Ergenlik Dönemi; Ara Sokaklardan Ana Caddeye Çıkış Zamanı
İnsanoğlu yaşamı boyunca çeşitli gelişimsel aşamalardan geçmektedir. Kendimize baktığımızda belki de hep aynı kişi olduğumuzu görürüz ve hissederiz; ancak gerek fiziksel anlamda gerekse de ruhsal anlamda ,adeta bir hayvanın tüy dökmesi, deri değiştirmesi gibi, farklı özellikler sergilediğimiz dönemler vardır hayatımızda. Bu dönemler bizlerin ruhsal yapısının inşa edildiği, kimliğinin, kişilik yapısının oluştuğu dönemlerdir. “Ergenlik Dönemi” de bu dönemler arasında çok önemli bir yere sahip, adeta “köprüden önce son çıkış” niteliğinde bir dönemdir. Yani özellikle ilk 5 yaşta büyük oranda şekillenen ruhsal binamızda değişiklik yapabilmek adına bir son şans dönemi de denilebilir. Zira ilk 5 yaşta geçirdiğimiz dönemlerin özellikleriyle ilgili yansımaları (bağımsızlık, cinsel kimlik, inatçılık…) ergenlik döneminde de görürüz.
Ergenlik döneminin özelliklerini ayrıntılı olarak ele alacağız ancak ruhsal yapımızı inşa ederken, geçtiğimiz gelişim dönemleri yolunda nelerle karşılaşırız, neleri başarmak için çaba gösteririz ve hangi duygularla bunları yaparız konularına değinmenin yaralı olacağını düşünüyorum.
İnsan olarak 9 aylık anne karnındaki maceramız ve 9 ay sonunda yaşadığımız fiziksel doğumla birlikte “Ruhsal Doğum” maceramız da başlamış olur ve Otto Rank’ın deyimiyle insanoğlunun ilk ve en temel travması olan “Doğum Travması” yaşanmış olur. İnsan artık fiziksel olarak anneden ayrılmıştır ve ruhsal olarak ayrılmanın yolculuğuna başlamıştır.
İlk dönem olarak karşımıza 0-1 yaş arasında yaşadığımız, çocuğun doğduktan ilk yürüme anına kadar geçen evresi çıkar. Haz duygusunun ağızda toplandığı, emmeyle her şeyin halledildiği ve rahatlandığı dönemdir. Toplumsal açıdan bu dönemin en önemli problemi dünyada, bu dünyanın varlığına, dirliğine, düzenine, değişmeyeceğine ve sürekliliğine olan temel güven duygusu oluşacak mı oluşmayacak mı? Eğer bir bebeğe bakan anne varsa, anne bebeğin fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarını yerinde ve yeterince karşılıyorsa dünyaya karşı duyulan bu temel güven duygusu oluşacaktır. Aksi halde anne ruhsal problemler yaşıyorsa, anne depresyondaysa, anne yerinde ve yeterince bebeğin ihtiyaçlarını gideremiyorsa… temel güven duygusu oluşmayacaktır.
İkinci dönem inat ve özerkleşmenin hakim olduğu dönemdir.Çocuk artık yatay konumdan dikey konuma geçmiştir, artık hareket edebilmekte, yürüyebilmektedir. Ve içindeki keşif duygusuyla birlikte her şeye elini atmaya başlar. Çocuk artık kendi başına da bir şeyler yapabilmektedir, içindeki özgürlük ve bağımsızlık ateşi yanmaya başlamıştır. Bu manada anne ile en büyük mücadelesini “kaka” üzerinden verir. Anne tuvalet eğitimi verirken yapmasını ister ve bekler, o anda çocuk daha önce hiç eline geçmeyen bir şeyin, yani iradenin kendinde olduğunu fark eder. Yani kakasını isterse verecektir istemezse vermeyecektir. Bu çocuk için o anda dünyanın en muhteşem şeyidir. Çünkü tabiri caizse “güç ondadır artık”. Veya bazı anneler yemek üzerine odaklanır. Çocuğun boğazına bir kaşık yemek fazla soktuğu zaman mutlu olur, yemek istemediği zaman zorla yedirir. Bu gibi durumlarda çocuğun bireyselliğine saygı duyulup ayrı bir insan olduğu kabul edilirse, çocuk bağımsız bir insan olma yolunda ilerleyecektir. Aksi halde çocuk başkalarına bağımlı, bağımsız hareket edemeyen bir insan olarak karşımıza çıkabilir.
