrısı, dikkat azlığı, derslerine motive olamaması, problem çözme yeteneğinin bozulması gibi durumlarla gözlenebilir. Ayrıca okul çağı çocuklarında kahvaltının yapılmaması okula olan devam durumunu bozarak, devamsızlıklarını arttırdığını gösteren birçok çalışma vardır. Bu çocuklarda aynı zamanda hastalıklara yakalanma riskininde artmış olduğu belirtilmektedir. Ayrıca özellikle büyük okul çağı çocuklarında [lise öğrencileri] kahvaltı atlamanın bir nedeni olarak ise "kilo almama" isteğinin yattığı bilinmektedir. Bunun ise kesinlikle doğru olmayan bir bilgi olduğu bilinmektedir. Kahvaltının yapılmaması, vücudun yukarıda söylendiği gibi normal olmayan metabolik süreçlere yönelerek, var olan enerji depolarını ekonomik kullanmasına neden olmaktadır. Sonuçta metabolik düzenin değişmesi vücut ağırlığı denetimi sorunlarının çok yoğun olarak yaşanmasına neden olmaktadır.

Belki de günümüzde bu kadar yoğun kötü beslenme sorunlarıyla [şişmanlık gibi] karşılaşmamızın bir nedeni budur. Ancak unutulmamalıdır ki özellikle küçük yaşlarda çocuklarımıza vereceğimiz sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması yönünde doğru beslenme ve yemek pişirme alışkanlıkları çocuklarımızı olası yetişkinlikte görülebilecek kronik, dejeneratif hastalıklardan koruyabilecektir. Bunun sağlamanın temel yolu ise; çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren ailesinde ve özellikle de ilköğretim çağlarında doğru beslenme ve yemek yeme alışkanlıkları vermekten geçmektedir. Bu hedefe yönelik tüm faaliyetler toplumun daha sağlıklı olmasına büyük hizmet edecektir".

BESLENMEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER :

Enerji Gereksinimi: Çocuklarda yaşa, cinsiyete, vücut ağırlığına, yüzey alanına, fiziksel aktiviteye, ergenliğe göre enerji gereksinimini karşılamak için formüller geliştirilmiş. Ancak her çocuğun enerji gereksiniminin farklı olması sebebi ile bunu belirlemek zordur. Pratik olarak çocukta enerji alımı tüketimine eşit olmalı ve normal büyüme ve gelişmeyi sağlayacak düzeyde olmalıdır. Enerji üretiminin tam olarak karşılandığının tam olarak anlamak için çocuğun büyümesi takip edilmelidir. Uygun kalori alan çocuk kendi gelişim kanalında ilerler. Çocukta şişmanlama eğilimi varsa enerji alımı azaltılıp enerji tüketimini hızlandırmaya teşvik edilmelidir.

Protein Gereksinimi: 4 yaş ile erişkinlik dönemi arasında total vücut ağırlığının %18-19′unu proteinler oluşturur. Alınan proteinin yapısı, enerjinin ve diğer besinlerin yeterli alınması ve organizmanın beslenme durumudur.

Kompleks karbonhidratların (tahıllar ve bitkisel ürünlerin) alımı artırılmalıdır.
Çünkü tahıl ve bitkisel kaynaklı ürünler hayvansal kaynaklı enerjinin yerini alırlar bu şekilde yağ alımını azaltırlar. Bu şeklide beslenme ile doymuş yağ ve kolesterolün alımı azalır, bu sırada alınan proteinin tipi de değişeceği için dikkatli olmalıyız. Çünkü bitkisel kaynaklı proteinler hayvansal olanlardan daha düşük kaliteli protein içerirler.

