Öfke Kontrolü
ÖFKE KONTROLÜ
Öfke çok yönlü bir kavramdır ve farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Tanımlardan bazıları şunlardır:
Öfke, insanı rahatsız edici bir duruma , bir olaya ya da bir kişinin davranışlarına gösterdiği heyecan türü bir tepkidir.
Bireyin kendisine yönelik tehdit nedeniyle karşıdakini uyarması nedeniyle ortaya çıkan etkili bir yaşantıdır.Öfke, incindiğimiz, haklarımızın çiğnendiğinin, istek ve ihtiyaçlarımızın engellendiğinin ve bir şeyin doğru olmadığı konusunda verilen bir mesaj olarak tanımlanmaktadır.
Adler’e göre öfke, güçlü olma ve başkalarına söz geçirme çabasının tipik bir örneğidir.
Öfke haz dünyasını engelleyecek her durum, olay ve kişi karşısında ortaya çıkan duygu olarak tanımlanmaktadır.Gençtan’ın tanımına göre ise; hakkımız olanı alamadığımızda ya da önem verdiğimiz bir insanın beklentilerimiz doğrultusunda davranmadığında yaşanan duygu olarak tanımlanmaktadır.Sharkin’e göre öfke, bir insanın günlük yaşam içerisindeki kaçınılmaz olaylar karşısında gösterdiği doğal tepki ve insan enerjisidir.Başka bir tanımda ise öfke; zorluk, huzursuzluk, gerginlik, sinirlilik gibi kavramların karışımı olarak tanımlanmıştır.
Abrahamson düşmanlık ve nefreti duygusal olgunlaşma olarak açıklıyor ve öfkeyi de duygusal ya da psikolojik olgunluk işareti olarak tanımlıyor. Novaca ise öfke duygusunun bilişsel fonksiyonlarını da öne çıkararak öfkeyi fizyolojik uyarılmışlık halinin ve bilişsel yapının var olmasıyla tanımlanan duygusal bir durum olarak tanımlamıştır. Averill ise öfkeyi daha çok yakın arkadaşlar ve sevilen kişiler arasında olduğunu ileri sürmüştür.
Öfke duygusu genel olarak düşmanlık ve saldırganlık duygularıyla karıştırılmaktadır. Oysa öfke genel olarak düşmanlık ve saldırganlıktan daha basit düzeyde olup yoğunluğu daha hafiftir ve geçici bir durumdur. Düşmanlık ise daha uzun süreli negatif bir duygu olarak tanımlanmaktadır. Saldırganlık ise birine ya da başka insanlara anlık ya da niyetli olarak zarar vermeye yönelik bir duygudur. Saldırganlık öfkenin dışa dönük bir ifadesi şeklinde tanımlanmaktadır.
Öfke aslında çok normal ve sağlıklı bir duygudur. Ancak kontrolden çıktığında yıkıcı hale dönüştüğümde, okul ya da iş hayatınızdaki, kişisel ilişkilerinizde sorunlara yol açar. Öfkenin ortaya çıkma nedenlerine ilişkin birçok görüş ortaya atılmaktadır. Bu görüşlerden ilki Morgan’ın ortaya attığı görüştür. Morgan öfkenin geçici olarak ifade edilmesi gereken bir duygu olduğunu ve bu işlevi gerçekleşmediğinde ise , engellenme durumuna girdiğini , engellenmenin ise başlıca öfke sebebi olduğunu belirtmektedir. Morgan’a göre öfkenin bir başka nedeni de öfke içeren davranışların cezalandırılmasıdır.
Trower’e göre ise öfkenin 3 temel kaynağı vardır. Bunlar:
1) Kişinin değer verdiği bir amaca ulaşırken engellenmesi
2) Kişisel kuralların yıkılması
3) Kişinin özsaygısının, başka insanlar ve ya kuruluşlar tarafından tehdit altında kalması.
Görüldüğü gibi öfkeyi oluşturan birçok faktör vardır. Bundan dolayı öfkeyi yek başına incelenmemelidir. Çevresel olaylar, bilişsel süreç ve yapılanmalar, fizyolojik uyarılma halini destekleyen faktörlerdir ve her üçü birden öfkenin şiddetini belirler.
Mc Clelland . öfkeyi kişinin davranışsal tepkilerinden birisi olarak kabul eden bir model öne sürmüştür.
Bir diğer varsayım ise öfkenin ortaya çıkmasında iki temek neden ortaya koymaktadır. Bunlardan ilki bireyin kendisi, ikincisi ise karşısındaki birey(ler)in onda oluşturduğu duygulardan kaynaklanmaktadır. Öfke ister bireyin kendisinden kaynaklansın ister karşısındaki bireyden özenle üzerinde durulması gereken ve çözülmesi gereken bir duygudur.