Üçüncü dönemin temel haz kaynağı çocuğun kendi cinsel kimliğini keşfetmiş olmasıdır. Artık çocuk erkek-kız olduğunun farkına varır. Bu dönemin temel duygusu merak ve araştırmacılıktır. Çocuk sürekli sorular sorar “Bu ne? Bu ne? Bu ne?...” Biz bu dönemde çocuğun bu araştırmavı ruhuna destek olur, onun soru sormasını arzu edersek, çocuğun soru sorma heves ve arzusunu onu kırarak engellemezsek, çünkü bazen konuşma, ne biçim soru gibi tepkiler gelir, kısacası çocuğun merak ve keşif duygusunu desteklersek çocuk hayatın her aşamasında bilmediği şeyi korkmadan ve özerk şekilde sorma cesaretini edinir.
Dördüncü dönem altı yaşlarında başlıyor, on iki yaşlarına kadar sürüyor. İlkokul dönemi olan bu dönemde aile içerisinde bir varlığı, önemi ve değeri olan bir birey ilk defa toplumsal anlamda görücüye çıkar. Kızımız-oğlumuz sosyal hayatın içinde sınıfta rollerini oynamaya, becerilerini ortaya koymaya çalışırlar. Dolayısıyla ilkokulda çocuğun özgüven duygusu, sosyal rolde başarısı, kendine olan güveni, sosyal normlara ulaşması ve oyun dönemi başlar. Oyun dönemi gerçekliğe hazırlanmak için yapılması gereken bir dönemdir ve çok önemlidir. Eğer çocuk oynamıyorsa veya oynayamıyorsa hayatın oyununu da oynayamaz. O çocuğun hayatın büyük büyük oyunlarını, memleketi yönetmek, büyük bilim adamı olmak, büyük sporcu olmak…, o ilkokul dönemindeki oyunlarla ilintilidir. Onunla ilgili kafasında formlar geliştirir, belki aldığı eğitimden daha da öenmlisi, çocuğun oyun oynayarak kendisine biçtiği role hazırlıklı olmasıdır.
Beşinci dönem ergenlik dönemidir. Bu dönem, kimlik dediğimiz kendimizi tanımlayan sistemin temelinin atıldığı referans noktasının tüm ömür boyunca kullanacağımız ana eksenidir. Ergenliği nasıl geçirdiyseniz, ergenlikte nasıl bir kimlik edindiyseniz bundan sonraki dönemde hep ergenliğe göre kendinizi tanımlayacaksınız.
Bu dönem 12-23 yaşları arasında bir dönemdir. Fırtınalı dönem olarak da adlandırılır. Bundan önce kısaca değindiğimiz dört dönemi tamamlamış insanlar için ergenlik dönemi ara sokaklardan ana caddeye, ara sokaklardan otoyola çıkmak gibi bir şeydir. Yapacağı şeyşer nettir. Kendi kimliği, ergenliği, kimlik bocalamasın dediğimiz kriz olmadan ufak bir sarsıntıyla sistemi atlatıp, sağlıklı bir şekilde yola devam etmesidir. Ancak ilk dört dönemi sıkıntılı geçiren bireyler için ergenlik dönemi daha sıkıntılı daha sancılı geçebilir. Bu dönemin sağlıklı bir şekilde atlatılabilmesi anne babanın sağlıklı bir yapıyla çanak tutması, çocuğun ne yapmak istediğini anlaması ve çocuğun kimlik edinmesine destek olması elzemdir. Aksi takdirde anne baba bu dönemi anlamaz, çocuğun içten gelen bir takım duygu ve dürtülerini tam tersi yönde söndürmeye çalışırlarsa ömür boyu bunun sancısını çekecek sağlıksız bir birey çıkar karşımıza.
