2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kişilikle İlgili Tanımlar
MAKALE #20836 © Yazan Psk.Halil TÜRKMEN | Yayın Ekim 2019 | 4,377 Okuyucu
KİŞİLİKLE İLGİLİ TANIMLAR


Kişilik konusunda, sağlıklı bir bilgi sahibi olabilmek için şüphesiz dünden bugüne kişilik tanımları, bu konuda yapılan araştırmalar, bilimsel çalışmalar ve deneyimler, kişilik kuramcılarının görüş, düşünce ve önerileri bize yol gösterip; ışık tutacaktır. Bugüne kadar kişilik konusunda yapılan çalışmalara kendi araştırmalarımı, çalışmalarımı ve deneyimlerimi de ekleyerek; okuyucularıma, meslektaşlarıma yararlı olacağını umarak; mümkün olduğunca sade ve anlaşılır bir üslupla kişilik nedir, nasıl oluşur ve nasıl gelişir. Kişilik Bozukluklarının Uluslararası Sınıflaması, Tedavi ve Çözümleme Yöntemleri hakkında bilgilendirmeye çaba göstereceğim.


Bireylerin doğumdan başlayarak, yetişkinliğe kadar ki süreçte, sağlıklı ya da sağlıksız kişilik oluşumuna katkıda bulunan başta çekirdek aile ve bireyleri, sonra yakın çevresi ve toplumsal çevresini oluşturan birey ler, akran çevresi, bu sosyal çevre koşullarının kişilik oluşumuna, olumlu ya da olumsuz katkıları ve ailede yetiştiriliş biçimlerine göre sağlıklı ve normal ya da sağlıksız, hastalıklı ve anormal kişilik özelliklerinin nasıl bir kuşaktan, diğer kuşağa aktarıldığı, kişilik bozukluklarının sınıflandırılması, “ DSM-III-R DSM-4” özellikleri ve ayırıcı tanımlamaları, düzeltme yöntemleri; benim hazırladığım ve yıllar süren araştırma ve çalışmalarımın ürünü olan Türkmen Kişilik Envanterinin sonuçlarını ve bu konuda deneyimlerimi birleş tirerek yayınlamayı düşündüm. Umudum odur ki, öncelikli olarak doğumdan çocukluğa, çocukluktan ergen liğe, ergenlikten genç yetişkinliğe geçiş sürecinde, sağlıklı kişilik özelliklerine sahip bireylerin yetiştirilmesi ne, yetişmekte olan genç kuşaklara ve evrendeki kendini bu alanda yetiştirmek gayret ve çabası içinde bulunan, kendini yetiştirmek ve deneyim kazanmak isteyen araştırmacılara, psikolog meslektaşlarıma, psikoloji öğrencilerine ve bilim adamlarına; kısacası bu eser başta ülkemiz olmak üzere, dünyamıza ve evrende yaşamın olduğu çeşitli dünyalarda yaşayan, düşünen canlılara ışık tutar, rehberlik eder ve gerekli katkıları sağlar. Şimdi sırasıyla kişilik, kişilik oluşumuna ve gelişimine zemin hazırlayan faktörler ve kişilik tanımlarının, dünden bugüne tarihsel gelişimine bir göz atarak ele alalım.


Çok eski çağlardan beri insan kişiliğini tanımlama ve sınıflandırma çabaları olmuştur. İlk defa Hipokrat daha sonraları Galenus kanlı, sarı safralı, kara safralı ve balgamlı kişilikleri tanımlamaları yapmışlardır. Birçok hastalığın bu salgıların aşırılığından oluştuğunu ileri sürmüşlerdir. Kretschmer belli beden tiplerine uyan kişilik tiplerini tanımlamıştır. Atletik tip-normal kişilik, piknik tip- siklotimik kişilik, astenik tip-şizoid kişilik ve displastik tip olarak ele almıştır. Ancak bu tipolojiler bugün tarihe karışmış ve Beden yapısı ile kişilik arasında bir ilişki olduğu bugüne kadar kanıtlanmamıştır. Psikolojik açıdan kişilik tipleri ise ilk defa psikoanalitik çalışmalarla gündeme gelmiştir.


Shirley ve Gesell’in 1928 yılında yaptıkları araştırmalarda, kişinin temel gelişim, hız, yön ve niteliğinin her şeyden çok kalıtımla geçen özelliklere ve genetik etmenlerin işleyişine bağlı olduğunu; bütün kişilik belirtilerinin şu veya bu derecede genetik etmenlerin etkisinde kaldığını belirlemişlerdir. Özellikle bazı akıl hastalıklarında bu özelliklerin belirgin olduğunu öne sürmüşlerdir. “Gesell ve Shirley-1928. Bazı akıl hastalığı belirtileri özellikle Şizofreni, Manyak- Depresiv Psikoz”



1958 yılında Kallman’ın bulguları, bu görüşü desteklemiş şizofrenide aileden aileye kalıtımın etkisinin varlığını kanıtlar gibi görünmekle birlikte, çekinik karakterli genler yolu ile geçmediğini çok sayıda gen yolu ile geçtiğini belirlemiştir. Ancak kişi yaşamını şizofrenin oluşmayacağı elverişli koşullarda sürdür düğünde bu kalıtsal eğilim ortaya çıkmayabilmektedir. Özellikle şeker hastalığı, kan basıncı yüksekliği gibi bedensel hastalıklara kalıtsal eğilim gösteren kişilerde, genel yaşam koşulları bu hastalıkların oluşmaya cağı biçimde düzenlendiğinde, bu hastalıklar ortaya çıkmamaktadır. Kısaca bazı hastalıklarda, kalıtsal faktörler rol oynasa da çevresel faktörler düzenlendiğinde ortaya çıkma olasılığı azalmaktadır.