Özetleyecek olursak öfke kavramına ilişkin bazı genellemeler şunlardır:
1) Öfke doğal, normal, insana özgü bir duygudur.
2) Öfke bir duygudur; davranış tarzı değildir.
3) Kronik öfke sağlık için tehlikeli olabilir.
4) Öfke , çoğu kez ortaya çıkmadan tehlikesiz hale getirilebilir ve getirilmelidir.
5) Öfkenin ifade edilmesi gerektiği zaman, ifade şekli intikama yönelik olmamalı, çözüme yönelik ve etkin bir şekilde olmalıdır.
Öfke duygusun kişide olumlu etkileri de bulunmaktadır. Novaca bu konuda şöyle bir sıralama yapmaktadır:
1) Öfke enerjikleştirir.
2) Öfke bir işarettir.
3) Başkalarına karşı olumsuz duyguların ifadesini kolaylaştırır.
4) Dışsal çatışma sonucunda ortaya çıkan anksiyeteyi değiştirerek egoyu incilebilirliğe karşı savunur.
5) Süregelen davranışı ortadan kaldırır veya engeller.
6) Öfke bir haklılık algısıdır.
Öfkeyle ilgili bakış açılarını üç başlık altında toplayabiliriz. Bunlar “Geçekler”, “Teoriler” ve “Batıl” olarak sıralanabilir. Gerçeklerle kastedilen dikkatli araştırmalar sonucu elde edilmiş bulgulardır. Teorilerde ise, henüz kesinleşmemiş ve bazen yanlış yönlere sokan fikirlere yer verilmektedir. Batıl da ise kastedilen kabul görmelerine rağmen yanlışlığı kanıtlanmış, yüzeyde doğru gibi görünüp, aslında yanlış varsayımlara dayanan fikirlerdir.
GERÇEKLER TEORİLER BATIL
Öfke bir davranış tarzı değil, fizyolojik öğeleri olan bir duygudur. Utangaç, depresif ve intihar eden kişiler aslında öfkelerini kendilerine yöneltmektedir. Bağırarak, yastık yumruklayarak veya köpükten sopalarla sağa sola vurarak, öfke ile başa çıkılmış olur.
Öfke insana ilişkin evrensel bir duygudur. Öfke, sakin ve akılcı bir şekilde ifade edilebilene kadar dışa vurulmamalıdır. Öfke her zaman anında ifade edilmelidir.
Öfkenin boşaltılması, sadece sorunun çözümü için zemin hazırlaması açısından değerlidir. Kültürümüz, öfkenin ifadesi için erkeklere kadınlardan daha çok şans tanımaktadır. Kadınlar erkeklerden daha az öfkelenir.
Duyguların saldırganca ifadesi, çözüme değil daha fazla saldırganlığa yol açar. Kültürümüz, kadınları sosyal olarak şartlamakta ve öfkelerini ifade etmelerini kısıtlamaktadır. Bazı insanlar hiç öfkelenmez.
Öfke; başka duyguların yol açtığı ikincil bir duygudur.
Öfke “buharı tüten bir çaydanlık” değildir birikip patlamaz. TV’de izlediğimiz şiddet ve spor veya rekabet unsuru içeren durumlar aracılığı ile öfke “boşaltılır”.
Öfkenin hedefi çoğu zaman
yabancılar değil, yakınlarımızdır. Saldırganlık insanın içgüdüsel davranışıdır.
Kronik düşmanlı kalp krizi riskini arttırır. Öfke her zaman yıkıcı, istenmeyen ve günahkar bir duygudur.
Öfke ile başa çıkmanın en sağlıklı yolu onu daha az zarar verecek bir hale getirmektir. Öfkenin sözel olarak ifade edilmesi her zaman arzu edilir bir şey değildir.
Madlow’a göre öfkenin bazı belirtileri vardır. Bunları sıralayacak olursak;
• Doğrudan davranışsal işaretler
• Doğrudan sözel yada bilişsel işaretler
• Üstü kapalı davranışsal işaretler
• Üstü kapalı sözel işaretler
• Dolaylı davranışsal işaretler
• Dolaylı sözel işaretler.
Örneğin, doğrudan davranışsal öfke işaretleri, fiziksel ve sözel saldırı, aşırı eleştiricilik, kusur buluculuk, önyargılılık, hırsızlık, sorun çıkarma, isyankar davranışlarla kendini gösterir. Doğrudan sözel ya da bilişsel işaretler, kin ve nefret belirten, aşağılayan, kuşkucu ve suçlayıcı sözler biçiminde gözlenebilir. Üstü kapalı davranışsal ve sözel işaretler, güvensiz, kıskanç, tartışmacı, alaycı ve yargılayıcı, davranışlar biçiminde olabilir.
