2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ülkemizde Doktora Şiddet mi Daha Yaygındır Hastaya Şiddet Mi
MAKALE #8972 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Mayıs 2012 | 7,866 Okuyucu
DOKTORA ŞİDDET Mİ ÇOK HASTAYA ŞİDDET Mİ

Sadece fiziksel değil sözel, psikolojik, duygusal gibi çeşitleri bulunan şiddet aslında bir ifade biçimidir. İletişimden en önemli farkı sağlıksız, ilkel ve kaba bir yol olmasıdır. Ancak her şiddet eylemi sırf şiddet olsun diye ortaya konulmaz. Bu yol ile muhataba ya da başkalarına mesaj verilmeye çalışılır. Bu, işin çok önemli bir yönüdür.

Şiddet daha çok sağlıklı iletişim kanallarının tıkanık olduğu yer ve durumlarda (veya böyle hissedildiğinde) hayata geçirilir. Sözgelimi hasta bir mağduriyeti için doktoruyla konuşur, olmadı ilgili kişiyi, mesela başhekimi arar. Başhekim maiyetinde çalışan bir doktoru hakkıyla uyaramaz ise, bu daha önce de sürekli böyle olmuş ve hasta yeni durumun da muhtemelen böyle olacağını düşünüyorsa kişi kendi sorununu en kısa yol olan şiddet ile çözmeye çalışır. Şiddet bir sonuçtur. Şiddete giden yol uzundur. Kişiler bu uzun yolu tüketerek şiddet aşamasına ulaşır.

Bu meselenin diğer önemli bir yönü ise şiddete başvuran her kişinin hasta ruhlu, davranış problemleri bulunan bir psikopat olmadığıdır. Şiddete başvuran kişilere baktığınızda çoğunun günlük hayatında son derece normal işlevler görebilen, aile ilişkileri olan, arkadaşları, dostları bulunan kişiler olduğu görülecektir. Bu kişilerin belki de çoğu ilk defa şiddete bulaşmış kişilerdir.

Üçüncü bir boyut ise halkın artık her şeyi biliyor olması gerçeğidir. Halk vergi ödediğinin, kaliteli hizmet almanın ve iyi bir muamele görmenin en insani hakları olduğunun, bunun aksinin haklı bir gerekçesi bulunamayacağının, insani bir münasebetin lüks olmadığının farkına çoktan varmış durumdadır. Bunu hala anlayamayan, salt meslek odaklı bir kibirle halka hala tepeden bakmaya devam eden, mesleğini birilerinin tepesinde demoklesin kılıcı gibi kullanan bir kısım kişilerdir. Bu kişiler okulda öğretmen, hastanede doktor, bayındırlıkta mühendis olabilir. Burada mesleğin fazlaca bir önemi yoktur. Kişiler doktora sırf doktor olduğu için tepki veriyor değillerdir. Yani halkın doktorluk mesleği ile bir alerjisi falan yoktur. Çünkü bu meslek mensuplarını daha düne kadar omuzlarında taşıyan, köylü ise tavuk horoz kesip getiren, şehirli ise en marka yerlerden -çoluk çocuklarına dahi almadıkları halde- kravat gömlek alıp gelen onlardır.

Çoğu kişi şiddet sorununu, “Doktor tedavisini yapmış, ilacını da vermiş, daha ne yapsın, hayret” diye yorumlar. Söz konusu bir robot yahut makine olsa bunlar elbette ki yeterli gelebilir. Ancak doktorların muhatap olduğu kişiler en az yüzde ellisi psikolojiden ibaret olan insanlardır. İnsan onuru bulunan, ego sahibi, saygıyı hak ettiğini düşünen, aile ve sosyal çevresinde kendince saygınlığı bulunan bir varlıktır. Dolayısı ile psikolojik bir varlık olan insan söz konusu olduğunda ne yapıldığı değil, nasıl yapıldığı önem kazanır.

Örneğin bir panik haleti ruhiyesiyle acile gelen ve kanaması olan bir hastaya pansuman yapmak tıbbi açıdan yeterli gelebilir. Yoğun olarak anatomi, tıp eğitimi alan bir hekim hastası için bunun yeterli geldiğini düşünebilir. Görevini yaptığı düşüncesiyle ortada gülümseyerek gezinebilir. Ancak bu akan kanı doktor kadar doğru olarak yorumlayamayan, belki de hastasının birazdan öleceğini düşünen bir refakatçinin kafasındaki endişelere cevap vermezseniz, boynunuza astığınız dinleme cihazınızla ortalıkta sağa sola gezinir, hele hele elinizde çay olduğu halde hemşire hanımla gülerek sohbet ederseniz bu durumda ne yaptığınızın fazlaca bir önemi kalmaz, nasıl yaptığınız çok daha önemli olmaya başlar. Bir de, “Ben doktorum kardeşim, sadece ben bilirim” der, hala bu tür gerçekleri doğru okumama huyunu sürdürürseniz çalıştığınız masanın başına alarm zili takmakla, özel güvenliğin eli belinde ortalıkta daha çok gezinmesiyle falan bu şiddeti önleyemezsiniz.

Şiddet soğukkanlı bir düşünsel kurgu neticesinde değil, ani öfke ile ortaya çıkar. Ani öfkeli hallerde akıl ve irade yani kontrol duygusu geçici olarak kişiyi terk eder. Haliyle böylesi bir durumda kişi cezayı falan düşünemez. Ceza tek başına yeterli olsa en az yirmi sene yiyeceğini bilen hiçbir akıl sahibi varlık cinayet işlemez toplumlarda.