Ergenlik döneminde ergenliğe girmekle birlikte çocuğun öğrendiği ilk şey isyan etmektir. Bu isyan içten gelen bir isyandır. Aynen iki yaşında “bırak ben kendim yerim, bırak ben kendim yaparım…” diyen çocuk gibi ergenliğe girdiği anda isyan bayrağını açacaktır. Bu “ben özerk olmak istiyorum, bağımsız olmak istiyorum.” demektir. Bu özellik de , ne kadar ebeveynleri bazen zorlasa da, olması iyi olan gerekli olan bir özelliktir. Bireyin ileride atacağı bağımsız adımların teminatıdır. Özerk olduğunu hissetmenin yolu da kişinin kontrolü altında olduğuna inandığı insanlara, kurumlara karşı hareket edebilme becerisidir.Eğer anne-babaya karşı gelebiliyorsa, eğer öğretmene karşı gelebiliyorsa bu çocuk özerkliğe doğru gidiyordur. Eğer itiraz edemiyorsa o çocuk boyunduruk takılmış köle gibidir. Çocuğun ergenlikte yaptığı ilk eylem bağımsız bir birey olduğunu, yönetimi altında olduğu insanlara kanıtlamaktır.
İkinci madde; ergenler bu döneme girdiklerinde içlerinden genetik bir açılımla bir amaç edinme, amaca yönelme, uygulamaya geçme eğilimi içindedirler. Bu amaç spor yapmak olabilir, enstrüman çalmak olabilir, uçurtma yapmak olabilir, arkadaşlarıyla organizasyon olabilir… Burada seçilen amaç olarak daha çok anne-babanın karşı çıkacağı bir amaç seçilir. Ne olabilir ne olabilir, bilardo oynamak olsun. Baba akşama kadar bilardoyu kötüler çocuk gider bilardo oynar. Anne sürekli müzik ile ilgili olumsuz şeyler söylüyor, çocuk gider müzikle uğraşır. Yani söylenilen şeyin aksi istikamette gider. Burada sistemi zorladıkça çocuğun sistemden uzaklaşması o kadar artar. Aynı bir yayı ne kadar bastırırsanız geri tepmesi o kadar şiddetli olursa ergenlik dönemindeki kişi için de böyledir. Yayı kendi haline bırakırsanız yay sallanır sallanır durur. Anne babanın yapması gereken tek şey sakince uzaktan süreci takip etmek, zaman zaman rehberlik etmektir. Çocuk bir su misali akıp bir şekilde yolunu bulur. Amaç edinme döneminde birey çok hızlı bir şekilde roller değiştirebilir. Orada da esas amaç özerk olmaktır. Desteklenip pekiştirilen amaçlar kalıcı hale gelir. Örneğin kişi denedi denedi müzikle ilgili denemesi destek gördü ve başarılı oldu. Bu şekilde çocuk için o beceri kalıcı hale gelecektir.
Ergenlik döneminde bir kimlik edinmemizin anahtarlarından üçüncü format çocuğun dost edinmesidir. O güne kadar çok arkadaşı olmuştur ancak bu arkadaşlıklar sürekli değişmiştir. Ama ergenlikte iç içe geçilecek bir dost dönemi başlar. Tabiri caizse kankalık dönemi, sırların paylaşıldığı dönemdir. Burada iki genç üç genç bir araya gelir ve dünyanın en önemli ittifakını kurarlar. Dostluk kurulunca dostluğun gelişebilmesi için bir sırlarının olması gerekir ve bu gençlerin kendi aralarında sırları olur. Ve bu sırlar saklanarak güvenilir insan olma durumunu hissetmeyi deneyimlerler.