Öfke gizlenmiş ve kılık değiştirmiş bir duygu olarak da tanımlanabilir. Bastırıldığı zaman, pasif ve saldırganlık (surat asma, küsme gibi) biçiminde ortaya çıkar. Bastırılmış öfkenin yarattığı bir başka duygu da kendini kurban hissetmektir. Pasif saldırgan öfkesini yaşarken “Sen iyi değilsin.”, kurban ise “Ben iyi değilim.” Düşüncesiyle davranır.
Yoğun olarak yaşanan ve ifade edilmeyen öfke hem bireyin enerjisini tüketmekte hem de davranışlarını kontrol etmesini güçleştirmektedir. Yaşanan öfke sonucunda ortaya çıkan gücenme duygusu iletişimi olumsuz etkilemekte ve kişiler arası ilişkileri zedelemektedir. Etkin bir şekilde çözülmeyen sorun da kişide sosyal geri çekilmeye sebep olmaktadır. Bastırılarak içe atılan öfke psikosomatik hastalıklara, depresyona neden olmaktadır. Yaşanılan öfke duygusu uygun olmayan pasif-saldırgan davranışlar ve bireyin kendisine ve çevresine yönelik saldırgan davranışları ifade edilmektedir. Ve sonuç olarak da çocuğunu dövme, eşini dövme, akrabalara ve dostlara kötü davranma davranışı gösteren kişilerle yaşamda sıklıkla karşılaşılmaktadır.
Öfkenin ifade edilme şekli de kültürel özelliklere ve beklentilere, öğrenilmiş davranışlara, ailenin davranış şekillerine, eğitim durumuna, yaşa ve cinsiyete göre değişmektedir. Duyguların ortaya çıkması ve bunların davranışa dönüşmesi bireyin içinde bulunduğu kültürden etkilenmektedir. Oysa insanların öfkelerini uygun anlatma yolunu bulduklarında daha sonraki yaşantılarında daha düşük düzeyde saldırganlık gösterecekleri belirtilmekedir.
ÖFKEYİ YÖNETMEK
Siz de kızgınlığa yol açan insanları, olayları yok edemezsiniz; onlardan kaçınamazsınız; onları değiştiremezsiniz. Yapabileceğiniz tek şey bu insanlar ya da olaylar karşısında gösterdiğiniz içsel ve dışsal tepkilerinizi kontrol edebilmek, onları yapıcı bir şekilde yönetebilmektir.
Öfke duygularıyla başa çıkmak için bilinçli ya da bilinçsiz bazı yollar kullanırız. Bunlar kısaca; İfade etme, bastırma ve sakinleştirmedir
Öfkeyi saldırganlıkla değil de sözel olarak ifade etmek, bunlar içinde en sağlıklı yoldur. Bunu yapabilmek için, istediklerimizin ne olduğunun farkına varmalı, bunları açık ve karşımızdakini incitmeyecek bir şekilde aktarmalıyız.
İkinci yol, öfkeyi bastırmaktır. Kızgınlığınızı içinizde tutup, onu düşünmemeye çalışıyor ve dikkatinizi daha olumlu bir şeylere yönlendiriyorsanız, bu yolu kullanıyorsunuz demektir. Bu bazen işe yarasa da sürekli olarak bu yolu kullanmak, çok sağlıklı olmayabilir. Eğer kızgınlık doğru bir biçimde ifade edilemezse, bir süre sonra bu duygu kişinin kendisine döner ve yüksek tansiyon, psikosomatik rahatsızlıklar (ülserler, alerjiler vb.) ya da depresyon gibi sorunlara yol açabilir.
Öfke yaşadığınızda kendinizi sakinleştirmeye çalışmak, üçüncü seçeneğinizdir. Nefes alıp verişlerinizi, kalp atış hızınızı kontrol ederek, kendinizi fizyolojik olarak sakinleştirip, içinizdeki öfke duygusunu hafifletebilirsiniz.
ÖFKEMİZİ NASIL KONTROL EDEBİLİRİZ?
O sizi kontrol etmeden, siz onu kontrol edin. Nasıl mı?
Derin Nefes Alın:
Karnınızı dolduracak şekilde derin nefesler alın; göğsünüzün üst kısmıyla nefes almanız sizi rahatlatmaz. Nefes alıp verdiğinizde göğsünüz değil, karnınız şişmelidir.
Derin nefeslerinizi alırken, kendi kendinize tekrar tekrar “Gevşe!” ya da “Sakin ol!” diyerek telkinde bulunun.