Okul çağında rafine şekerlerin azaltılması gerekir:
Bu tip şekerler günlük yaşantımızda tatlılar, pastalar ve birçok içecekte katkı maddesi olarak bulunmakta yine birçok çocuk yiyeceğinde de bulunmaktadır. Bu yiyeceklerin çocuğun diyetinden tam olarak çıkartılması olanaksız görülmektedir. Tam olarak bu yiyecekler çıkartılması ise düşük kalori alımı büyüme geriliğine sebep olabilir.
Total yağ miktarı enerjinin %30’ unu oluşturacak şekilde azaltılmalı, doymuş yağlar ve kolesterol alımı azaltılmalıdır. Bunlar poliansatüre ve monoansatüre yağlar ile değiştirilmelidir

Yağlar enerjinin büyük bölümünü sağlarlar, özellikle fazla enerji gereksinimi olan fiziksel olarak aktif çocuklar için 3000 kalori enerji gereksinimi olan çocuk için bu yağları alımının azaltılması büyük kalori açığına sebep olur ve yine hayvansal ürünlerin azaltılması çinko ve demir gibi esansiyel mineralleri az alımına neden olabilir.

Okuldaki Beslenme Sorunları:

Birçok ilkokulda öğrenciler okula sabah gelip akşam da evlerine dönmektedirler. En azından bir öğünün okullarda yenildiği okullarda yemek tabldot olarak yemek veriliyorsa, çocuğa verilen yiyeceklerin uygunluğu kontrol edilmeli ve çocuğun seçeceği yiyecekler varsa çocuğun uygun yiyeceği seçmesi konusunda çocuğa yardımcı olunmalıdır. Bunun için her okulda doğru ve dengeli beslenme, beslenme rehberince yapılmalı okul idaresi de aileyi bu konuda bilgilendirmeli, yine ailede okula kendileri çocuğa neler veriyorlarsa bu yiyecekler konusunda bilgi verilmelidirler. Bu şekilde olduğunda eksikler hakkında doğru bulunur. Farklı kültürel yapılardan gelen çocuklar yöresel yemeklere adapte olamayabilirler. Aile ile bu çocuklar için iş birliği yapıp problem çözülmelidir.

1. Fast Food ( Ayak üstü ) Beslenme Alışkanlığı:

Yaşantımıza bu tip beslenme alışkanlığı hızlı yaşam temposu sebebi ile doğmuş ve sonrada bir endüstri ve yaşam tarzı haline gelmiştir. Ülkemizde ilkokul yıllarına kadar bu tip beslenme inmiştir. Bu tür beslenme yüksek enerjili ve besleyici değeri olmayan bir beslenme biçimidir ve kalorinin %40-50 si yağlardan gelir. Bu tür yiyeceklerde vitamin A düzeyi ve kalsiyumu düşük ve tuz oranı ( sodyumu ) yüksektir. Bu tür gıdalar ile beslenenler hipertansiyon, şişmanlık, gastroözefagial reflü hastalılığı, inflamatuvar barsak hastalığı ve vitamin-mineral eksikliği problemlerinin karşımıza çıkacağını unutmamamız gerekir.

Simit, tost, döner, lahmacun, pide, hamburger çeşitleri, soğuk sandviçler, pizza, kızarmış patates ve parça tavuk, balık-ekmek gibi fast-food ürünleri ile beraber tüketilen kola, çay ve kahve gibi içecekler, özellikle çocuk ve gençler tarafından sık tercih edilmesi, yetersiz ve dengesiz beslenme ile birlikte çeşitli sağlık sorunlarına yol açar.