15 yıldır hastanede çalışıyorum. Doktora gitmekten hala çok çekinirim. Hele de yanımda bir yakınım, en çok da eşim falan olduğu halde! Çünkü bir insana nasıl yaklaşılacağını bile bilmeyen, daha doğrusu bunu bir türlü bilmek istemeyen bir doktor tarafından, sosyal bir ortamda, yani hemşirenin, bazı hastaların bulunduğu bir yerde saygıya aykırı / kaba bir yaklaşım görmekten, psikolog olmama rağmen abartılı bir tepki vermekten çok çekinirim. Üstelik de öfke kontrolü benim işimin bir parçası olduğu halde böyle. O yüzden dışardaki / sıradan insanların halini varın siz düşünün.

Siz kapısında, “Doktor bey, doktor bey” dedikçe, kendisine sürekli nazikçe, “Siz” diye hitap ettiğiniz halde size (bayansanız dahi) ısrarla, “Sen” diye yaklaşan; yine siz, “Hocam, hocam” dedikçe sizi yakınlarınızın yahut sizi beyaz atlı prensi olarak gören eşinizin gözünde iyice ezmek için yırtınan, böylece kendinizi size değersiz bir “pislikmiş” gibi hissettiren, böyle yaptıkça hekim olmakla bile doymayan egosu daha fazla şişen, alçalttıkça yükseldiğini zanneden, nasıl olmuşsa olmuş lakin dağlarda koyun dahi güdemeyeceğini, onları bile ürküteceğini düşündüğünüz bir yığın doktor var ortalıkta (elbette ki içlerinde kendinizden yaşça küçük dahi olsa elini öpmek isteyeceğiniz derecede saygıyı hak edenleri çok. O sebeple hepsini tenzih ediyorum).

Doktor olmayı, on yıl okumayı millete çektirmenin haklı gerekçesi gibi okuyan, ülkede emsallerine göre daha fazla gelire sahip olduğu, en çok saygıyı gördüğü halde babasının hayrına iş görüyormuş gibi davranan, kendi gördüğü ilginin asgarisini bile vatandaştan esirgeyen, bunu “zorlu bir eğitim aldım” diye anasının ak sütü gibi helal gören, böylece kurunun yanında yaşın da yanmasına sebep olan bir yığın iletişim yoksunu, değer fakiri, insanlıktan nasipsiz doktor var ne yazık ki. Bu sebeple, “Bir insan eşinin yanında aslandır” sözünün taşıdığı hakikati bilmediğini iyi bildiğim birçok hekimden psikopatlardan daha fazla çekinirim. Kendimi muhtemel tepkilerimden ancak bu şekilde korurum.

Soruyorum: Sadece fiziksel değil, sözel / duygusal şiddet gerçeğinden haberimiz var mıdır? Bu durumda hekimin fiziki bütünlüğüne yönelen her girişim şiddettir de hasta kişilerin ruhsal bütünlüklerini hedef alan ve hekimlere yapılandan çok daha yaygın olan bu tür girişimler şiddet değil midir? Onur kırmak kemik kırmaktan daha mı basit bir davranıştır? Kişiliği incitmek kolu incitmekten daha mı az önemlidir? Herhangi bir hastaneye başvurup da en az bir kere bu şiddete maruz kalmamış kaç hasta vardır? Öyleyse ülkemizde hekime şiddet mi daha yaygındır yoksa hastaya şiddet mi?

Birçok doktor bu yazıya eminim ki sinir olacaktır. “Bu kişi kesinlikle doktor düşmanı diyenden tutun şiddetin sorumlusu bu tip yazılar” diyenlere kadar bir yığın tepki alacağım. Ben on yıl eğitimin bile bu tarz düz mantıklara ve sığ düşüncelere mani olamadığını defalarca gözlemlemiş birisi olduğum için buna kesinlikle şaşırmayacak, haliyle de kızmayacağım.

Ama işimize gelse de gelmese de şiddet olgusunun diğer önemli bir yönü de budur. Bu tür nedenler şiddetin elbette ki haklı bahanesi olamaz, olmamalıdır da. Ancak tüm bu ve benzeri nedenlerle öfkeden deliye dönen kişiler ne yazık ki bahane falan dinlemiyorlar, dinlememeye de ahdetmiş görünüyorlar. Bu özellikle son dönemde daha da bariz bir biçimde görülüyor.

O halde ya bunlar doktorluk egomuza ağır gelecek, böylece bazı gerçekleri görmemeye ısrarla devam edeceğiz. Yahut bu gerçekleri doğru okuyacak, yani sorunu doğru teşhis edecek, şiddet belasından kurtulacağız.

Tercih bizim!

Aksi takdirde, salt polisiye tedbirlerle, şimdilerde acillerde yahut klinikte görülen şiddet olgusu yer ve yöntem değiştirir. En kötüsü de -maazAllah- nedenlerine inilmeyen, sadece sonucu bastırılan, dolayısı ile biriken ancak ifade edilemeyen bu eğilim yer altına kayar; bu kez de gece, sokakta, nöbet dönüşü vs. çıkar karşımıza!

Psikolog
İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ülkemizde Doktora Şiddet mi Daha Yaygındır Hastaya Şiddet Mi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     9 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Şiddet Nedir? Aile İçi Şiddet Psk.Dilara KAZANCI
► Şiddet Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ
► Psikolojik Şiddet Psk.Dnş.Müjgan SONUÇ
► Covid-19 ve Şiddet Dr.Psk.Merve MALAS
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Ülkemizde Doktora Şiddet mi Daha Yaygındır Hastaya Şiddet Mi' başlığıyla benzeşen toplam 26 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:53
Top