2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Panik Atak / Panik Bozukluğu ve Bilişsel (Kognitif) Davranışçı Terapisi
MAKALE #13180 © Yazan Psk.Taylan ÖZKUZUCU | Yayın Eylül 2014 | 11,512 Okuyucu
Panik Atak

Aniden başlayan ve hızlı bir şekilde şiddetlenen, çoğunlukla şiddetli bir tehlike hissi veya sonunun geldiği düşüncesinin eşlik ettiği belli bir başlangıcı ve sonu olan yoğun bir korku veya sıkıntı nöbetidir. Genellikle 10 dakika içinde semptomlar doruğa çıkar, atak 20 ile 30 dakika sürer ve ender olarak da 1 saatten fazla sürer. Panik atak, tek başına psikiyatrik bir hastalık veya tanı olarak ifade edilmez.

Panik Bozukluk
Panik Bozukluk tanısal anlamda ‘hiç yoktan’ ortaya çıkan panik atakların yaşanması özelliğiyle tanımlanır. DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre yinelenen, beklenmedik atakların yaşanması ve kişinin başka bir atağı yaşama veya yaşanacak atağın sonuçları konusunda en az bir aydır endişeleniyor (beklenti kaygısı) olması gereklidir.
Yaşanılan durumun tam olarak bir panik atak olarak belirtilmesi için 13 semptomdan en az 4’ünün aniden başlaması gerekir. Bu belirtilerin çoğu çarpıntı, kalp atışında artış, terleme, titreme, boğuluyor gibi olma, göğüste sıkıntı hissi, bulantı gibi fiziksel olmakla birlikte üçü bilişseldir:

1) Depersonalizasyon (bedenden ayrılmış olma duygusu) veya derealizasyon (dış dünyanın garip veya gerçekdışı olduğu duygusu)
2) Ölüm korkusu
3) ‘Çıldırma’ veya ‘kontrolünü yitirme’ korkusu

Panik Ataklar üç türde olabilir:

1) Beklenmedik (spontan): En beklenmedik anlarda ‘ipuçsuz’ şekilde yaşanan ataklardır. Ör: uyku veya rahatlama sırasında.

2) Duruma bağlı: Atak hemen her zaman belirli durumlarda ortaya çıkar. Ör: köpek görme, sosyal bir ortamda bulunma

3) Durumsal yatkınlığı olan: Bazı durumlara girildiğinde atak geçirilirse de her zaman bu durumda atak olmaz. Ör: Çoğu zaman araba kullanırken
Panik atağın 13 belirtisinden 10 tanesi fiziksel olduğu için panik atak yaşandıktan sonra insanların %85 gibi yüksek bir oranının acil servislere veya doktor muayenelerine başvurması şaşırtıcı bir durum değildir. Atak yaşayan kişiler genellikle kalp, solunum veya nörolojik temelli tıbbi bir sorun yaşadıklarını düşünürler. Hatalı konulan tanılar kişilerin aynı kısır döngüye girmesine sebep olabilir. Erken tanı ve tedavi diğer tıbbi rahatsızlıklarda olduğu gibi panik bozuklukta da önemlidir, çünkü bu rahatsızlık kişilerin yaşamında neredeyse majör depresyon kadar sosyal ve mesleki işleyişte bozulmaya sebep olur. Panik bozukluğun bulunması kalpte hiçbir fiziksel sorun olmadığı anlamına gelmemektedir, kalp hastalarında da panik ataklar görülmektedir.

Panik bozukluk DSM-IV-TR’de agorafobi olmayan ve agorafobi olan şeklinde tanımlanmıştır.

Agorafobi
Panik atağın veya panik benzeri belirtilerin ortaya çıktığı durumlarda yardım sağlanamayacağı veya ortamdan kaçınmanın zor olabileceği (veya sıkıntı yaşatabileceği) yerlerde veya durumlarda kaygı duymak ve kaçınmaktır. Ör: Tek başına evden ayrılma, sinema gibi kalabalık bir ortama girme, köprü üzerinde olma, sırada bekleme, tren veya arabayla geziye çıkma.