Kişilik kavramı, persona sözcüğünden türetilmiştir, Busöz tiyatrodaki oyuncuların rollerine uygun olarak taktıkları maske anlamına gelmektedir. Aktörler baskın olan bazı duyguları, trajedi, komedi biçi minde ifade etmek için maskeler aracılığı ile konuşurlardı. Kişilik bireylerin iç çevresi ve dış çevresiyle sürekli olarak kurduğu ilişkilerde, kendisini başkalarından yani diğer insanlardan farklı kılarak, ayıran tutarlı ve yapılaşmış bireysel özelliklerin tümünü yansıtır. Kişiliğin içyapısı, insanı diğer bireylerden ayıran bireysel özelliklerini içerir. “Fiziği, ilgileri, becerileri, huyu, yetenekleri, davranışları, güçlü ve zayıf yönleri vb.” Kişiliğin dış yapısı, bireyin kendini tanımasını sağlayan özelliklerini içerir. “Fikirlerin, amaçların, tutumların yetenek ve ilgilerin meydana getirdiği, sistemli duygusal, güdüsel, dürtüsel, eylemsel ve bilinçli, bilinçsiz tüm eğilimlerini kapsar. Kendini algılama biçimi kendine özgü, kararlı ve tutarlı bir bütünlük içindedir. Bu nedenle her bireyin yaşantısı süre-since yaşanan çatışmalar, engellemeler ve yapılmak istenip de yapılmayan davranışlar ve kullanılan savunmaya yönelik mekanizmalar ve uyum sağlama süreçlerini de içermektedir.



Geçmişte olduğu gibi günümüzde bireyler topluma uyum sağlamak amacı ile iletişim ve ilişkilerinde bazı yapmacık ve gerçekçi olmayan davranışlarda bulunmaya çaba gösterirler. Bu şekilde davranmadıklarında toplumdan soyutlanıp, dışlanacakları düşünceleri, bu tür davranışlara bireyi itmekte etkili olmaktadır. Yani çevredeki çeşitli bireye şekil verici faktörler ya da güçler bireyin bu maskeleri oluşturmasına ön ayak olup adeta zorlamaktadırlar. Bu maskeler sayesinde dış dünya üzerinde rol oynarken, dış dünyada kendileri üzerinde rol oynamaktadır. Çoğu zaman bu maskeler sıklıkla kullanıldıkça, çevresindeki insanlar bireyleri bu kişilikleri ile tanımlamaları sonucu; birey bu maskeleri kullanma sıklığı ile orantılı olarak diğer insan larca bu sahte ego ile tanınmalarına vesile olur. Bu koşullarla kişi bu sahte ego oluşturan maskelerin verdiği zararların farkında olmadığı ve kendine çeki düzen vermediği sürece, süreç içinde kendi gerçekçi kişiliği ile özdeştirerek, kişilik problemleri sonucu daha büyük ve onarılmaz zararlar görmeye başlar ve bu sahte kişiliğin kölesine dönüşür.


Eren kişiliğin başlıca özelliklerini şu şekilde belirtmiştir. (2000) Kişilik doğuştan var olan ve sonradan e dinip, kazanılan eğilimlerin bütününden meydana gelir. Kişilik kazanılan bu eğilimlerin düzenlemesidir. Her insanın kişisel özelliğini diğer insanlardan ayıran birtakım farklılıklar mevcuttur. Yeryüzünde kişilik kavra mı sayılamayacak tipleri içermektedir. Kişilik bireylerin eğilimlerini çevreye uydurarak, benliği ile dış çevre sinin iletişimlerinden oluşur. Bu şekilde çevreyle uyum sağladığı oranda sosyal uyum biçiminde karşımıza çıkma olasılığı yüksek seviyelere erişir. Her kişiliğin doğuştan kazanılmış bir tek karakteri vardır ve karak ter kişiliğin vazgeçilmez bir unsurudur.
Bu özellikleri ile kişilik bireylerin kendisini tanıyarak, çevresine uymasını belirleyen psikofizik bileşenlerin dinamik olarak düzenlenmesi sistemi ya da toplumsal yaşam sürecinde edinilen alışkanlık ve davranışlar yapısıdır.