Toplumun geleneksel beslenme alışkanlıklarında yaşanan değişimler ve beslenmeye ayrılan zamandaki azalma sağlık sorunlarına yol açtığı gözlenmektedir. Fast-food’larda orta düzeyde yenen bir öğünün enerji içeriği, 400 kaloriden başlayıp 1500 kaloriye kadar yükselebilmekte ve enerjinin çoğu yağ ve şeker kaynaklı olmaktadır. Fast-food ürünlerindeki yağın çoğu hayvansal kaynaklıdır. Bu ürünlerin sodyum, kolesterol ve özellikle doymuş yağ miktarı, diğer besin öğeleri yoğunluğuna göre daha fazladır.
Fast-food olarak tüketilen besinler, A ve C vitamini ile kalsiyum yönünden yetersiz olup posa içeriği de düşüktür. Bu vitaminlerin düşük düzeyde alınımı, bağışıklık sisteminin yetersizliğine, kalp-damar hastalıkları ve katarakt riskinin artmasına yol açıyor. Büyüme çağında kalsiyumun yetersiz alımı, büyümeyi olumsuz etkiler ve kadınlarda menopoz sonrası osteoporoz riskini de artırır. Beslenmede posa içeriğinin yetersizliği ise bağırsak kanseri riskini artıran faktörlerdendir.Fast-food menüleri yüksek miktarda sodyum içerdiklerinden yüksek kan basıncının oluşmasına neden olmakta ve mide kanseri riskini artırmaktadır. Ayak üstü beslenmede, kolalı içecekler, çay ve kahvenin sıklıkla tüketilmesi vücutta demir emiliminin azalmasına ve demir eksikliğine yol açamaktadır.Diğer yandan fast-food ürünlere renklendirici, tatlandırıcı ve aroma artırıcı katkı maddeleri eklenebildiğinden bu ürünlerin uygun kullanılmamaları ve sık tüketimleri uzun dönemde kanser riskini artırmaktadır. Ayrıca, derin yağda kızartma gibi yöntemler de fast-food menülerinin yağ içeriğini artırmakta ve sağlık açısından risk oluşturmaktadır. Sağlıklı bir yaşam için, tüketilen besinler kadar bu besinlere uygulanan hazırlama ve pişirme yöntemleri de büyük önem taşımaktadır. Izgara yaparken yüzey kısımlarına gelen ateş çok yüksek olmamalı, pişirilirken et ile ateş arasında 10-15 cm.lik mesafe olmalıdır.Derin yağda kızartma yöntemi fast-food restoranlarda sıkça kullanılıyor. Bu yağlar 10-12 saat kullanılmaları nedeniyle kimyasal ve fiziksel değişikliklere uğrar ve çabuk bozulur.Yağda kızartılmış yiyeceklerin sık ve sürekli tüketimi, kalp-damar ve sindirim sistemi hastalıkları ile kanser riskini önemli ölçüde artırmaktadır.Fast-food beslenmede; daha çok fırında pişmiş ve ızgara besinler, et, tavuk ve balık içeren sandviçler ve düşük yağlı besinler tercih edilmelidir. Asitli ve gazlı içecekler yerine vitaminlerden zengin ve taze sıkılmış meyve suları, az yağlı salatalar ve kalsiyum içeren süt, ayran ve sütlü tatlılar tüketilmelidir.
Uygun koşullarda hazırlanan ve geleneksel hızlı yemek sistemimizde yer alan; gözleme, etli ve peynirli pide çeşitleri, köfte ekmek, su böreği, aşure gibi yiyeceklerin, hamburger ve patates kızartmasından sağlık açısından daha iyi seçenekler olacağı unutulmamalıdır.Bu işletmeler her şeyden önce yiyecekleri hazırladıkları, sakladıkları ve servis yaptıkları mekanlarda temizlik ve hijyenine çok dikkat etmeli, görevli personelin portör tetkiklerini düzenli olarak yaptırmalıdır.Fast-food işletmeleri, müşterilerine yönelik sağlık açısından yararlı düşük yağlı besinler hazırlamalı, hayvansal yağ yerine bitkisel yağ kullanımını artırmalı, yağı azaltılmış salata soslarını kullanmalı, taze ve uygun koşullarda hazırlanmış meyve ve meyve salataları ile tam buğday unundan yapılmış çörek ve pizza hamurları hazırlayıp tüketicilere sunmalıdırlar.


