Ekonomik Krizler ve Psikoterapi İhtiyacı Üzerine
Psikolog ile yapılan Psikolojik Danışmanlık süreci günümüz hızlı değişen toplumumuzda gerek çocuklarda gerekse ergen ve yetişkinlerde, her yaştan insanın insanının ihtiyacı haline gelmiştir. İş yaşamı keşmekeşi, eşlerin her ikisinin de çalışması, giderek karmaşıklaşan ekonomik zorunluluklar, psikolojik yardım almayı ihtiyaç haline getirmiştir. Psikolojik danışmanlık sürecine her geçen gün daha fazla ihtiyaç hissedilmesini hazırlayan koşulları birçok farklı nedenle açıklamak mümkündür.
Kırsal kesimlerde daha az iş ve çalışma imkanının olması, tarımla hayatını kazanan nüfusun sahip olduğu tarlaların miras yoluyla daha küçük parçalara ayrılması nedeniyle yeterli kazancı elde edememesi, daha iyi ekonomik ve sosyal şartlarda yaşama beklentisi, sağlık açısından daha iyi imkanlara yakın olma arzusu gibi nedenlerle göç edilmeltedir. Bazen, yakın merkezlerde bir yere göç edilirken Kimi zaman da, daha uzaklara göç edilebilmektedir. Bu durum ailelerin oluşum ve gelişimini de etkilemektedir. Toplumsal katmanlarımız açısından geniş aile biçiminden çekirdek aile biçimine doğru çok hızlı bir şekilde kayma gözlenmektedir. Hayatını kazanmak ve iş bulmak için yer değiştirmeler, insanları anne - baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile haline getirdi. Geniş ailenin diğer üyeleri, iş ve aş nedeniyle bir kısım üyesini yaşadığı yerden göndermek zorunda kalmış olsa da kendileri aynı yerde yaşamaya devam ederler. Artık, çocuk ve anne babadan oluşan aile birlikteliği yaşanmaya başlar.
Sanayileşmeyle birlikte daha fazla üretmek, daha fazla kazanmak düşüncesi, doğal olarak her noktada yaşamı etkilemeye başlamıştır. Çalışma hayatı içinde olan insanlar için ise; daha fazla çalışarak daha fazla gelir elde etme düşüncesine yol açmıştır. Bu döngü gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanmaya devam etmektedir. Sanayi sektörünün çarkları hızla çalışırken insanların ruhsal yalnızlığa doğru hızla evrildiğini düşünmemek elde değil.
Ülkemiz açısından da durum tam olarak böyle geliştiğini düşünebiliriz. Türkiye özelinde bu durumu belki toplumsal değişimler açısından daha yoğun ve hızlı olduğunu düşünebiliriz. Türkiye içinde sanayileşmenin yoğun olduğu illerde bu durumu daha belirgin şekilde gözleyebiliriz. Bu çerçevede Bursa gibi sanayileşen bir şehirde de bu durumu gözlemleyebiliriz. Bursa; turizm, tarım ve sanayi şehri olması özellikleriyle öne çıkmaktadır. Bursa, bu yönüyle yoğun göç alan ve göç vermeyen bir şehirdir. Bu değişim sürecinde Bursada psikoloji merkezleri, önemli gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.
Bursa hızla gelişen ve değişen yönüyle, bir yandan trafik sorunları diğer yandan şehrin büyümesiyle iş ve ev arasında yolda geçen zamanın uzaması nedeniyle bu durumdan etkilenen İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşanan sorunları yaşamaya başlamıştır. Büyük şehir büyük imkanlar demektir. Büyük imkanlar ise daha büyük bedeller ödemek demektir. Konuyu Ekonomik ve sosyal hayatın evrilmesi bağlamında oluşan ruhsal sorunlar ve psikoterapi bağlamında incelemek istersek yine karşımıza bir döngü çıkmaktadır.
Gerek ailelerin yaşadığı sorunlar nedeniyle, gerekse aileyi oluşturan bireyler için psikoterapi bir ihtiyaç haline gelmiştir. Çocuk psikolojisi konusunda yaşanabilecek olumsuzluklar aileleri harekete geçiren önemli bir motivatör haline gelir. Aileler kendilerinden çok çocuklarının sağlığı ile ilgilidir. Bu durum ailelerin bu konudaki duyarlılığını belirler. Aileler için çocuğunun psikolojik ya da fizyolojik bir problemi ortaya çıktığında tüm sosyal ve ekonomik sorunlar bir yana itilir ve bu duruma çözüm bulma çabasına girilir. Böylelikle aileler büyük bir değişim süreci yaşarken, çocuklar da ebeveynin kendi çocukluklarından farklı bir gelişim süreciyle büyür. Bunun adı yalnız büyüyen çocuktur. Yalnız büyüyen çocuğun bazı ruhsal sorunlarla büyüdüğünü düşünmek için sanıyorum Psikolog olmanıza gerek yok !