Yukarda açıklandığı gibi kişilik iletişim ve sosyal uyum süreçlerinde çevreye uyum sağlamak amacı ile kullanılan, süreç içinde ödüllendirildikçe diğer değişle düzenlenmeye çalışılan davranışlar, çevreyle sağlıklı ilişkiler kurulup, geliştirildiği oranda bu davranışlar süreç içinde alışkanlığa dönüşür. Diğer değişle bireyin doğuştan getirdiği karakterine bürünerek, kişiliğinin bir parçasına dönüşür. Bu nedenlerle yukarda tanı mından da anlaşılacağı gibi kişiliği, karakter ve mizaçtan ayırmakta yarar vardır. Karakter sürekli ve yer leşmiş kişilik eğilimlerini veya bireyin ahlâkî niteliklerim belirlemede kullanılırken; mizaç bireylerin kişiliği nin duygusal ifadesi için kullanılmaktadır.
Kalıtımın kişiliğin bazı özelliklerinin oluşumunda, en etkili olduğu alan bedensel özelliklerinin oluşumu ile ilgilidir. “ Et-kinlik düzeyi, duyarlılık ve uyum özeliklerinin belirlenmesinde etkilidir.”İnsan kalıtımın dışın da milyonlarca yıllık toplumsal evrimin sonucu yaşadığı doğa ile birlikte; kuşaktan kuşağa aktarılan, top lumsal ve kültürel çevrenin özelliklerine uygun ortak kişilik özeliklerini oluşturur. İçinde bulunduğu kültürel çevrenin belirgin ve kendine özgü özellikleri, kuralları, inançları ve kendilerinden beklenen toplumsal rol ve görevleri vardır. Bu nedenle toplumsal roller gruptan gruba değişiklik gösterir. Süreç içinde toplum içindeki durumu ve koşulları değiştikçe rollerde de değişiklikler oluşur. Toplumca belirlenen, kabul görülüp düşünü len davranışlar ve roller, “ Bir grubun bu özellikleri, farklı gruplarca olumsuz, kabul edilmez, onay görmez olabilir.“ grubundaki diğer bireylere, benimsetilmeye ve öğretilmeye çalışılır. Bu yönü ile her birey grup ya da toplum içindeki diğer bireylerle etkileşim içindedir. Bu etkileşim önce aile bireyleri arasında başlar, sonra toplumun iletişim, etkileşim durumunda olduğu diğer bireyleri ile devam eder. Bu nedenle her bireyin içinde bulunduğu koşullar, aile ilişkileri, yetiştiriş biçimlerindeki farklılıklar kadar bireyin istek, öğrenme ve yapma ya da uygulama denilen benlik işlevleri farklılıklar taşır. Özdeş ikizler bile bedensel yönden aynı özellikleri taşırken, kişilik olarak farklı özellikleri kazanır ve taşırlar. “ Coleman ”

“ Bukhler’ e göre Kişiliğin derinliklerine bakarsak alevlenen, genişleyen, büzülen ve gücün daha derin katmanlarını ortaya çıkaran bu muazzam gücü görürüz. Yine de bu, korkunç bir tezahürün içine bakmak gibidir. Şimdiki kimliğimiz, derin benliğimizin içtepisi ve çevrenin etki ve güçlerinin etkileşimi tarafından işte bu temel yapı üzerine inşa edilmiştir. Ama ister hoşumuza gitsin ister gitmesin aynı bir bitkinin yaşamını içinde hapis olduğu taştan, bu yetersizliği zaferle fethedip kısıtlılığın altından boy vermesi gibi, bir kişilik oluşacaktır. Ne var ki biçimsiz yaprakları ve eğik gövdesi onun kurtuluş mücadelesinin acısını göstermekte tedir. Bu muazzam enerjiyi ve kişiliğimizin merkezinde yatan amacı asla unutmamalıyız, çünkü gerçek ben liğin isteğinin bir ifade bulmaya çabaladığı yer işte burası, psikenin ateşli derinlikleridir. Çoğunlukla onay ladığımız sınırlı ahlakın içinde, oluşturulmuş olan kişilik, önceden konuştuğu-muz bitki gibidir, çarpıtılmış ve solgun ve içteki primordiyel ateşin pek azı yüzeydeki benlikte tezahür etmiştir. Ahlak kurallarının kaldırıl masını değil, sadece onların yeniden denetlenmesini savunuyoruz. Böylece gerçek ahlakın özü; tamamen geleneksel, çoğu zaman ikiyüzlü olandan, toplumun gözünde bunlarla ilişkilendirilmiş düşünce biçimlerin den ayrılmalıdır. Eğer “Ahlak- Morals” kelimesini “moris” – gelenek anlamında düşünecek olursak, o zaman görürüz ki yararlılığı bitmiş gelenekler olduğu gibi, belli bir zamana ait olmayan, tamamen zamansız olanlar da vardır. Bazı gelenekler ise da yeni kullanılmaya başlanmıştır ve toplum üzerindeki etkisinin test edilmesi gerekmektedir. Zamansız gelenekler “Üstatların erdemi” nin insan dünyasındaki yansıması olduğundan dolayı bütün din-lerin ve yaratıkların temelini oluşturur. Geçici heveslere, isteklere veya şuna buna ait olmayan yaşam kuralları, yaşı olmayan bilgeliği takip edenlerin etik bakış açısının ifadeleridir. Günümüzde dört bir yandan bize diretilen bütün fikirleri ve ahlak kurallarını ölçmemizi sağlayacak gerçek mihenk taşı budur.”