Agorafobikler tipik şekilde kendi bedensel hisleri konusunda da endişelidirler, bu nedenle egzersiz yapma, korku filmi izleme, kafein alma ve cinsel etkinlikte bulunma gibi uyarıcı etkinliklerden kaçınırlar.

Agorafobinin ilk ortaya çıkışında kişiler atakların meydana geldiği durumlardan kaçınma eğilimi gösterirler, ancak genellikle kaçınma zaman içinde atakların gerçekleşebileceği diğer durumlara da yayılır. Orta şiddetteki vakalarda agorafobikler evlerinden dışarı çıkma durumunda kaygı yaşayabilirler. Çok şiddetli vakalarda agorafobi, kişinin evin sınırlarından çıkmadığı, hatta evdeki bazı bölümlerin içinde kaldığı son derece engelleyici bir bozukluktur. Agorafobi panik bozuklukta sık görülse de tam gelişmiş panik ataklar olmadan da meydana gelebilir. Klinik ortamda paniksiz agorafobi vakalarına oldukça ender rastlanır ve görülen kişilerin yarısından fazlasında ‘sınırlı semptom atakları’ (dört semptomdan azının görülmesi) olarak anılan durum ya da epilepsi veya kolit gibi kişinin aniden denetimini yitirmekten korkmasına sebep olan bir fiziksel rahatsızlık söz konusudur.

Panik Bozuklukta Epidemiyoloji

Agorafobili veya agorafobisiz birçok kişide panik bozukluk görülür. Panik bozukluğun yaşam boyu görülme yaygınlığı erkekler için yaklaşık %2, kadınlar içinse %5’tir. Ulusal Eşzamanlı Hastalık Araştırması Tekrarlama çalışmasında nüfusun yaklaşık %4,7’sinde yaşamlarının bir döneminde panik bozukluk görüldüğü ve agorafobisiz panik bozukluğun daha yaygın olduğu belirtilmiştir. Genellikle ergenliğin son yıllarında, erken yetişkinlik döneminde ortaya çıkar, ortalama başlangıç yaşı 23 ila 34’tür. Bu rahatsızlık başladıktan sonra genellikle kronik ve güçsüzleştirici bir gidişat izler, ancak semptomların yoğunluğu bazen artıp bazen de azalır.

12 yıllık boylamsal bir çalışmada agorafobili panik bozukluk hastalarının %50’sinden azının 12 yıl içerisinde iyileştiği ve iyileşenleri de %58’inde panik atağın nüksettiği görülmüştür. Kadınlarda yaklaşık iki kat fazla görülür, erkeklerde agorafobiye daha sık rastlanır. Erkeklerde agorafobinin daha sık görülmesine dair açıklamada erkeklerin kendi başlarına ‘durumun üstesinden gelme’, yardım almama eğilimi düşünülmektedir. Panik bu açıklamaya göre yaşayan erkekler korktukları durumdan kaçınmaktadırlar ancak erkeklerin aksine kadınların böyle bir duruma girerken güvendikleri birinin eşliğinden yararlanması toplumda daha kabul edilebilirdir. Çeşitli verilere göre erkekler ataklarla başa çıkmak için agorafobik kaçınma yerine nikotin veya alkol kullanımını tercih etmektedir.

Başka bir kaygı bozukluğu tanısı almış hastaların %80’inden fazlası panik nöbeti geçirmektedir, ancak bu nöbetlerin sıklığı panik bozukluğu tanısı alabilecek sayıda olmamaktadır. Panik bozukluk, majör depresyon ile sıklıkla bir arada görülmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğu (YAB), fobiler, alkolizm ve kişilik bozuklukları ile de sıklıkla görülür.

İlk Panik Atağın Zamanlaması

Panik atakların kendileri ‘hiç yoktan’ ortaya çıkmış gibi görünse de ilk atak genellikle rahatsızlık duygularından veya sevilen birinin yitirilmesi, bir ilişkinin bitmesi, işini kaybetme veya bir suç kurbanı olma gibi stresli olaylardan sonra gerçekleşir. Danışanların %80 ila 90’ı ilk panik ataktan önce bir veya birden fazla olumsuz olay yaşadıklarını bildirirler. Stresli olaydan sonra panik atak yaşayan herkeste tam gelişmiş bir panik bozukluk görülmeyebilir. Panik ataklar, tam olarak gelişmiş bir panik bozukluğa göre daha sık gözlenmektedir. Yetişkinlerin %23’ünün yaşamının herhangi bir bölümünde panik atak yaşadıkları belirtilmektedir ancak bu kişilerin hepsinde panik bozukluk görülmemektedir.