Sanayileşme ve İş yaşamı sürecinde yaşanan evrilme nedeniyle çocuklarda yalnızlık önemli bir problem olarak ortaya çıkar. Yalnız büyüyen çocukların gelişimlerinin devamında ergenlik dönemi var. Yalnız büyüyen çocuk artık bir ergendir. Ergenlik döneminde ruhsal ve psikolojik sorunların daha belirgin olarak ortaya çıktığını gözlemleyebiliriz. Anne baba ilgisi ve şefkatinden yoksun büyüyen çocuklar ergenlik döneminde daha fazla sosyal işlevler göstermesi gerekirken daha fazla yalnızlaştığını görebilirsiniz. Çünkü sürekli ders çalışması ve başarması gereken önemli sınavlar önünde durmaktadır. Daha fazla yalnızlık daha fazla uyumsuzluk yaşanır. Çünkü, tıpkı anne babası gibi ayakta kalması ve hayata emin adımlarla ! devam etmesi amaçlanır. Beklenen ve amaçlanan bu iken; ergenlerin kendine güven sorunu yaşadıklarını görebilirsiniz. Kendinden emin olamayan, kendini yetersiz hisseden, kaygılı ve endişeli bireyler ortaya çıkar. Eğer öğrenim görmüşse üniversite bitirdikten sonra da bu durumun etkisini aynı şekilde görmeniz mümkündür.
Artık Üniversiteyi bitiren ve iş yaşamına atılmayı amaçlayan genç yetişkin birey, gerek eş bulma gerekse iş bulma arayışına girer. İş yaşamına uyum sorunları yaşamaya başlar. Partneri ile sorunlar yaşanmaya başlar. Çünkü her iki taraf da benzer şekillerde yaşam koşullarıyla yetişmişlerdir. Ergen birey yaşamının başka bir aşamasına geçtiğinde yani evlendiği zaman da devam eder. Evlilik çatışmaları kişilerin hayatında ekonomik ve sosyal şartlar tarafından belirlenecektir. Evlilikleri etkileyen kayınvalide gibi farklı unsurlar ortaya çıktığında çiftler için çatışma çözümü önemli hale gelir. Hayat sadece evlilikten ibaret değildir. Hayat o denli yoğun ve yorucu hale gelir ki; ekonomik ve sosyal yaşamın zorlukları evlilik sorunlarına neden olur. Evlilik sorunları içinde önemli bir konu da bundan etkilenir. O da cinsel sorunlardır. Cinsel sorunlar kişinin geçmişten bu yana yaşamın içinde yavaş yavaş oluşan sorunlar olabileceği gibi aniden de ortaya çıkmış olabilir. Bazı durumlarda çiftler için cinsel sorunlar kısa sürede temel bir sorun olarak önceleri ortaya çıkmayabilir. Ancak zamanla cinsel problemler evlilikleri tehdit eder. Sosyal ve ekonomik sorunlar evliliği ve beraberinde cinsel sorunları ortaya çıkarır. ve yine bu çevrim aynı zamanda bu sorunların çözümünü de etkileyen bir hale dönüşebilir. her birey için geçerli olabilecek bir yaşam öyküsü vardır. Her bireyin geçmişi ve bugünü etkelieyen farklı gelişim süreçleri yaşanabilir. Ancak kişiler için bu durum farklılıklar gösterse de; bireylerin yaşam gelişimini özetle gözden geçirdiğimizde ruhsal tedavi ya da psikoterapi yaşamın her döneminde ihtiyaç olarak görülebilir. Tabi ekonomik ve sosyal şartlar izin verdiği ölçüde !
Ekonomik Krizlerin psikolojik etkileri olabileceği gibi, psikolojik sorunların da ekonomik krizlere yol açabileceğini gözden kaçırmamak gerekir. Ekonomik hayatınız yolundayken ortaya çıkan bazı Psikolojik faktörler bir psikolog ya da psikiyatrist ile görüşmenizi gerektirebilir. Ve siz eğer “ bunca işle uğraşırken psikolojik dünyanızı önemsemezseniz varolan durumu çok daha içinden çıkılmaz bir hale getirebilirsiniz. Unutulmamalı ki; otomobiliniz için tek gerekli olan şey yakıtı ve mekanik unsurları değildir. Eğer otomobiliniz için fazlaca düşünmediğiniz yağı yeterli değilse yakıtı ve tüm diğer mekanik unsurlar çok iyi de olsa aracınız yolda kalabilir. Psikoterapi ya da ruhsal iyileşme de insan için aynı anlama gelebilir.