Yukarda açıklamalardan da anlaşılacağı gibi yaşadığımız sosyal çevre içindeki gelenekler, görenekler, dini inançlar bazı yaşam kurallarını çağdaş olmadığı halde, istediğimizce yaşamamız ve kendimizi ifade etmemiz gerekirken; bu isteklerimize, davranışlarımıza ve yapmak istediğimiz eylemlere sınırlar getirerek, engellemeye çalışırlar. Bazen bu engellemelerle yetinmeyerek, kendilerinin koydukları katı kurallara, biz lere uysa da uymasa da körü körüne uymamızı, bunu yaparken kendi kişiliğimizden bazı tavizler vermemizi ister ve bizlere diretirler. Bu koşullarda bireyin bunlara uymaktan veya uymak için maskeler kullanarak öğle davranıyormuş gibi çevreyle iletişim ve ilişkiler kurmasından kaynaklı kişiliği ile uzaktan yakından örtüşüp, bağdaşmayan zorlanıcı yapmacık davranışlar kullanıldığı, süreç içinde istemeden de olsa yaşam biçimi ile pekiştirilerek; kişiliğinin bir parçasına bürünmesi kaçınılmaz hale gelir. Yaşamda istenilmeden de olsa kullanılan bu maskelerin kişiliği etkilemesi düşünülemez. Ayrıca gerçek kişiliğimizi gölgelemesi kaçı nılmazdır. Bazen birey bu maskeleri günlük yaşamında kullanmak istemeyip, kendini frenlemeye ve kontrol altında tutmaya çaba gösterse de; toplumdan soyutlanıp, dışlandığını fark ettiğinde, bu maskeleri kullan maktan başka çaresi olmadığını anlayacaktır. Bireyin gerçek kişiliği dışında sahte kişiliklerle bu biçimde toplum içinde tanınmasına vesile olacaktır.
Tüm bu koşullarda daha önceden söylediğimiz üzere kişilik, gerçek benlik tarafından giyilen bir “maske” olarak görülebilir. Ama kişiliğin başka ve çok daha pozitif ve aktif bir ifadesi vardır. Eğer psikolojik araş tırma süreciyle kendi kişiliğimize bakmaya başlarsak, aynı zamanda hem muhteşem, hem de berbat bir şeyle ilişkiye geçtiğimizi keşfederiz. Buna kelimenin tam anlamıyla “Korkunç” diyebiliriz.


Oysa birey ileride bazı kişilik bozuklukları ve kişiliği ile ilgili sorunlar yaşamaması için içinde yaşadığı sosyal çevreyle iletişim, ilişki ve etkileşimlerde bulunurken; kendi kişiliğine uygun ve gerçekçi olmayan sırf sosyal çevreye uyum sağlamak amacı ile bazı tavizler vererek, diğer değişle kişiliği ile bağdaşmayan bazı maskeler kullanarak davranmak yerine; içinden geldiğince, gerçekçi ve kişiliğine uygun davranışlarda bulunması tercih edilmesi daha mantıklı olacaktır. Ancak gerçek yaşamda bu durum asla mümkün ve olası olmamaktadır. Bu nedenle çevreye uyum sağlamak amacı ile kullanılan bu maskelerin aslında kişiliğe büyük zararlar verdiğinin farkında olmalıyız. Asıl olan gerek bireyin içsel süreçlerinin, gerekse dış çevrenin yani iki tarafında yararına olan tutum, davranış, iletişim ve ilişkilerin belirlenerek; etkileşimde bulunmak ve bir taraftan kendi kişiliğimizden taviz vermeden ve yapmacık davranışlarda bulunmadan, diğer taraftan toplu ma bu şekilde de uyum sağlayarak, çevremizdeki bireylere zarar vermeden, olumsuzluklar oluşturmadan kendimizi olduğu gibi mevcut kişiliğimizle kabul ettirmek önem arz etmektedir. Bu koşullarda dışsal süreç lere herhangi bir zarar vermeden, içsel süreçlerde de olumsuzluklar yaşanmayacağı için kişilik bozukluk ları da ortaya çıkmayacaktır.


Tekrar Bukhler’in görüşlerine dönecek olursak, kişiliğimizin bir başka görünümünü ele alalım. “Herhangi bir sebebi olmak sızın üzerimize çöken acayip ruh halleri tarafından sıklıkla şaşırtılırız. Bunları ruh hali olarak adlandırdık ama bunlar sadece ruh hali olmaktan daha fazla bir şey gibi görünmektedir. Çünkü beraberlerinde bir güç hissi, daha doğrusu, açıklaması zor ama en açık şekilde deneyimlendiği üzere, bir bireysellik hissi getirirler. Bilince dolan bu akımlar nedir? Gölgelendirici Duygu Yükleri. Bu sadece bir şey olabilir ve o da güçlü bir kişiliğin veya kişiliğin üstündeki bir güç noktasının patlamasıdır. Bu çoğunlukla durumu açıklar. Yalnız bunlar, daha güçlü, kişisel ve çok enteresan bir şeylerin bizim üzerimizdeki etkisin den kaynaklanıyor olabilirler. Bizim gerçek benliğimiz tarafından yapılmış olan geçmişteki kişiliklerimiz halen daha iç benlikte bulunmakta ve fiziksel, astral ve zihinsel bedenlerin elden çıkarılmış olmalarına rağmen oradaki ebedi deneyimlerine devam etmektedirler. Bu tür taşıtlara ihtiyaç duymamalarına rağmen, gerek duydukları takdirde tezahür etmek istedikleri seviyede geçici bedenler materyalize ederler. Yalnız daha sık olarak, şimdiki kişiliği gölgelendirirler ve bu gölgelendirmenin belli bir periyodik ritmi vardır. Bu sayede, bu periyodik iniş çıkışları gösteren bir çizelge yapabilir ve bu etkilerin bizi etkiyeceği zamanları çıkarımlarda bulunarak görebiliriz. Kişiliğimizin içindeki bu olağandışı dalgaların bilgisi eğitimin çok önemli bir parçasını teşkil etmektedir. Örneğin geçmişteki güçlü bir savaşçı kişilik baskın bir şekilde içi mizde bulunurken hassas ve oldukça duygusal konularla ilgilenmek tavsiye edilebilir mi? Onun problemleri çözme şekli pek yararlı olmayabilir. Veya bizim için dış dünyada bir atılım da bulunmak gerekli olduğunda, bütün hayatını inzivada geçirmiş bir kişiliğin etkisi üzerimizdeyken bunu denememiz tavsiye edilebilir mi?”