Bir başka format lider olabilme/ ardıl olabilmedir. Ne demek lider olabilmek/ardıl olabilmek? Ergenlik döneminde arkadaşlarını organize edip bir piknik düzenleyebilme mesela lider olabilmektir. Ya da başkasının düzenlediği bir doğum günü partisine katılabilmek, verilen sorumluluğu yerine getirebilmek ardıl olabilmektir. Çocuk her iki formatı deneyimlemelidir. Anne baba organizasyon yaptığında veya yapılan bir organizasyona katıldığında destek vermelidirler. Bu şekilde yaşamının ilerleyen kısımlarında bir gruba liderlik yapabilme ve bir takım çalışması içerisinde rahatlıkla yer alabilsin.
Beşinci format bu döneme esas damgasını vuran cinsel kimlik edinmedir. Fizyolojik cinselliğimiz ile cinsel kimliğimiz farklı şeylerdir. Fizyolojik cinselliğimiz daha çok sahip olduğumuz cinsel organlarımızla ilgilidir. Ama cinsel kimliğimiz daha sonradan öğrenilen, yaşanılan ve hissedilen şeydir. Daha önceki ilk dört dönemden sıkıntılı gelen kişiler cinsel kimlik edinmekle ilgili sıkıntı yaşayabilirler. Bir kimliğin netleşmesi demek, ergenlik döneminde bir cinsel kimliğin netleşmesi demektir. Böyle bir yapının netleşmesi için karşı cins tarafından beğenilmek, onaylanmak önemlidir. Bunu hissedebilmek için kültürden kültüre toplumdan topluma değişen karşı cinsle iletişim şekilleri vardır. Bu kimi toplumlarda sadece bakışlarla olabilirken kimi toplumlarda cinselliğe kadar giden bir yelpaze vardır. Gerçekten karşı cins tarafından kendisinin önemli ve değerli olduğunu hisseden bireyin iç dünyasında olumlu manada çok ciddi yapılandırmalar meydana gelir. Ama bu dönemde ufak tefek girişimlerde meydana gelecek olan bir reddedilme kişinin ciddi ruhsal sorunlar yaşamasına ve geri çekilmesine yol açabilir. Sağlıklı bir cinsel kimlik ediniminde ilk dört dönemin sağlıklı geçmesi de büyük önem arz etmektedir.
Peki bu dönemi sıkıntılı geçirirsen çocuk nelerle karşılaşır? Eğer bu seyir bozuk olursa ne olur? Bu seyir bozuk olursa kimlik bocalaması olur. Kimlik bocalaması, hep rol denemelerine devam eden, bir türlü dikiş tutturamayan, sürekli meslek değiştiren, sürekli çevre edinmeye çalışan insanların yaşadığı durumdur. İnsan kimliksiz yaşayamayacağına göre kimlik bocalaması yaşayan insanlar bir kimlik edinmek için sürekli çabalayacaklardır.
İkincisi bir rolde başarılı olamayıp kendisini ifade edemeyen gençler ters kimlik geliştirebilirler. Söylenenin tersini yapmak kişide bir kimlik halini alabilir. Sizin söylediğiniz şeyin tam tersini savunur ve bunu neden yaptığını bilmez. Yine bu durum kimlik bocalaması yaşayıp kimliklerini netleştiremeyen insanlarda görülür.
Bir de son olarak hasta kimliği geliştirenler vardır. Çocuk rol denemeleri yapıyor, bu rol denemelerinde başarılı olamıyor, sosyal kabul görmüyor, kendini ortaya koyup ifade edecek bir yapısı yok. Dolayısıyla tek seçeneği kalıyor, hasta kimliği ile var olmak. Kişinin bir kimliği yoktur bir ruh sağlığı uzmanına gider, sende panik atak var denir ve kişi ölümüne bu tanıya yapışarak bunu kendisine kimlik edinir. Çünkü başka türlü var olma şansı yoktur. Bu şekilde etrafındakiler onunla ilgilenir bu ilgiden beslenir ve ancak bununla kendisini ortaya koyabilir.