2.Obezite( Okul Çağı Çocuklarında Şişmanlık ):

Genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığı şişmanlık bazen çocukluk ve ergenlik çağında önemli sorun olmaktadır. Aşırı yeme alışkanlığı bazen ailesel kaynaklı bir sorunla da ilgili de olabilir.Tansiyon, ateroskleroz, şeker hastalığı ve kalp hastalıklarının görülüş sıklığı şişman olanlarda artar. Ayrıca Gastoözefagial reflü hastalığı ve karaciğer yağlanması ve bunun yol açtığı istenmeyen sonuçlar şişman çocuklarda artık bu konu ile ilgilenen Çocuk Gastroenteroloji uzmanlarının artması ile daha sık olarak su yüzeyine çıkmaktadır.
Uygunsuz beslenme alışkanlığı ve sedanter yaşamda çevresel faktörler olarak obesitede rol alır. Televizyon ve bilgisayar başında geçirilen zamanın artması ve bunların karşısında yüksek enerjili ve düşük besleyici değeri olan besinlerin alınması, dersler sebebi ile çocukların evde işlere yardım etmelerinin azalması, servis ile okula kadar gitme, yürüme ve spor alışkanlıklarının olmaması şişmanlığa davetiye hazırlar. Obes çocuklar diğer çocuklar tarafından ‘’ tembel, çirkin ve aptal vb’’ sıfatlarla tarif edilmiş istenmeyen ve güvenilmeyen kişiler olarak sınıflanmışlardır. Obes çocukların tıbbı, diyet tedavisi gibi yaklaşımların yanında psikiyatrik açıdan da desteklenmesi gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. Obes çocuğu tedavi ederken diyet, egzersiz ve aile beraber davranış tedavisi gerekmekte tedavi de ani kilo kayıplarından büyüme geriliğine yol açacak kısıtlamalardan kaçınılmalıdır.

Kilolu çocuklarda önemli olan normal büyüme ve gelişmenin devamını sağlamak ,Daha fazla kilo artışını engellemek ,Kilo verdirmek.Görüldüğü gibi çocukluk çağı şişmanlığında öncelikle çocuğun büyüme ve gelişmesi gelir, bu yüzden kesinlikle çocuğunuzu kilo verdirme amacıyla aç bırakmayın ya da büyüklerin uyguladıkları düşük kalorili diyetleri çocuklarınıza uygulatmaya kalkışmayın. Bu dönemde yapacağınız hatalı bir yaklaşım çocuğunuzu tüm hayatı boyunca kilo problemiyle uğraşmak zorunda bırakabilir.