“Ayırt edebilme yetisi, yol üzerindeki ilk erdemdir.”


Eğer bireyler ayırt edebilme erdemi üzerine pratik yaparsa, uzun süre gereksiz yere karanlıkta gezinmekten kurtulurlar.


“Şu akılda tutulmalıdır ki, bu tür doğaya sahip her bir grupla ortak çalışan iç planda onlara denk gelen işçiler bulunmaktadır. Onlar da Üstadın etkisi üzerinde tefekkür ederler. Grubun üyeleri üzerinde çalışan bu etki, aynen sıcak bir ev atmosferinin içindeki bitkilerin büyüyüp gelişmesini sağladığı gibi herkesi çeşitli seviyelerde etkilemeye başlar. Böylece, bağların sıkı olduğu bir grupta, düzgün bir bağlantıyla, spritüel ve mental doğanın sağlam gelişimi, psişik ve sezgisel melekelerin gelişmesiyle başa baş gider. Bu en idealidir, ama birçoğumuzun farklı doğası ve zayıf ve dengesiz ifadeleri yüzünden bir grubun gelişimi, kural olarak, bu kadar ideal bir çizgide ilerlemez. Sık sık anlaşmazlık ve çekişmeler olur ve işte bu noktada grup lide-rinin gücü ve bilgeliği denemeye tabi tutulur. Bu tür durumlarda öğrencinin takınacağı iyi bir zihinsel tavır, Dion Fortune’un eğitim aldığı Altın Şafak Locasına karşı benimsediği tavırdır. Şöyle diyordu “ Loca için deki çeşitli çekişmelerde yer almadım, ama bize öğretilen ilkeler üzerinde sebatla çalıştım.” Bazen bir organize grubun dışında kalmak daha iyidir, ama böyle bir grubun vereceği yardım çok büyük olabilir ve öğrenci için kendisine sunulduğunda bir gruba katılma ihtimalini düşünmeyi reddetmek aptalca olacaktır.


Ayırt etme yetisinin, ister grup ister bireysel Öğretmen olsun, hem grubun hem de öğretmenin nihai amacı öğrenciyi bir gün kendi kutsal koruyucu meleğinin bilgisine ve onunla iletişim kurmaya erişebilecek şekilde eğitmek ve geliştirmektir Kendi gerçek spritüel benliğimiz ve bu iç öğretmenden kendi evrimsel haccımızın amacı yolunda durmaksızın içimizde çalışacak olan gerçek inisiyasyonu edinebiliriz.

İnsan belirli bir toplum içinde yaşamaktadır. Bu en küçük topluluk olan aileden başlayarak, akran çevresi, okul veya iş çevresi ve birlikte yaşadığı toplumsal çevredir. İnsan istese de istemese de içinde bulunduğu bu toplumsal çevrenin belirli kurallarına uymak zorundadır. Ancak toplumsal çevreden soyutlanmama ve dışlanmamak, bu çevrenin dışına atılmamak için bu çevrenin kurallarına uymaya çaba göstermesi gerekmek tedir. Bu kurallara uyarken veya uymaya çaba gösterirken kişiliğinden yani içsel süreçlerinden belirli taviz ler vermesi kaçınılmaz olacaktır. Ancak vereceği tavizler kişiliğini, içsel süreçlerini olumsuz etkileyecek biçimde sürekli bazı maskeler kullanılarak olmamalıdır. Yani kişiliğimizi kısıtlayan farklı tutum ve davranış lar içinde bulunmak hele hele bunları alış-kanlığa dönüştürmek kişiliğimize tamiri olanaksız zararlar vere cektir. Bir taraftan içinde bulunduğunuz topluma uyum için çabaları gösterirken, diğer taraftan kişiliğinizi fazla kısıtlamadan, özellikle kişilik bütünlüğüne zarar verecek tutum ve davranışları ayırt etme erdemini gösterip, istenmeyen ve kişiliğimize zarar verici davranışlarda kullanılmaması tercih edilmelidir. Bu neden le davranışları kontrol etme erdeminin gösterilmesi yalnız düşünen insana ve insanca özelliklere has olan size özgü bir özellik olduğu unutulmamalıdır.”