Sonuç olarak ergenlik dönemi ruhsal yapımızın sağlıklı bir seyirde devam etmesi için verilen ikinci bir şanstır adeta. Çocuk desteklenip uğraşları konusunda cesaretlendirilirse bu cendereden sağlıklı olarak çıkıp hayat yoluna emin adımlarla devam edebilmesi mümkün olabilmektedir.
Ergenlik döneminin özelliklerini ayrıntılı olarak ele alacağız ancak ruhsal yapımızı inşa ederken, geçtiğimiz gelişim dönemleri yolunda nelerle karşılaşırız, neleri başarmak için çaba gösteririz ve hangi duygularla bunları yaparız konularına değinmenin yaralı olacağını düşünüyorum.
İnsan olarak 9 aylık anne karnındaki maceramız ve 9 ay sonunda yaşadığımız fiziksel doğumla birlikte “Ruhsal Doğum” maceramız da başlamış olur ve Otto Rank’ın deyimiyle insanoğlunun ilk ve en temel travması olan “Doğum Travması” yaşanmış olur. İnsan artık fiziksel olarak anneden ayrılmıştır ve ruhsal olarak ayrılmanın yolculuğuna başlamıştır.
İlk dönem olarak karşımıza 0-1 yaş arasında yaşadığımız, çocuğun doğduktan ilk yürüme anına kadar geçen evresi çıkar. Haz duygusunun ağızda toplandığı, emmeyle her şeyin halledildiği ve rahatlandığı dönemdir. Toplumsal açıdan bu dönemin en önemli problemi dünyada, bu dünyanın varlığına, dirliğine, düzenine, değişmeyeceğine ve sürekliliğine olan temel güven duygusu oluşacak mı oluşmayacak mı? Eğer bir bebeğe bakan anne varsa, anne bebeğin fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarını yerinde ve yeterince karşılıyorsa dünyaya karşı duyulan bu temel güven duygusu oluşacaktır. Aksi halde anne ruhsal problemler yaşıyorsa, anne depresyondaysa, anne yerinde ve yeterince bebeğin ihtiyaçlarını gideremiyorsa… temel güven duygusu oluşmayacaktır.
İkinci dönem inat ve özerkleşmenin hakim olduğu dönemdir.Çocuk artık yatay konumdan dikey konuma geçmiştir, artık hareket edebilmekte, yürüyebilmektedir. Ve içindeki keşif duygusuyla birlikte her şeye elini atmaya başlar. Çocuk artık kendi başına da bir şeyler yapabilmektedir, içindeki özgürlük ve bağımsızlık ateşi yanmaya başlamıştır. Bu manada anne ile en büyük mücadelesini “kaka” üzerinden verir. Anne tuvalet eğitimi verirken yapmasını ister ve bekler, o anda çocuk daha önce hiç eline geçmeyen bir şeyin, yani iradenin kendinde olduğunu fark eder. Yani kakasını isterse verecektir istemezse vermeyecektir. Bu çocuk için o anda dünyanın en muhteşem şeyidir. Çünkü tabiri caizse “güç ondadır artık”. Veya bazı anneler yemek üzerine odaklanır. Çocuğun boğazına bir kaşık yemek fazla soktuğu zaman mutlu olur, yemek istemediği zaman zorla yedirir. Bu gibi durumlarda çocuğun bireyselliğine saygı duyulup ayrı bir insan olduğu kabul edilirse, çocuk bağımsız bir insan olma yolunda ilerleyecektir. Aksi halde çocuk başkalarına bağımlı, bağımsız hareket edemeyen bir insan olarak karşımıza çıkabilir.