Panik Bozuklukta Biyolojik Etkenler (Genetik, Beyin ve Biyokimyasallar)

Panik bozuklukla ilgili yapılan araştırmalarda rahatsızlığın tek yumurta ikizlerinde görülme sıklığı çift yumurta ikizlerine göre iki kat fazladır. Bunun anlamı kalıtsal yatkınlığın olabileceğidir.

Beynin limbik sistemi korku duygusunda önemli bir rol oynar ve amigdala ise bu bölgedeki hipokampusun ön bölümündeki sinir hücrelerindedir. Bir kurama göre panik ataklar amigdaladaki anormal etkinlikten kaynaklanıyor olabilir. Amigdala ‘korku ağı’ olarak adlandırılan sistemin merkezindeki bölgedir ve beynin lokus koruleus gibi alt bölgelerinin yanı sıra prefrontal korteks gibi daha üst bölgeleriyle de bağlantılıdır. Bu görüşe göre uyum sağlamak için etkinleşmeye hazır olan duyarlı korku ağları panik bozukluk hastalarında çok daha duyarlıdır. Bazı araştırmalarda panik bozukluk hastalarının yüksek sesli uyarıcılardan daha çok ürktüğü ve bu tepkilere daha yavaş alıştıkları görülmüştür. Bu yüksek derecede duyarlı olan korku ağlarının kalıtımsal kökeni olabilir, ancak özellikle yaşamın son zamanlarında yinelenen stresli yaşamsal olaylarının sonucunda da ortaya çıkabilirler.

Panik ataklar, panik bozukluğun birleşenlerinden biridir. Bu rahatsızlığı olanlar başka bir atağın olabileceğine dair de kaygılanırlar ve agorafobisi olanlar fobik kaçınma sergilerler. Yeniden atak yaşamayla ilgili beklenti kaygısının da duygusal tepkilerin öğrenilmesinde rol oynadığı bilinen limbik sistemin bir parçası olan hipokampustaki etkinlikten kaynaklandığı düşünülmektedir. Yani öğrenilmiş bir tepki olan agorafobik kaçınmada hipokampus ve üst kortikal merkezlerdeki etkinliklerin rolü olabilir. Kişiler bir veya daha çok atağı belirli durum ve yerlerde yaşadıklarında yeniden atak yaşama konusunda koşullu bir kaygı gelişir. Agorafobiyle bağlantılı öğrenilmiş kaçınmada büyük olasılıkla hipokampus rol oynar. Son olarak panik atak sırasında ortaya çıkan bilişsel belirtilere (‘öleceğim’, ‘kontrolü yitireceğim’, ‘çıldıracağım’) ve bedensel duyumların (kalp çarpıntısı, nefes darlığı) yarattığı tehlikeye verilen aşırı tepkilere de üst kortikal merkezler aracılık etmektedir.

Panik ataklarda iki temel nörotransmitter sistemin rolü olduğu düşünülmektedir: noradrenerjik ve serotonerjik sistemler. Beynin belirli bölgelerindeki noradrenerjik etkinlik panikle bağlantılı kardiyovasküler belirtileri uyarabilir. Artan serotonerjik etkinlik ise noradrenerjik etkinliği azaltır. Bu da günümüzde panik bozukluğun tedavisinde en sık kullanılan ilçların (SSRI), beyindeki serotonerjik etkinliği arttırırken noradrenerjik etkinliği düşürdüğünü gösteren bulgularla turarlıdır. Bu ilaçlar noradrenerjik etkinliğin uyardığı ve panikle bağlantılı kardiyovasküler belirtilerin çoğunu da azaltır.