Hayal Kurun Ve Gevşeyin:
Hayal ederek sizi gevşetecek bir yer ya da ortamı düşünün ve gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Geçmişte çok sakin olduğunuz bir yeri hatırlayın.
Bu teknikleri her gün pratik yaparak ezberlerseniz, daha sonra karşılaşacağınız gergin ortamlarda otomatik olarak uygulayabilirsiniz.
• Karnınızı dolduracak şekilde derin nefesler alın; göğsünüzün üst kısmıyla nefes almanız sizi rahatlatmaz. Nefes alıp verdiğinizde göğsünüz değil, karnınız şişmelidir.
• Derin nefeslerinizi alırken, kendi kendinize tekrar tekrar “Gevşe!” ya da “Sakin ol!” diyerek telkinde bulunun.
• Hayal ederek sizi gevşetecek bir yer ya da ortamı düşünün ve gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Geçmişte çok sakin olduğunuz bir yeri hatırlayın.
Bu teknikleri hergün pratik yaparak ezberlerseniz, daha sonra karşılaşacağınız gergin ortamlarda otomatik olarak uygulayabilirsiniz.
Düşüncelerinizi Değiştirin:
Öfkeli insanlar düşüncelerini küfrederek, bağırıp çağırarak ifade etme eğilimindedirler. Kızgın olduğumuz zaman genellikle, olayları istemeden abartılı ve çarpıtılmış olarak algılarız. Bu tür düşünce biçimlerinizi fark edin ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirin.
Örneğin kendi kendinize, “Eyvah, her şey mahvoldu!” gibi bir şeyler söylemek yerine, “Dünyanın sonu değil ve buna şimdi öfkeleniyor olmam bu olayı olmamış hale getirmeyecek.” diyebilirsiniz. Her iki düşünceyi de zihninizden geçirerek deneyin. Öfkenizin hangi düşünceyle arttığını ya da azaldığını görün.
“Her zaman, Asla” Demeyin:
Farkında olmadan çok sık kullandığımız ve bizi kızgınlık duygularına hazırlayan, “asla” ya da “her zaman” gibi sözcükleri zihninizde yakalamaya çalışın. “Hiç bir şey asla düzelmeyecek ” ya da “Her zaman haksızlığa uğrayan ben olurum.” gibi cümleler oldukça hatalıdır. Öfke duygunuzda haklı olduğunuzu düşünmenize de yol açar. Durumla ilgili yargıyı koyduğunuz için problemin çözümüne de katkıda bulunmaz.
Mantıklı Olun:
Mantık öfkeyi yener, çünkü öfke haklı bir nedene bağlı olsa da, çok çabuk mantık sınırlarını aşabilir. Bu yüzden öfkelendiğinizi hissettiğinizde mantığınıza sığının. Kendinize “Tüm dünyanın size kazık atmaya çalışmadığını” hatırlatın. Sadece, yaşamın iniş ve çıkışlarından bazılarını yaşadığınızı düşünün. Öfkenizin kontrolden çıkmaya başladığı her zaman, bu yönteme başvurun. Bu daha dengeli bir bakış açısını yakalamanıza yardımcı olacaktır.
Beklentilerinizi Arzulara Dönüştürün:
Öfkeli insanlar her şeyi talepkar bir şekilde isterler, diğer deyişle kendilerine hak görürler. Bu durum, adalet için de böyledir, takdir, kabul, onay, vb. için de böyle. Herkesin bu değerlere ihtiyacı vardır. Elde edemeyince hepimiz üzülür, incinir, hayal kırıklığına uğrarız. Ama kızgın ve öfkeli insanlar, bunları talep ederler. Talepleri karşılanmayınca, hayal kırıklıkları engellenme duygusuna, o da öfkeye döner.. Bu insanlar, düşünceleri üzerinde çalışıp onları yeniden yapılandırırken, bu talepkàr özelliklerinin farkına varmalı ve “beklentileri”ni, “arzular”a dönüştürmelidirler. Diğer deyişle, istediği herhangi bir şey için, “Bana verilmeli” ya da “Benim olmalı” demek yerine, “Bana verilmesini isterdim.” diye düşünmenin daha sağlıklı olduğunu görmelidirler.
Problemi çözün Veya Yüzleşin:
Bazen öfke duygularımız yaşamımızdaki gerçek ve kaçınılmaz sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. Kızgınlık duyguları böyle zamanlarda bu zorluklar karşısında yaşanan doğal ve sağlıklı duygulardır. Böyle durumlardaki en yararlı tutum; önce durumu değiştirip değiştiremeyeceğimizi araştırmaktır. Değiştirebileceğimiz bir şeyse çözüm yolları araştırılabilir. Değiştirilemeyecek bir durumsa, çözüm için uğraşmak yerine, yapılacak en iyi şey sorunla yüzleşmektir.
Elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın ama, yanıtları hemen bulamıyor, sonuca hemen ulaşamıyorsanız, kendinizi cezalandırmayın.
Daha İyi İletişim Kurmaya Çalışın:
Öfkeli insanlar genellikle düşünmeden yargılama ve bu yargıları yönünde davranma eğilimindedirler. Bu yargılar da bazen çok gerçek dışı olabilmektedir. Eğer çok elektrikli bir tartışma içine girdiyseniz, ilk yapacağınız şey ;
Yavaşlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemek olmalıdır. Aklınıza gelen ilk şeyi söylemeyin, yavaşlayın ve asıl söylemek istediğinizi düşünün. Aynı anda karşınızdakinin de söylediklerini duymaya ve anlamaya çalışın. Hemen cevap vermeyin.
Öfkenizin altında ne yattığını da anlamaya çalışın. İnsanın eleştirildiği zaman savunmaya geçmesi doğaldır, ama siz de saldırıya geçip savaşmayın. Onun yerine söylenenlerin altında yatanı bulmaya, asıl söylenmek isteneni dinlemeye çalışın. Ya da belki o ortamdan biraz uzaklaşıp rahatlamak isteyebilirsiniz. Ama kendinizin ya da karşınızdakinin öfkesinin kontrolden çıkmasına izin vermeyin. Sükúnetinizi korumanız, durumun raydan çıkıp bir felakete dönüşmesini engelleyecektir.
Mizah kullanın
Mizah, çeşitli yollarla öfkenizin yoğunluğunun azalmasına yardımcı olabilir. Herşeyden önce daha dengeli bir bakış açısı sağlar.
Birine öfkelenip de belli sıfatlarla etiketler takmaya başladığınızda, bir an durun ve o insanın gerçekten o “şey” ya da “öyle” olduğunu düşünün. Bu sahneyi gözünüzün önüne getirin. Örneğin birine, “muşmula” ya da “odun kafalı” gibi sıfatlarla saldırdığınızda, o kişiyi gerçekten bir muşmulaymış ya da odundan bir kafası varmış gibi hayal edin ve gündelik işlerini o şekilde yaptığını gözünüzün önüne getirin. Eğer karşınızdaki insanı benzettiğiniz şeyin ne olduğunu düşünerek kafanızda gerçekten öyleymiş gibi bir resim çizebilirseniz, öfkenizin azalmaya başladığını göreceksiniz. Çünkü mizah sırasında yaşanılan duygularla, öfkenin bir arada bulunması mümkün değildir.
Öfkesi çok yoğun olan kişinin davranışlarının altındaki temel mesaj, “Her şey benim istediğim gibi olmalı!” dır. Öfkeli insanlar kendilerinin ahlaken haklı ve doğru olduklarına inanırlar. Planlarını değiştirmelerine ya da engellenmelerine yol açan her türlü olay/durum, onlar için dayanılmaz bir aşağılanma gibi algılanır. Kendilerinin bu şekilde sıkıntı yaşamamaları gerektiğini düşünürler. Belki başka insanlar sıkıntı çekebilirler ama onlar değil!
Mizah kullanırken iki noktada çok dikkatli olmak gerekir.
Öncelikle mizah kullanmanın, sorunlarınızı gülerek geçiştirmek demek olmadığını, tersine onlarla yapıcı bir şekilde yüzleşebilmeniz demek olduğunu bilmelisiniz.
İkincisi de mizah kullanayım derken, alaycı ve aşağılayıcı mizaha başvurmaktan kaçınmalısınız. Çünkü bu da sağlıksız öfke ifadesinin bir başka yoludur.
Çevrenizi değiştirin:
Bazen, sinirlenip öfkelenmemize yol açan “şeylerin” yakın çevremizde olduğunu fark ederiz. Sorunlar ve sorumluluklar üzerinize öylesine yıkılır ki düştüğünüz tuzağa ve o tuzağı temsil eden insanlara karşı öfke ile kavrulursunuz.
Ara Verin:
Biraz ara verin. Gün içinde özellikle stresli olacağını bildiğiniz saatlerde, sadece kendiniz için kullanacağınız bir zaman ayırın. Örneğin çalışan bir anne, eve geldiğinde kendisine ayıracağı bir 15 dakikalık süre olursa, çocuklarının isteklerine, parlamadan daha iyi yanıt verebilir.