Öncelikle çocuğunuza anne-baba olarak siz iyi örnek olmalısınız. Babası televizyon karşısında cips yiyen ya da annesi sebzeyi görünce yüzünü buruşturan bir çocuktan aksi davranışları beklemek mümkün değildir.
  1. Eve cips-çikolata-kolalı içecekler- hazır meyve suları gibi besinleri almayın. Bu tip gıdalarla ev ortamında karşılaştırmayın. Israr ederse onunla oturup bu tip besinlerin bünyesine nasıl zarar verdiğini uygun bir dille anlatın ama sakın korkutmayın.
  2. Okula gidiyorsa ve beslenme çantasını siz hazırlıyorsanız kek-kurabiye-börek-meyve suyu gibi besinler yerine “sandviç + süt/ayran + meyve” tarzında menüler hazırlayın.
  3. Okulda yemek veriliyorsa okul yönetiminden menüleri isteyin ve çocuğunuzu seçimler konusunda bilgilendirin. Ayrıca evdeki yemeğini okulda yemediklerini tamamlayacak şekilde organize edin.
  4. Çocuğunuzu oyunlara ve harekete teşvik edin. Hatta siz de onunla birlikte hareket edin. Unutmayın çocuklar çoğunlukla anne-babalarını örnek alırlar.
  5. Ara öğün alışkanlığı kazandırın. Bu öğünlerde meyve-sandviç-süt-sebze çubukları gibi alternatifler sunun.
  6. Sevmediği bir besin grubu varsa bir diyetisyene danışın. Yerine ne verebileceğinizle ilgili size yardımcı olacaktır.
  7. Asla diyet için zorlayıcı olmayın ve çocuğu listelere mahkum etmeyin. Yavaş yavaş ve kademeli olarak alışkanlıklarını değiştirmeye çalışın.
  8. Sağlıklı yemekleri birlikte yapmaya çalışın. İçinde emeğinin bulunduğu bir besini daha kolay ve severek yiyecektir.
  9. Fast - food restoranlarında hamburgerin yanında patates, kola yerine ayran ve salata isteyin.
Görüldüğü gibi çocukluk çağı şişmanlığında öncelikle çocuğun büyüme ve gelişmesi gelir, bu yüzden kesinlikle çocuğunuzu kilo verdirme amacıyla aç bırakmayın ya da büyüklerin uyguladıkları düşük kalorili diyetleri çocuklarınıza uygulatmaya kalkışmayın. Bu dönemde yapacağınız hatalı bir yaklaşım çocuğunuzu tüm hayatı boyunca kilo problemiyle uğraşmak zorunda bırakabilir. Öncelikle çocuğunuza anne-baba olarak siz iyi örnek olmalısınız. Babası televizyon karşısında cips yiyen ya da annesi sebzeyi görünce yüzünü buruşturan bir çocuktan aksi davranışları beklemek mümkün değildir. Eve cips-çikolata-kolalı içecekler- hazır meyve suları gibi besinleri almayın. Bu tip gıdalarla ev ortamında karşılaştırmayın. Israr ederse onunla oturup bu tip besinlerin bünyesine nasıl zarar verdiğini uygun bir dille anlatın ama sakın korkutmayın. Okula gidiyorsa ve beslenme çantasını siz hazırlıyorsanız kek-kurabiye-börek-meyve suyu gibi besinler yerine “sandviç + süt/ayran + meyve” tarzında menüler hazırlayın.Okulda yemek veriliyorsa okul yönetiminden menüleri isteyin ve çocuğunuzu seçimler konusunda bilgilendirin. Ayrıca evdeki yemeğini okulda yemediklerini tamamlayacak şekilde organize edin. Çocuğunuzu oyunlara ve harekete teşvik edin. Hatta siz de onunla birlikte hareket edin. Unutmayın çocuklar çoğunlukla anne-babalarını örnek alırlar.Ara öğün alışkanlığı kazandırın. Bu öğünlerde meyve-sandviç-süt-sebze çubukları gibi alternatifler sunun.Sevmediği bir besin grubu varsa bir diyetisyene danışın. Yerine ne verebileceğinizle ilgili size yardımcı olacaktır.Asla diyet için zorlayıcı olmayın ve çocuğu listelere mahkum etmeyin. Yavaş yavaş ve kademeli olarak alışkanlıklarını değiştirmeye çalışın.Sağlıklı yemekleri birlikte yapmaya çalışın. İçinde emeğinin bulunduğu bir besini daha kolay ve severek yiyecektir.Fast - food restoranlarında hamburgerin yanında patates, kola yerine ayran ve salata isteyin.

3. Hiperkolesterolemi ve Ateroskleroz:

Aterosklerozun temelleri birçok çalışmada gösterildi gibi çocukluk çağında atılmaktadır. Adolesan ve çocukluk çağında yapılan çalışmalar diyetteki enerjinin %30 ‘unun yağlardan sağlanması gerektiği, total yağ miktarının en fazla 1/3 ünün satüre (doymuş yağlar) yağ asitlerinden oluşması ve günlük kolesterol alımının 300 kaloriyi geçmemesi gerektiği bildirilmiştir. Çocuklarda hiperkolesterolemi tedavisinde uygulamalarda dikkatli olunmalıdır. Düşük yağ ve düşük kolesterollü besinleri önermek bir bakıma kırmızı et, yumurta ve süt gibi yüksek besin değeri olan gıdalarda kısıtlama demektir. Bu uygulama sırasında çocuklarda vitamin ve mineral eksikliği ortaya çıkabilir. Bunlar doğal yolardan diğer besinler ile karşılanmaya çalışılmalıdır.