Panik Bozuklukta Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Erken bilişsel bir kurama göre panik bozukluğu olanlar bedensel duyumlarına karşı aşırı duyarlıdır ve bunları en karamsar şekilde yorumlama eğilimindedirler (felaketleştirme). Ör: Panik bozukluk sergileyen kişi kalbinin hızlandığını fark edince kalp krizi geçirdiği sonucuna varabilir. Başı dönen birisi ise bayılacağını düşünebilir. Bu düşünceler kaygının birçok fiziksel belirtisini doğurabilir ve bu da felaketleştirici düşünceleri alevlendirerek panik atağın doruğa varmasına neden olur. Beck’in ifadesiyle otomatik düşünceler bir anlamda paniğin tetiğidir.

Panik bozukluğu olanlar bedensel duyumların haricinde ciddi bir ruhsal rahatsızlığa bağlı olmayan zihinsel yaşantıları (derealizasyon) ve/veya duygusal belirtileri (anksiyete) de o anda eşikte bekleyen içsel bir felaketin (kalp krizi, felç, boğulma gibi) habercisi olarak felaket şeklinde yorumlayabilirler. Bu felaketleştirici (katastrofik) yorumlama da korkuya sebep olarak bedensel, zihinsel ve duygusal belirtilerin şiddetini arttırır. Sonuç olarak kişide içsel felakete olan inanç artar ve bir kısır döngü gelişir. Panik bozukluğu olan kişide bedensel belirtileri felaketleştirici şekilde yorumlama eğilimi ne kadar güçlüyse paniğin şiddeti de o denli güçlü olur.

Panik bozukluğu bulunan kişiler atak öncesinde veya sırasında genellikle güvenlik sağlayıcı davranışlarda (ör: yavaş nefes alma, yanında ilaç taşıma ve atak sonrası ilaç içme) veya kaçınma davranışlarında (ör: panik atak geçireceği beklentisiyle kalabalık yerlere girmeme) bulunurlar. Bu davranışları yapan kişiler düşündükleri felaketlerin gerçekleşmemesini bu sürdürdükleri davranışlarına bağlarlar. Bu ise rahatsızlığın devam etmesine neden olmaktadır. Bazı kişilerin rahatsızlıkları 20 yıl boyunca sürebilir ve bu kişiler haftada üç dört tane rahatsız edici atak yaşıyor olabilir.

Terapi sürecinde hem bilişsel hem de davranışçı teknikler uygulanmaktadır. Bu tekniklerin kullanıldığı çalışmaların çoğunda panik bozukluğu olan kişilerin %75 ila 95’inin 8 ila 14 haftalık tedavi sonucunda panikten kurtulduğu ve 1 ila 2 yıllık izlem çalışmasında kazanımlarını korudukları görülmüştür. Bilişsel terapinin panik konusunda yararlı olduğunu gösteren oldukça fazla ampirik veri vardır. BDT’nin bilinen bir yan etkisi yoktur ve ilaca göre uygulama alanı daha geniştir. İlaç tedavisi kesildikten sonra uzun vadede rahatsızlığın relaps oranının %90 civarında olduğu belirtilmektedir. BDT’nin etkisi ise kendisini tedaviden sonra da rahatsızlığın tekrarlamamasıyla göstermektedir.

Kaynaklar
1) Prof. Dr. Hakan Türkçapar Bilişsel Davranışçı Terapi Ders Notları
2) Butcher J.N., Mineka S., Hooley J.M. : Anormal Psikoloji, Kaknüs Yayınları, 2011.
3) Davison C.D., Neale J.M. : Anormal Psikoloji, Türk Psikologlar Derneği Yayınları, 2004.


Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Panik Atak / Panik Bozukluğu ve Bilişsel (Kognitif) Davranışçı Terapisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Taylan ÖZKUZUCU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Taylan ÖZKUZUCU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Taylan ÖZKUZUCU Fotoğraf
Psk.Taylan ÖZKUZUCU
Adana (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi41 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Taylan ÖZKUZUCU'nun Makaleleri
► Panik Bozukluğu/Panik Atak Nedir ? Psk.Damla EYÜBOĞLU
► Panik Atak (Panik Bozukluğu) Dr.Psk.Zeynep TEKİN BABUÇ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Panik Atak / Panik Bozukluğu ve Bilişsel (Kognitif) Davranışçı Terapisi' başlığıyla benzeşen toplam 21 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Özgül Fobi ve Tedavisi Eylül 2014
► Depresyon Rehberi Aralık 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:50
Top