Zamanlama:
Eğer sevdiğiniz kişiyle belli konuları belli saatlerde konuşuyor ve bu konuşmalar da hep tartışma ile sonuçlanıyorsa, bu tür konuları konuşma saatinizi değiştirin. Belki yorgun, dikkatsiz oluyorsunuzdur ya da bu sadece böyle bir alışkanlık haline gelmiştir.
Kaçınma:
Eğer çocuğunuzun odasındaki dağınıklık odanın önünden her geçişte “kafanızın tasını attırıyorsa”, kapıyı kapatın. Sizi öfkelendiren şeylere bakmaktan kendinizi alıkoyun. “Ama, öfkelenmemem için çocuğumun odasını temiz tutması gerekir” demeyin. Konu şu anda bu değil. Konu kendinizi olabildiğince sakin tutabilmektir.
Alternatifler bulma:
Eğer her gün işinize gittiğiniz yoldaki trafik, sizi engellenmişlik ve öfke duyguları içinde bırakıyorsa, bunu çözmeyi bir iş edinin. Elinize bir harita alıp aynı yere farklı, belki daha uzun ama daha rahat, manzaralı, hoş bir yoldan gitmeyi ya da evden daha erken/geç çıkmayı deneyin.
ÖFKELİ BİR KİŞİ KARŞISINDA YAPILMASI GEREKENLER
Sakin kalmaya çalışın.
Derin bir nefes alın.
Bir yandan da kendi kendinize:
“Bu söyledikleri, kişisel olarak benimle ilgili değil.”
“Sakin kalabilirim. Buna hem gücüm hem de yeteneğim var.”
“Benim de öfkelenmem ne ona ne de kendime yarar.”
“Onun bu öfkesine öfke ile karşılık vermeyeceğim”
“Bu duruma hakim olabilirim” şeklinde telkinlerde bulunun.
Ona kadar sayın.Dikkatinizi bir yandan da bedeninizden gelen sinyallere yönlendirin.
Karşınızdakini ilgiyle ve ciddi bir şekilde dinleyin. Dikkatinizi karşınızdakinin söylediklerine verin. Araya girmeyin. Anlatacaklarını bitirmesine izin verin.
Duygularına saygı gösterin.Geçirdiği sıkıntılar dikkate alındığında yaşamakta olduğu öfkenin onun açısından “haklı” ve “geçerli” nedenleri olabilir. Bunu kendinize hatırlatın.Duygularını isimlendirmeye çalışın:
“Sesiniz çok öfkeli geliyor” / “Sesiniz öfke dolu” “ Kendinizi çok engellenmiş hissediyor olmalısınız” “Sanki çok fazla hayal kırıklığına uğramış gibisiniz” “Çok sinirli görünüyorsunuz” “Çok gerginsiniz”
Aşağıdaki gibi ifadelerle o kişinin o anda yaşadıklarını anladığınızı belirtin:
“Kaç kez uğraştığınız halde bir sonuç alamamış olduğunuzu söylüyorsunuz. Bunun sizi ne kadar öfkelendirici bir şey olabileceğini anlıyorum.”“Bu çok şaşırtıcı bir durum. Ben de endişelendim. Ben şimdi size bir parça yardımcı olmaya çalışacağım. Ama bir an önce de amirimi bu konuda bilgilendireceğim.” “Neden bu kadar öfkelenmiş olduğunuzu anlayabiliyorum… Lütfen neler olduğunu sırayla ve özet olarak anlatır mısınız?.”
Onu kendisini dinlediğinize inandırın. Herhangi bir öneri verme konusunda çok dikkatli olun.
Onunla aynı fikirde olduğunuzu ya da olmadığınızı belirtmeden de onu anlayabildiğinizi hissettirebilirsiniz. Eğer yüz yüze bir görüşme yapıyorsanız, kendisine bazı seçenekler sunun. Bu şekilde, hem kendinizin hem de onun biraz daha güç ve zaman kazanmasına, dikkatleri başka bir yöne çekmeye ve ilginizi gösterebilmeye yardımcı olabilirsiniz. Eğer imkanlarınız elverişli ise:
Kahve, çay teklif edebilirsiniz;
Oturmalarını önerebilirsiniz;
Bir başka sefere tekrar görüşmeyi teklif edebilirsiniz.
Onu öfkelendiren özel noktaları/konuları belirleyin.Gerçek sorunu anlamaya çabalayın. Gerekirse ek sorular sorarak açmaya çalışın.
Dikkatinizi karşınızdaki kişinin sözünü ettiği sorun ve o sorunun çözümü üzerinde yoğunlaştırın.