Bu koşullarda içinde bulunduğunuz sosyal çevre ile iletişim, ilişki, davranışlarda ve etkileşimlerde bulu nurken; bazı yararlar elde etmekle kalmayacak, birey olarak sosyal bir varlığa dönüşümün altın anahtarına da sahip olunacaktır. Diğer yandan kişilik bütünlüğünüzü koruyarak, yararınıza olan bazı kişilik deneyim lerini de kazanmış olacaksınız. Önemli olan bu ayrımı yapacak biçimde kendinizi kontrol etmesini bilerek, bireysel deneyimler kazanmak her koşulda tercihiniz olmalıdır.


Yine Bukhler’in görüşlerine dönecek olursak, “Kişiliğe tapınmanın en yaygın şekillerinden biri de, o kült dünyadaki bir lidere veya bir öğretmene gösterdiğimiz kayıtsız şartsız ve yoğun duygusal bağlıktır Aynı zamanda, kişiliğe tapınma başka bir şekilde de kendi talihsiz objesine zarar verir. Enkarne olduğumuz sürece kişiliğimizin kısıtlamalarına tabiiyiz. Yıllar boyunca oluşturduğumuz maske, değişen koşullara ve yeni tavırlara adapte olmamızda engel teşkil edecektir. Yine de bizim için bu bir şey ifade ediyorsa adapte olmalıyız. Aynı zamanda, kişiliğe tapınma başka bir şekilde de kendi talihsiz objesine zarar verir. Enkarne olduğumuz sürece kişiliğimizin kısıtlamalarına tabiiyiz. Yıllar boyunca oluşturduğumuz maske, değişen koşullara ve yeni tavırlara adapte olmamızda engel teşkil edecektir. Yine de bizim için bu bir şey ifade ediyorsa adapte olmalıyız Her birimizin içinde öğrenci ile öğretmen aynı şekilde ‘gölge’dir. Bu er geç ele almamız gereken bir şeydir. Eğer bunu tanır ve kabul edersek pek çok dertten kurtulmuş oluruz.


Özetle, dünya düzeyi ve onun koşullandırıcı etkisiyle ilgilenmemizde hepimizin araç olarak oluşturduğu maske ve kişiliğin faziletlerini ve kötü yönlerini göstermeye çalışıyoruz. Diğer insanlar ve özellikle öğret menlerimiz üzerinde yersiz bir bağlılıkla gerilim yaratıyoruz. Bu da bizi kişilik sorununun başka bir açısına götürüyor. Eğer öğrencinin ezoterik çabalarında kendi kendine yetebilecek şekilde kendini eğitmesi gerektiğini söylersek, ÖĞRETMEN, PSİKİYATRİST, PSİKOLOG’ TAN aldığımız yardımın yararsız olduğunu söylemiş oluruz? Bu biraz çelişkili görünüyor.”


Her bireyin kişilik özelliklerinin belirlenmesinde aile çevresi ve toplumsal çevresi önemli rol oynamaktadır. Ancak, bireyin kendisi ve çevresindeki olaylar hakkında görüş ve düşünceleri, bunların nasıl oluştuğu; kendi dünyasındaki olanaklar, değişim ve gelişmelerin ne ölçüde ve nasıl gerçekleşeceği; bireyce nelerin doğru nelerin yanlış, nelerin iyi nelerin kötü olduğu, nelerin onay göreceği, nelerin onaylanmayacağı vb. konularda inançları, düşünceleri ve bireyin yönelişleri, farklılıklar taşır. Bu farklılıklar bir taraftan davranışlara yön verirken, diğer taraftan içsel denetimi gerçekleştirir. İçsel denetimin yeterince gerçekleşmediği durumlarda, toplum kendi düzenini korumak için kısıtlayıcı ve engelleyici önlemler alır. Bireyin nasıl bir insan olması gerektiği, ona algılama, düşünme ve davranışlarında bir değişmezlik sağlar ve yalnız o bireye özgü bir yaşam biçimi oluşturmasının gerçekleştirir. Bu nedenle, kimlik geliştirme süreci ve kişiliğin taşıyacağı özellikler kişiden, kişiye değişiklikler gösterir gerçekliği göz ardı edilmemelidir.


Bireylerin, kişilik özellikleri kendine özgü, belirgin, süreç içinde güç değişen, tutarlı ve yapılaşmış özelliklerinden oluşur. Sosyal çevresiyle etkileşiminde gösterdiği tutum ve davranışlar her bireyin kişilik yapısı ile ilişkili olarak yansıtılır. Kişilik her bireyin kişiliğinin temel özelliklerinin bir sentezidir. Bu özellikleri bilinirse, bireyin kişiliği de öğrenilmiş olur.