Üçüncü dönemin temel haz kaynağı çocuğun kendi cinsel kimliğini keşfetmiş olmasıdır. Artık çocuk erkek-kız olduğunun farkına varır. Bu dönemin temel duygusu merak ve araştırmacılıktır. Çocuk sürekli sorular sorar “Bu ne? Bu ne? Bu ne?...” Biz bu dönemde çocuğun bu araştırmavı ruhuna destek olur, onun soru sormasını arzu edersek, çocuğun soru sorma heves ve arzusunu onu kırarak engellemezsek, çünkü bazen konuşma, ne biçim soru gibi tepkiler gelir, kısacası çocuğun merak ve keşif duygusunu desteklersek çocuk hayatın her aşamasında bilmediği şeyi korkmadan ve özerk şekilde sorma cesaretini edinir.
Dördüncü dönem altı yaşlarında başlıyor, on iki yaşlarına kadar sürüyor. İlkokul dönemi olan bu dönemde aile içerisinde bir varlığı, önemi ve değeri olan bir birey ilk defa toplumsal anlamda görücüye çıkar. Kızımız-oğlumuz sosyal hayatın içinde sınıfta rollerini oynamaya, becerilerini ortaya koymaya çalışırlar. Dolayısıyla ilkokulda çocuğun özgüven duygusu, sosyal rolde başarısı, kendine olan güveni, sosyal normlara ulaşması ve oyun dönemi başlar. Oyun dönemi gerçekliğe hazırlanmak için yapılması gereken bir dönemdir ve çok önemlidir. Eğer çocuk oynamıyorsa veya oynayamıyorsa hayatın oyununu da oynayamaz. O çocuğun hayatın büyük büyük oyunlarını, memleketi yönetmek, büyük bilim adamı olmak, büyük sporcu olmak…, o ilkokul dönemindeki oyunlarla ilintilidir. Onunla ilgili kafasında formlar geliştirir, belki aldığı eğitimden daha da öenmlisi, çocuğun oyun oynayarak kendisine biçtiği role hazırlıklı olmasıdır.
Beşinci dönem ergenlik dönemidir. Bu dönem, kimlik dediğimiz kendimizi tanımlayan sistemin temelinin atıldığı referans noktasının tüm ömür boyunca kullanacağımız ana eksenidir. Ergenliği nasıl geçirdiyseniz, ergenlikte nasıl bir kimlik edindiyseniz bundan sonraki dönemde hep ergenliğe göre kendinizi tanımlayacaksınız.
Bu dönem 12-23 yaşları arasında bir dönemdir. Fırtınalı dönem olarak da adlandırılır. Bundan önce kısaca değindiğimiz dört dönemi tamamlamış insanlar için ergenlik dönemi ara sokaklardan ana caddeye, ara sokaklardan otoyola çıkmak gibi bir şeydir. Yapacağı şeyşer nettir. Kendi kimliği, ergenliği, kimlik bocalamasın dediğimiz kriz olmadan ufak bir sarsıntıyla sistemi atlatıp, sağlıklı bir şekilde yola devam etmesidir. Ancak ilk dört dönemi sıkıntılı geçiren bireyler için ergenlik dönemi daha sıkıntılı daha sancılı geçebilir. Bu dönemin sağlıklı bir şekilde atlatılabilmesi anne babanın sağlıklı bir yapıyla çanak tutması, çocuğun ne yapmak istediğini anlaması ve çocuğun kimlik edinmesine destek olması elzemdir. Aksi takdirde anne baba bu dönemi anlamaz, çocuğun içten gelen bir takım duygu ve dürtülerini tam tersi yönde söndürmeye çalışırlarsa ömür boyu bunun sancısını çekecek sağlıksız bir birey çıkar karşımıza.