Bu aşamada kendisine sizin nasıl yardımcı olabileceğinizi, sizden o aşamada tam olarak ne istediğini sorun. Böylelikle etkileşim sırasındaki rolleriniz (onunki de sizinki de) belirlenecektir. Sorun ve çözümü üzerinde yoğunlaşın.
Umut verin. Kendisine bir parça da olsa, destek verebileceğinizden, yön gösterebileceğinizden emin olun. Küçük de olsa, az da olsa, yardımcı olun ki size yapmış olduğu başvurunun boşa gitmediği duygusuna kapılsın.
Karşınızdakine saygınızı sürdürün. Teselli edici, acıdığınızı gösteren ya da sorununu hafife aldığınızı düşündürecek sözlerden kaçının.
Çözüm için bir konuda söz verdiyseniz, sözünüzü tutun.
YAPILMAMASI GEREKENLER
Onun yaşadığı öfkeyi kişisel olarak üzerinize alınmayın. Şunu unutmayın: Karşınızdaki kişinin öfkesi size yönelmiş bile olsa sizinle ilgili değildir. Kişi hayatındaki herhangi bir duruma ya da sizin temsil ettiğiniz bir kişiye ya da kuruma öfkelidir.
Karşınızdakine asla, “Sinirlenmeyin../Sinirlenmeye ne gerek var..” demeyin.
Münakaşa etmeyin/Tartışmaya girmeyin.
Eğer o şaka yapmıyorsa, şaka yapmaya kalkışmayın. Konuyu espiri ile hafifletmeyin.
Son Olarak….
Eğer Sizin Bütün Anlayışlı Yaklaşımınıza Rağmen Karşınızdaki Kişi Öfkesiyle Size Engel Olmaya Devam Ediyorsa Aşağıdaki Yöntemlere Başvurabilirsiniz
1. Derin bir nefes alın ve, “Bir dakika lütfen. Bu durumun sizi çok rahatsız etmiş olduğunu görüyorum ve sizi anlıyorum. Ama, sorununuza neden olan ben değilim. Size yardımcı olmaya çalışıyorum ama bu konuda lütfen siz de bana yardımcı olun. Buna ihtiyacım var.” sözlerini vurgulayın.
2. Kişi öfkesini sürdürüyorsa, bu sorunu çözmeye çalışmayın. Öfkeyle kavrulan biriyle yapıcı bir konuşma sürdüremezsiniz.
3. Mümkünse, “Bakın, sizin şu anda muhatap olmanız gereken kişi ben değilim” diyerek bir başka kişinin devreye girmesi/yardımcı olması için girişimde bulunun.
4. Eğer öfkesi devam ediyorsa, “ Bana yönelttiğiniz bu hakaretlerden/ aşağılamalardan/ ses tonunuzdan çok rahatsızım. Kızgın olduğunuzu anlıyorum. Ama size yardımcı olmaya çalıştığımdan emin olmanızı istiyorum” deyin.
5. Öfkesi bütün bu söylediklerinize rağmen devam ediyorsa, “Lütfen kendinizi biraz daha sakin/daha kendinize hakim hissettiğinizde tekrar görüşelim” diyerek konuşmaya son vereceğinizi belirtin.
6. O yine devam ediyorsa, “Kusura bakmayın ben bir süre için uzaklaşmak zorundayım" diyerek, oradan uzaklaşın; ya da, “Telefonu kapatmak durumundayım” diyerek konuşmayı kesin.
Unutmayınız!
Öfke bulaşıcıdır. Mümkün olduğu ölçüde öfkeyi tırmandırmayın. Sizin göreviniz bu gerilimi azaltmaktır. İnsan olarak göreviniz gereği siz de aşırı yük ve stres altında olabilirsiniz. Siz de sık sık küçük olaylarda bile öfke duyabilirsiniz. Öfkenizi kontrol etmenizin hem size hem de hizmet verdiğiniz kişilere zincirleme olarak büyük yararı olacaktır.
KAYNAKÇA
Kargı, E., Erden, H. Saldırganlık Önlenebilir ve Öfke Kontrol Edilebilir 10.08.2006,
http://www.psikolog.org.tr/articles_detail.asp?cat=2&id=8
Kökdemir, H. (2004). Öfke ve öfke kontrolü. PiVOLKA, 3(12), 7-10.
Öfke Kontrolü Seminer Notları (2005).
Özer, Z. (2003) Öfke. 12 Aralık 2006, http://www.genetikbilimi.com/genbilim/ofke.htm
Öfke çok yönlü bir kavramdır ve farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Tanımlardan bazıları şunlardır:
Öfke, insanı rahatsız edici bir duruma , bir olaya ya da bir kişinin davranışlarına gösterdiği heyecan türü bir tepkidir.