"İnsan gelişiminin kendine has bir özelliği vardır, önemli olan her dönemi dolu, dolu yaşamaktır." Psikolog Halil Türkmen



Kişilik kavramı, bireyin kendine özgü olan ve başkalarından ayırt ettiren, uygun yaşam biçimini oluşturan bilinçli ya da bilinç dışı biliş” cognition” duygularının ve davranış örüntülerinin tümüdür. Bu özellikler bireyin bilme, düşünme, algılama biçimi, “cognitive style “ belli durumlarda belli duygusal tepki gösterme yetileri, engellenme ve çatışmalar karşısında baş etme “coping” ve savunma düzenekleridir. Psikanalizde kişilik ve karakter eş anlamda kullanılmaktadır.” Orhan Öztürk- 1988”


Tüm bu tanımlara dayanarak, kişiliğin tanımını yapacak olursak. Kişilik, Bireyin sosyal çevresi ve diğer bireylerle ilişki, iletişim ve etkileşiminde ortaya koyduğu; varlığını korumak, ayakta kalabilmek için verdiği mücadele ve uyum sağlama süreçleridir. “ İlgi, istek, duyuş, tutum, algılama, düşünüş, tepkileri, davranışları vb.”
Kısaca kişilik, bireyi birey yapan ve diğer bireylerden ayıran özelliklerin bütününden oluşur.



Kişilik oluşumunda, bazı akıl hastalıklarında kalıtsal faktörler etkili olmaktadır. Kişilik evrimsel gelişme ile ilişkili olarak doğuştan başlayarak, olgunlaşma ve öğrenme süreçleriyle ilişkili olarak; bireyselleşme ve toplumsallaşma süreçleri doğrultusunda bireyi etkileyerek, kişiliği geliştirir ve bireyin gelişimi boyunca sürerek devam eden uyum süreçlerinden oluşur. Bu nedenle her birey farklı kişilik özelliklerine sahiptir. Kişilik, insanı başkalarından ayıran bireysel özelliklerin tümünü yansıtır. Kişiliğin içyapısı, insanı diğer bireylerden ayıran bireysel özelliklerini içerir. “Fiziği, ilgileri, becerileri, huyu, yetenekleri, davranışları, güçlü ve zayıf yönleri vb.” Kişiliğin dış yapısı daha önce de tanımlandığı gibi, bireyin kendini tanımasını sağlayan özelliklerini içerir. “Fikirlerin, tutumların meydana getirdiği, sistemli duygusal, güdüsel ve dürtüsel, eylemsel ve bilinçli, bilinçsiz tüm eğilimlerini kapsar.”


Bu tanımı açıklamak gerekirse, her bireyin bireysel özellikleri dikkate alındığında her birey kendine özgü ve farklılık taşıyan kişilik özelliklerine sahiptir. Bu nedenle aynı olaylarda bile verdiği tepkiler, iletişim biçimi ve bulunduğu davranış ve eylemlerden yola çıkıldığında; bu bireysel farklılıkları gözlemlemek olasıdır. Yine her bireyin kişiliğindeki farklılıklar tutarlı veya tutarsız oluşuyla da doğrudan ilgili olmaktadır. Yani aynı olay karşısında birkaç gün, hafta veya ay kişinin davranışları nasılsa sürekli aynı veya benzer davranışları göstermesi o bireyin tutarlı olduğunu her olayda farklı davranış ve eylemlerde bulunması ise tutarsız olduğunun göstergesidir. Ayrıca bireyin davranışları ve eylemleri ile sistemli bir bütünlük taşıması kişiliğin ayrı ve en önemli unsurlarını oluşturur. Yani davranışları aynı olaylara karşı bir sistem bütünlüğü içinde aynı özellikleri taşıması, tutarlı olması ve birbirleriyle bağlantılı özellikleri taşıması ve bireyin kişiliğini yansıtıcı özellikleri taşıması önem kazanmaktadır.



Yine kişilik yapısının oluşumu ve gelişimi konularında ağırlıklı olmak üzere, yapıtımın (makalemin) çeşitli bölümlerinde önemi sürekli anımsatılarak, örnekler vereceğim ve eğitimcilerce önemsenmesi gereken husus; kişilik yapısı ve kişilik bozukluklarının büyük oranda çocukluk yıllarında şekillenmekte ve ergenlik yıllarında pekiştirilerek oturması hususudur, bu husus önemsenmelidir. Bu nedenle herhangi bir tutum ve davranışın kişilik özelliği sayılabilmesi için çocukluk ya da ergenlik yıllarından beri gözleniyor olması gerekmektedir. İnsan yaşamını bir yandan renklendiren ve yaşamına anlam katan bir özellik olan duygular ise diğer yandan da kişilik yapısını belirleyen önemli özelliklerden birisi olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.



Yine her birey ilişkilerinde ve iletişimlerinde iç ve dış çevresiyle bir bütünlük ve ahenk içinde davranış ve eylemlerde bulunur. Yani bireyin duygu ve düşünceleri kadar, ilişkide bulunduğu veya iletişim kurduğu çevresi ve çevresindeki olay, nesne ve kişileri algılaması ve ilişki biçimi de önemli roller oynamaktadır.


Her birey genetik donanımı ve daha sonra kazandığı bireysel özellikleri ve donanımı ile farklı bir kişilik özelliği taşır.