4. Raşitizm:
Hızlı büyüme sırasında D vitamini sınırda olanlarda raşitizm gelişebilmektedir.

5. Anemi (Kansızlık ):
Demir alyuvarların sağlıklı olmasına yardım eden bir mineraldir. Yetersiz demir alınması kansızlığa(Anemi) neden olur.Düşük sosyoekonomik düzeyden gelen çocuklar dengesiz ve yetersiz beslenebildiklerinden anemi sık görülür. Ailenin kırmızı eti tüketememesi veya çocuğun bu yiyeceği tüketmemesi anemiye zemin hazırlar. Bazı çocuklar ise az miktarda yeşil sebze ve meyve tüketmeleri sonucu alınan C vitamini azalır, sonuçta demirin emilimi için önemli olan vitamin azalmış olur.

Demirden zengin besinler karaciğer, dalak, kırmızı et, yumurta sarısı, kuru fasulye, nohut, mercimek, demir katkılı tahıl gevrekleri, kuru yemişler ve kuru meyvelerdir. Besinlerdeki demirin emilmesine yardımcı olan C vitaminidir. Portakal, domates, salata, taze meyve suyudur.Anemisi olan kişilerin yemeklerle birlikte çay, kahve tüketmemesi gerekir. Bir de bu kişilerde demir emilimi bozukluğu olduğu için kalsiyumdan zengin olan süt, ayran, yoğurt, gibi besinleri aynı öğünde tüketmemeleri doğru olur. Örneğin;köfte, pilav, yoğurt yerine köfte, pilav, salata yemek demir emilimin kolaylaştıracaktır.

6. Yemek Yeme ile İlgili Bozukluklar:

Bu bulgular en fazla adolesan yaşta bilinçaltında şekillendirdikleri kişilere özenmeleri ve mankenliğe ve film yıldızlarına özenme sonucu anoreksiya nervosa ve bulimia nervosa görülebilmektedir. Kendi kendine kusturmalar, ishal yapıcı ilaçlarla dışkı sayısını artırma ve idrar söktürücü ilaç kullanıp sık idrara gitme belirtileri konusunda aileler iyi bir gözlenleyici olmalıdırlar.

Beslenme bozuklukları sadece bunlarla sınırlı değildir. Yine diş çürükleri de bu yaş için önemli yer tutmaktadır. Karbonhidrat yönünden zengin gıda ile beslenme ve sonrasında diş temizliğinin 15 dakika içinde yapılmaması diş çürüğü yapan mikroorganizmaların çürük oluşturmasına zemin hazırlamaktadır. Okulda diş fırçalanma ile mekanik temizlik yapılamıyorsa ağzı çalkalama ile gıda artıkları ağızdan uzaklaştırılmalıdır.
Çoğu kez ihmale uğrayan okul çocukluğu döneminde beslenmenin düzenlendirilmesi ve yönlendirilmesi ailenin ve toplumun eğitimi yanında hükümetlerin politikası olmalıdır. Okullarda standart beslenme saatlerinin oluşturulması, kantin ve kafeteryaların denetlenmesi okul çevresinde satıcıların açıkta yiyeceklerin satışının engellenmesi gibi bir dizi önlemler ‘’ yeterli ve dengeli beslenme’’ için büyük yararlar sağlayacaktır. Sonuç olarak okul çocuğu beslenmesi sağlıklı beslenme alışkanlıkları ile desteklendiğinde çocuğun ileriki yaşantımıza çıkabilecek olan şeker hastalığı, ateroskleroz, hiperkolesterolemi gibi hastalıklardan korunma sağlayacaktır.


BESLENME ÇANTASI :
Örnek beslenme çantası :
Kuru meyveli veya cevizli ev yapımı kek veya ev yapımı peynirli poğaça, ayran ve
meyve suyu...


Beslenme çantası için kolay taşınır hem de besleyici değeri yüksek besinler seçilmelidir. Örneğin;· Peynirli, tavuklu, yumurtalı sandviç,1 meyve ya da kutu meyve suyu ,
Haşlanmış ya da patlamış mısır ,1 kutu süt,· 1 dilim kek,1 kutu süt ,· Simit, Ayran
Kuru meyve, kuruyemiş karışımı ,· 1 kâse sade ya da meyveli yoğurt
Kuru meyveli veya cevizli ev yapımı kek veya ev yapımı peynirli poğaça, ayran veya meyve suyu


KAHVALTI :
Örnek kahvaltı :Taze meyve suyu, peynir, domates-salatalık, ekmek, pekmez, yumurta.