Ergenlik döneminde ergenliğe girmekle birlikte çocuğun öğrendiği ilk şey isyan etmektir. Bu isyan içten gelen bir isyandır. Aynen iki yaşında “bırak ben kendim yerim, bırak ben kendim yaparım…” diyen çocuk gibi ergenliğe girdiği anda isyan bayrağını açacaktır. Bu “ben özerk olmak istiyorum, bağımsız olmak istiyorum.” demektir. Bu özellik de , ne kadar ebeveynleri bazen zorlasa da, olması iyi olan gerekli olan bir özelliktir. Bireyin ileride atacağı bağımsız adımların teminatıdır. Özerk olduğunu hissetmenin yolu da kişinin kontrolü altında olduğuna inandığı insanlara, kurumlara karşı hareket edebilme becerisidir.Eğer anne-babaya karşı gelebiliyorsa, eğer öğretmene karşı gelebiliyorsa bu çocuk özerkliğe doğru gidiyordur. Eğer itiraz edemiyorsa o çocuk boyunduruk takılmış köle gibidir. Çocuğun ergenlikte yaptığı ilk eylem bağımsız bir birey olduğunu, yönetimi altında olduğu insanlara kanıtlamaktır.
İkinci madde; ergenler bu döneme girdiklerinde içlerinden genetik bir açılımla bir amaç edinme, amaca yönelme, uygulamaya geçme eğilimi içindedirler. Bu amaç spor yapmak olabilir, enstrüman çalmak olabilir, uçurtma yapmak olabilir, arkadaşlarıyla organizasyon olabilir… Burada seçilen amaç olarak daha çok anne-babanın karşı çıkacağı bir amaç seçilir. Ne olabilir ne olabilir, bilardo oynamak olsun. Baba akşama kadar bilardoyu kötüler çocuk gider bilardo oynar. Anne sürekli müzik ile ilgili olumsuz şeyler söylüyor, çocuk gider müzikle uğraşır. Yani söylenilen şeyin aksi istikamette gider. Burada sistemi zorladıkça çocuğun sistemden uzaklaşması o kadar artar. Aynı bir yayı ne kadar bastırırsanız geri tepmesi o kadar şiddetli olursa ergenlik dönemindeki kişi için de böyledir. Yayı kendi haline bırakırsanız yay sallanır sallanır durur. Anne babanın yapması gereken tek şey sakince uzaktan süreci takip etmek, zaman zaman rehberlik etmektir. Çocuk bir su misali akıp bir şekilde yolunu bulur. Amaç edinme döneminde birey çok hızlı bir şekilde roller değiştirebilir. Orada da esas amaç özerk olmaktır. Desteklenip pekiştirilen amaçlar kalıcı hale gelir. Örneğin kişi denedi denedi müzikle ilgili denemesi destek gördü ve başarılı oldu. Bu şekilde çocuk için o beceri kalıcı hale gelecektir.
Ergenlik döneminde bir kimlik edinmemizin anahtarlarından üçüncü format çocuğun dost edinmesidir. O güne kadar çok arkadaşı olmuştur ancak bu arkadaşlıklar sürekli değişmiştir. Ama ergenlikte iç içe geçilecek bir dost dönemi başlar. Tabiri caizse kankalık dönemi, sırların paylaşıldığı dönemdir. Burada iki genç üç genç bir araya gelir ve dünyanın en önemli ittifakını kurarlar. Dostluk kurulunca dostluğun gelişebilmesi için bir sırlarının olması gerekir ve bu gençlerin kendi aralarında sırları olur. Ve bu sırlar saklanarak güvenilir insan olma durumunu hissetmeyi deneyimlerler.
Bir başka format lider olabilme/ ardıl olabilmedir. Ne demek lider olabilmek/ardıl olabilmek? Ergenlik döneminde arkadaşlarını organize edip bir piknik düzenleyebilme mesela lider olabilmektir. Ya da başkasının düzenlediği bir doğum günü partisine katılabilmek, verilen sorumluluğu yerine getirebilmek ardıl olabilmektir. Çocuk her iki formatı deneyimlemelidir. Anne baba organizasyon yaptığında veya yapılan bir organizasyona katıldığında destek vermelidirler. Bu şekilde yaşamının ilerleyen kısımlarında bir gruba liderlik yapabilme ve bir takım çalışması içerisinde rahatlıkla yer alabilsin.