Kişiliği daha iyi anlamak ve irdeleyebilmek için geçmişten günümüze kadar kişilik konusundaki kuramları bilmemizde ve kişilik bozukluklarının oluşum nedenlerini anlayıp, ortak özelliklerini ve ayırıcı özelliklerini kavrayarak bilmemizde yarar vardır. Oldukça geniş olan bu kuramları, temel ve ayırıcı özelliklerini; mümkün olduğunca okuyucularımı sıkmamak için özetin, özetini oluşturmaya çalışarak, oldukça kısa bilgiler vermeye çaba gösterdim. Özellikle, bireyin gelişiminde, çocukluk dönemi ve bu dönemdeki birinci kritik dönem ile ikinci kritik dönemi oluşturan ergenlik dönemindeki; bireysel gelişimi ve özelliklerini bilmemizde büyük yararlar vardır.



okuyucularımı sıkmamak için özetin, özetini oluşturmaya çalışarak, oldukça kısa bilgiler vermeye çaba gösterdim. Özellikle, bireyin gelişiminde, çocukluk dönemi ve bu dönemdeki birinci kritik dönem ile ikinci kritik dönemi oluşturan ergenlik dönemindeki; bireysel gelişimi ve özelliklerini bilmemizde büyük yararlar vardır.

KİŞİLİK GELİŞİMİ



Giriş:
Şimdi Kişilik oluşumu ve gelişimine tarihsel süreçlerine değinmeye devam ederek, bu konuda yapılan araştırma ve görüşleri kısaca açıklayarak, kişilik oluşumu konusunda bu güne kadar ileri sürülen görüşleri biraz daha detaylarına girerek ele almak istiyorum. Kişinin, bir canlı varlık haline geldiği bireysel gelişim süreçlerinde üç önemli aşamadan geçerek bireysel gelişimi tamamlanmaktadır. Bu aşamalar sırası ile canlı bir varlık olarak var olmanın ilk kıvılcımını oluşturan Döllenme, fiziksel olarak bireyleri diğer bireylerden ayırıcı olan Doğma ve kendine özgü bir birey oluşumunu sağlayan Benliğin Gelişimi aşamalarından yani süreçlerinden oluşmaktadır.



Yine bir çocuğu incelemenin ve anlamanın iki boyutu bulunmaktadır. Çocuğun büyüme ve davranışlarının nesnel boyutları, diğeri yaşantısının öznel boyutlarıdır. Çocuk tarafından bilinen ve çocuğun yaşantısının öznel boyutlarını içeren bütün süreçlerin toplamına benlik denir. Çocuğun, ben ve benim dediği şeyleri içine alarak benliği kuran fikirler, tutumlar, davranışlar; güdülenmede rol oynarlar ve diğer zihinsel durumlar; çocuğun yaşantısının ürünü, aynı zamanda yaşantısının bir parçasını oluştururlar.
Çocuk aile ortamında kendini değerlendirirken, özellikle anne- babanın (ebeveynlerin) etkisinde kalmaktadır. Anne- babanın çocuk üzerindeki etkisi yalnız duydukları, düşündükleri ve yaptıklarına bağlı olarak değil, değerlendirmelere de bağlı olarak etkileri büyük oranlarda olduğu dikkate alındığında ebeveynlerin etkisi önemsenmelidir. Çocuğun sağlıksız gelişimini etkileyen unsurlardan en önemlisi, kusurlu anne baba (Aynı ortamdaki büyük anne ve baba) tutumlarıdır ki, uyumsuzlukların başlıca kaynağını oluştururlar.



Çocuklarına sevgi ile yaklaşıp, büyütmeyen ya da çok az sevgi gösteren, çocuklarına çok karışan, kötü davranan, suçlayan, başkaları ile kıyaslayan, cezalar veren, her şeyine karışan çocukların tepkisel davranışlar geliştirdiği ve sağlıksız, kişilik ve psikolojik sorunları olan, uyumsuz bireyler olarak topluma kazandırıldıkları saptanmış ve bilinmesi gereken en önemli gerçekliktir. Bunun tersi koşullarda sıcak ve sevgi dolu aile yuvasında karşıt tutum ve davranışlarla, büyüyen yeri geldiğinde sınırlılığını bilen ve aşırı şımartılmayan çocuklar sağlıklı, kişilikli, sorunsuz ve uyumlu bireyler olarak toplumda yer almaktadırlar.



Çocuğun benlik kavramı, büyüklerin, özellikle ebeveynlerin tavır, tutum ve davranışlarının bir yansımasıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kişilikle İlgili Tanımlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Halil TÜRKMEN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Halil TÜRKMEN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Halil TÜRKMEN'in Yazıları
► Beyinle İlgili 10 Efsane Psk.Dnş.Ahmet Vezir TAYLAN
► Evlilik ile İlgili Yapılan Araştırmalar Psk.Esra TAŞDEMİR SEYİTOĞLU
► Boşanma ile İlgili Temel Görüşler Psk.Burçak DEMİRKAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Kişilikle İlgili Tanımlar' başlığıyla benzeşen toplam 63 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Demokratik ve Çağdaş Eğitim ÇOK OKUNUYOR Mayıs 2023
◊ Stres Testi Aralık 2008
◊ Unutkanlık Testi - Unutkanlık Ölçeği ÇOK OKUNUYOR Ağustos 2008
◊ Beck Anksiyete Ölçeği Ağustos 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:02
Top