Kırsal kesimlerde daha az iş ve çalışma imkanının olması, tarımla hayatını kazanan nüfusun sahip olduğu tarlaların miras yoluyla daha küçük parçalara ayrılması nedeniyle yeterli kazancı elde edememesi, daha iyi ekonomik ve sosyal şartlarda yaşama beklentisi, sağlık açısından daha iyi imkanlara yakın olma arzusu gibi nedenlerle göç edilmeltedir. Bazen, yakın merkezlerde bir yere göç edilirken Kimi zaman da, daha uzaklara göç edilebilmektedir. Bu durum ailelerin oluşum ve gelişimini de etkilemektedir. Toplumsal katmanlarımız açısından geniş aile biçiminden çekirdek aile biçimine doğru çok hızlı bir şekilde kayma gözlenmektedir. Hayatını kazanmak ve iş bulmak için yer değiştirmeler, insanları anne - baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile haline getirdi. Geniş ailenin diğer üyeleri, iş ve aş nedeniyle bir kısım üyesini yaşadığı yerden göndermek zorunda kalmış olsa da kendileri aynı yerde yaşamaya devam ederler. Artık, çocuk ve anne babadan oluşan aile birlikteliği yaşanmaya başlar.
Sanayileşmeyle birlikte daha fazla üretmek, daha fazla kazanmak düşüncesi, doğal olarak her noktada yaşamı etkilemeye başlamıştır. Çalışma hayatı içinde olan insanlar için ise; daha fazla çalışarak daha fazla gelir elde etme düşüncesine yol açmıştır. Bu döngü gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanmaya devam etmektedir. Sanayi sektörünün çarkları hızla çalışırken insanların ruhsal yalnızlığa doğru hızla evrildiğini düşünmemek elde değil.
Ülkemiz açısından da durum tam olarak böyle geliştiğini düşünebiliriz. Türkiye özelinde bu durumu belki toplumsal değişimler açısından daha yoğun ve hızlı olduğunu düşünebiliriz. Türkiye içinde sanayileşmenin yoğun olduğu illerde bu durumu daha belirgin şekilde gözleyebiliriz. Bu çerçevede Bursa gibi sanayileşen bir şehirde de bu durumu gözlemleyebiliriz. Bursa; turizm, tarım ve sanayi şehri olması özellikleriyle öne çıkmaktadır. Bursa, bu yönüyle yoğun göç alan ve göç vermeyen bir şehirdir. Bu değişim sürecinde Bursada psikoloji merkezleri, önemli gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.
Bursa hızla gelişen ve değişen yönüyle, bir yandan trafik sorunları diğer yandan şehrin büyümesiyle iş ve ev arasında yolda geçen zamanın uzaması nedeniyle bu durumdan etkilenen İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşanan sorunları yaşamaya başlamıştır. Büyük şehir büyük imkanlar demektir. Büyük imkanlar ise daha büyük bedeller ödemek demektir. Konuyu Ekonomik ve sosyal hayatın evrilmesi bağlamında oluşan ruhsal sorunlar ve psikoterapi bağlamında incelemek istersek yine karşımıza bir döngü çıkmaktadır.
Gerek ailelerin yaşadığı sorunlar nedeniyle, gerekse aileyi oluşturan bireyler için psikoterapi bir ihtiyaç haline gelmiştir. Çocuk psikolojisi konusunda yaşanabilecek olumsuzluklar aileleri harekete geçiren önemli bir motivatör haline gelir. Aileler kendilerinden çok çocuklarının sağlığı ile ilgilidir. Bu durum ailelerin bu konudaki duyarlılığını belirler. Aileler için çocuğunun psikolojik ya da fizyolojik bir problemi ortaya çıktığında tüm sosyal ve ekonomik sorunlar bir yana itilir ve bu duruma çözüm bulma çabasına girilir. Böylelikle aileler büyük bir değişim süreci yaşarken, çocuklar da ebeveynin kendi çocukluklarından farklı bir gelişim süreciyle büyür. Bunun adı yalnız büyüyen çocuktur. Yalnız büyüyen çocuğun bazı ruhsal sorunlarla büyüdüğünü düşünmek için sanıyorum Psikolog olmanıza gerek yok !