Beşinci format bu döneme esas damgasını vuran cinsel kimlik edinmedir. Fizyolojik cinselliğimiz ile cinsel kimliğimiz farklı şeylerdir. Fizyolojik cinselliğimiz daha çok sahip olduğumuz cinsel organlarımızla ilgilidir. Ama cinsel kimliğimiz daha sonradan öğrenilen, yaşanılan ve hissedilen şeydir. Daha önceki ilk dört dönemden sıkıntılı gelen kişiler cinsel kimlik edinmekle ilgili sıkıntı yaşayabilirler. Bir kimliğin netleşmesi demek, ergenlik döneminde bir cinsel kimliğin netleşmesi demektir. Böyle bir yapının netleşmesi için karşı cins tarafından beğenilmek, onaylanmak önemlidir. Bunu hissedebilmek için kültürden kültüre toplumdan topluma değişen karşı cinsle iletişim şekilleri vardır. Bu kimi toplumlarda sadece bakışlarla olabilirken kimi toplumlarda cinselliğe kadar giden bir yelpaze vardır. Gerçekten karşı cins tarafından kendisinin önemli ve değerli olduğunu hisseden bireyin iç dünyasında olumlu manada çok ciddi yapılandırmalar meydana gelir. Ama bu dönemde ufak tefek girişimlerde meydana gelecek olan bir reddedilme kişinin ciddi ruhsal sorunlar yaşamasına ve geri çekilmesine yol açabilir. Sağlıklı bir cinsel kimlik ediniminde ilk dört dönemin sağlıklı geçmesi de büyük önem arz etmektedir.
Peki bu dönemi sıkıntılı geçirirsen çocuk nelerle karşılaşır? Eğer bu seyir bozuk olursa ne olur? Bu seyir bozuk olursa kimlik bocalaması olur. Kimlik bocalaması, hep rol denemelerine devam eden, bir türlü dikiş tutturamayan, sürekli meslek değiştiren, sürekli çevre edinmeye çalışan insanların yaşadığı durumdur. İnsan kimliksiz yaşayamayacağına göre kimlik bocalaması yaşayan insanlar bir kimlik edinmek için sürekli çabalayacaklardır.
İkincisi bir rolde başarılı olamayıp kendisini ifade edemeyen gençler ters kimlik geliştirebilirler. Söylenenin tersini yapmak kişide bir kimlik halini alabilir. Sizin söylediğiniz şeyin tam tersini savunur ve bunu neden yaptığını bilmez. Yine bu durum kimlik bocalaması yaşayıp kimliklerini netleştiremeyen insanlarda görülür.
Bir de son olarak hasta kimliği geliştirenler vardır. Çocuk rol denemeleri yapıyor, bu rol denemelerinde başarılı olamıyor, sosyal kabul görmüyor, kendini ortaya koyup ifade edecek bir yapısı yok. Dolayısıyla tek seçeneği kalıyor, hasta kimliği ile var olmak. Kişinin bir kimliği yoktur bir ruh sağlığı uzmanına gider, sende panik atak var denir ve kişi ölümüne bu tanıya yapışarak bunu kendisine kimlik edinir. Çünkü başka türlü var olma şansı yoktur. Bu şekilde etrafındakiler onunla ilgilenir bu ilgiden beslenir ve ancak bununla kendisini ortaya koyabilir.
Sonuç olarak ergenlik dönemi ruhsal yapımızın sağlıklı bir seyirde devam etmesi için verilen ikinci bir şanstır adeta. Çocuk desteklenip uğraşları konusunda cesaretlendirilirse bu cendereden sağlıklı olarak çıkıp hayat yoluna emin adımlarla devam edebilmesi mümkün olabilmektedir.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Ergenlik Dönemi; Ara Sokaklardan Ana Caddeye Çıkış Zamanı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Necdet DÖNMEZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Necdet DÖNMEZ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni
Yazan Uzman
|
ergenlik, ergenlikte kimlik bunalımı, ergenlikte öfke problemi, ergenlikte iletişim, ergenle iletişim, ergenlik problemi
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.