Y
eterli zaman ayırmak gerekir. Kahvaltı etmeden okula gitmek dersleri anlamayı zorlaştırır, dikkati dağıtır, yorgunluk hissi verir.
  • 1 bardak süt, yumurta,5 zeytin, ekmek, portakal veya domates
  • 1 porsiyon peynirli omlet, 1 bardak taze meyve suyu, ekmek
  • Peynirli tost ya da sandviç, 1 bardak taze meyve suyu
  • 1 bardak süt, buğday gevreği, meyve
  • 1 bardak süt, reçelli veya ballı ekmek, meyve
  • 1 bardak süt, 2–3 kaşık tahin-pekmez, ekmek, meyve
Okul Çocuğunda Beslenme Durumunun İyileştirilmesi İçin Öneriler:
Beslenme durumunun yeterliliğini öğrenmek için boy uzaması izlenmelidir
Beslenme ve yeme alışkanlıkları için anne ve baba çocuğa yol GÖSTERİCİ rehber olmalıdırlar
Çocuğun beslenmesinde diyetinin yeterli olduğunun uzman kişi tarafından takibi gereklidir
Beslenme, spor ve fiziki aktivite çocuğun normal gelişimini destekleyecek şekilde olmalıdır
Çocuğun kilosu fazla ise egzersizi artırma ve enerji alımını azaltma yolu için aile-çocuk teşvik edilmelidir
Beslenme ile ilgili diş çürükleri gelişimi riski en aza indirilmelidir.
Çocuğun gıda seçiminde güvenilir besin kaynakları ve güvenilir olmayan reklam amaçlı besinler arasında çocuk ve ergenin seçim yapmasına yardımcı olunmalıdır.
Diyetin yağ, kolesterol, şeker, tuz içeriği açısından kısıtlanması sağlanmalıdır.
Çocuğun lifli gıdaları seçimine yardımcı olunmalıdır ( yaş+5 gr veya vücudun her kilogramı için 0.5 gr lif verilmelidir).
Uygun besin seçenekleri ile demir takviyesi sağlanmalıdır.

ÇOCUKLARA ÖNERİLER :

Sabah kahvaltınızı mutlaka yapın, öğün atlamayın.
Süt içme alışkanlığını mutlaka edinin. Kemik sağlığınız için kalsiyum yönünden zengin süt, peynir, yoğurt tüketimine özen gösterin.
Bol miktarda sebze-meyve ile günde en az 8-10 bardak sıvı tüketin.
Şeker, tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecek-içecek tüketiminin bir çok hastalığı beraberinde getirdiğini unutmayın.
Temiz ve mikropsuz besin tüketmeye özen gösterin. Çiğ sebze ve meyveleri bol suyla yıkamadan kesinlikle yemeyin.
Açıkta satılan yiyecekleri satın almayın.
Ellerinizi yemekten önce mutlaka yıkayın. Unutmayın ki kirli eller pek çok hastalık mikrobu
taşımaktadır.

Kaynak :Prof.Dr.Tanju BESLER ,Çocuklarda Sağlıklı Beslenme ,

Uzm.Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR
Beslenme ve Diyet Uzmanı
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Okul Çağı Çocuklarında Beslenme ile İlgili Öneriler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Yüksel Turan TAŞDEMİR Fotoğraf
Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR
Ankara (Online hizmet de veriyor)
Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi60 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR'in Makaleleri
► Okul Çağı Çocuklarında Obezite Dyt.Nazlı ŞİŞİK
► Okul Çağı Çocuk Beslenmesi Dyt.Aysen ARICAN ÖZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Okul Çağı Çocuklarında Beslenme ile İlgili Öneriler' başlığıyla benzeşen toplam 67 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Ramazanda Beslenme Ağustos 2008
► Yüksek Kolesterol Efsanesi Ağustos 2008
► Böbrek Hastalıklarında Beslenme ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


04:46
Top