Sanayileşme ve İş yaşamı sürecinde yaşanan evrilme nedeniyle çocuklarda yalnızlık önemli bir problem olarak ortaya çıkar. Yalnız büyüyen çocukların gelişimlerinin devamında ergenlik dönemi var. Yalnız büyüyen çocuk artık bir ergendir. Ergenlik döneminde ruhsal ve psikolojik sorunların daha belirgin olarak ortaya çıktığını gözlemleyebiliriz. Anne baba ilgisi ve şefkatinden yoksun büyüyen çocuklar ergenlik döneminde daha fazla sosyal işlevler göstermesi gerekirken daha fazla yalnızlaştığını görebilirsiniz. Çünkü sürekli ders çalışması ve başarması gereken önemli sınavlar önünde durmaktadır. Daha fazla yalnızlık daha fazla uyumsuzluk yaşanır. Çünkü, tıpkı anne babası gibi ayakta kalması ve hayata emin adımlarla ! devam etmesi amaçlanır. Beklenen ve amaçlanan bu iken; ergenlerin kendine güven sorunu yaşadıklarını görebilirsiniz. Kendinden emin olamayan, kendini yetersiz hisseden, kaygılı ve endişeli bireyler ortaya çıkar. Eğer öğrenim görmüşse üniversite bitirdikten sonra da bu durumun etkisini aynı şekilde görmeniz mümkündür.
Artık Üniversiteyi bitiren ve iş yaşamına atılmayı amaçlayan genç yetişkin birey, gerek eş bulma gerekse iş bulma arayışına girer. İş yaşamına uyum sorunları yaşamaya başlar. Partneri ile sorunlar yaşanmaya başlar. Çünkü her iki taraf da benzer şekillerde yaşam koşullarıyla yetişmişlerdir. Ergen birey yaşamının başka bir aşamasına geçtiğinde yani evlendiği zaman da devam eder. Evlilik çatışmaları kişilerin hayatında ekonomik ve sosyal şartlar tarafından belirlenecektir. Evlilikleri etkileyen kayınvalide gibi farklı unsurlar ortaya çıktığında çiftler için çatışma çözümü önemli hale gelir. Hayat sadece evlilikten ibaret değildir. Hayat o denli yoğun ve yorucu hale gelir ki; ekonomik ve sosyal yaşamın zorlukları evlilik sorunlarına neden olur. Evlilik sorunları içinde önemli bir konu da bundan etkilenir. O da cinsel sorunlardır. Cinsel sorunlar kişinin geçmişten bu yana yaşamın içinde yavaş yavaş oluşan sorunlar olabileceği gibi aniden de ortaya çıkmış olabilir. Bazı durumlarda çiftler için cinsel sorunlar kısa sürede temel bir sorun olarak önceleri ortaya çıkmayabilir. Ancak zamanla cinsel problemler evlilikleri tehdit eder. Sosyal ve ekonomik sorunlar evliliği ve beraberinde cinsel sorunları ortaya çıkarır. ve yine bu çevrim aynı zamanda bu sorunların çözümünü de etkileyen bir hale dönüşebilir. her birey için geçerli olabilecek bir yaşam öyküsü vardır. Her bireyin geçmişi ve bugünü etkelieyen farklı gelişim süreçleri yaşanabilir. Ancak kişiler için bu durum farklılıklar gösterse de; bireylerin yaşam gelişimini özetle gözden geçirdiğimizde ruhsal tedavi ya da psikoterapi yaşamın her döneminde ihtiyaç olarak görülebilir. Tabi ekonomik ve sosyal şartlar izin verdiği ölçüde !
Ekonomik Krizlerin psikolojik etkileri olabileceği gibi, psikolojik sorunların da ekonomik krizlere yol açabileceğini gözden kaçırmamak gerekir. Ekonomik hayatınız yolundayken ortaya çıkan bazı Psikolojik faktörler bir psikolog ya da psikiyatrist ile görüşmenizi gerektirebilir. Ve siz eğer “ bunca işle uğraşırken psikolojik dünyanızı önemsemezseniz varolan durumu çok daha içinden çıkılmaz bir hale getirebilirsiniz. Unutulmamalı ki; otomobiliniz için tek gerekli olan şey yakıtı ve mekanik unsurları değildir. Eğer otomobiliniz için fazlaca düşünmediğiniz yağı yeterli değilse yakıtı ve tüm diğer mekanik unsurlar çok iyi de olsa aracınız yolda kalabilir. Psikoterapi ya da ruhsal iyileşme de insan için aynı anlama gelebilir.
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Ekonomik Krizler ve Psikoterapi İhtiyacı Üzerine" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Şahin UÇAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Şahin UÇAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni 
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