Bireyin kendisine yönelik tehdit nedeniyle karşıdakini uyarması nedeniyle ortaya çıkan etkili bir yaşantıdır.Öfke, incindiğimiz, haklarımızın çiğnendiğinin, istek ve ihtiyaçlarımızın engellendiğinin ve bir şeyin doğru olmadığı konusunda verilen bir mesaj olarak tanımlanmaktadır.
Adler’e göre öfke, güçlü olma ve başkalarına söz geçirme çabasının tipik bir örneğidir.
Öfke haz dünyasını engelleyecek her durum, olay ve kişi karşısında ortaya çıkan duygu olarak tanımlanmaktadır.Gençtan’ın tanımına göre ise; hakkımız olanı alamadığımızda ya da önem verdiğimiz bir insanın beklentilerimiz doğrultusunda davranmadığında yaşanan duygu olarak tanımlanmaktadır.Sharkin’e göre öfke, bir insanın günlük yaşam içerisindeki kaçınılmaz olaylar karşısında gösterdiği doğal tepki ve insan enerjisidir.Başka bir tanımda ise öfke; zorluk, huzursuzluk, gerginlik, sinirlilik gibi kavramların karışımı olarak tanımlanmıştır.
Abrahamson düşmanlık ve nefreti duygusal olgunlaşma olarak açıklıyor ve öfkeyi de duygusal ya da psikolojik olgunluk işareti olarak tanımlıyor. Novaca ise öfke duygusunun bilişsel fonksiyonlarını da öne çıkararak öfkeyi fizyolojik uyarılmışlık halinin ve bilişsel yapının var olmasıyla tanımlanan duygusal bir durum olarak tanımlamıştır. Averill ise öfkeyi daha çok yakın arkadaşlar ve sevilen kişiler arasında olduğunu ileri sürmüştür.
Öfke duygusu genel olarak düşmanlık ve saldırganlık duygularıyla karıştırılmaktadır. Oysa öfke genel olarak düşmanlık ve saldırganlıktan daha basit düzeyde olup yoğunluğu daha hafiftir ve geçici bir durumdur. Düşmanlık ise daha uzun süreli negatif bir duygu olarak tanımlanmaktadır. Saldırganlık ise birine ya da başka insanlara anlık ya da niyetli olarak zarar vermeye yönelik bir duygudur. Saldırganlık öfkenin dışa dönük bir ifadesi şeklinde tanımlanmaktadır.
Öfke aslında çok normal ve sağlıklı bir duygudur. Ancak kontrolden çıktığında yıkıcı hale dönüştüğümde, okul ya da iş hayatınızdaki, kişisel ilişkilerinizde sorunlara yol açar. Öfkenin ortaya çıkma nedenlerine ilişkin birçok görüş ortaya atılmaktadır. Bu görüşlerden ilki Morgan’ın ortaya attığı görüştür. Morgan öfkenin geçici olarak ifade edilmesi gereken bir duygu olduğunu ve bu işlevi gerçekleşmediğinde ise , engellenme durumuna girdiğini , engellenmenin ise başlıca öfke sebebi olduğunu belirtmektedir. Morgan’a göre öfkenin bir başka nedeni de öfke içeren davranışların cezalandırılmasıdır.
Trower’e göre ise öfkenin 3 temel kaynağı vardır. Bunlar:
1) Kişinin değer verdiği bir amaca ulaşırken engellenmesi
2) Kişisel kuralların yıkılması
3) Kişinin özsaygısının, başka insanlar ve ya kuruluşlar tarafından tehdit altında kalması.
Görüldüğü gibi öfkeyi oluşturan birçok faktör vardır. Bundan dolayı öfkeyi yek başına incelenmemelidir. Çevresel olaylar, bilişsel süreç ve yapılanmalar, fizyolojik uyarılma halini destekleyen faktörlerdir ve her üçü birden öfkenin şiddetini belirler.
Mc Clelland . öfkeyi kişinin davranışsal tepkilerinden birisi olarak kabul eden bir model öne sürmüştür.
Bir diğer varsayım ise öfkenin ortaya çıkmasında iki temek neden ortaya koymaktadır. Bunlardan ilki bireyin kendisi, ikincisi ise karşısındaki birey(ler)in onda oluşturduğu duygulardan kaynaklanmaktadır. Öfke ister bireyin kendisinden kaynaklansın ister karşısındaki bireyden özenle üzerinde durulması gereken ve çözülmesi gereken bir duygudur.
Özetleyecek olursak öfke kavramına ilişkin bazı genellemeler şunlardır:
1) Öfke doğal, normal, insana özgü bir duygudur.
2) Öfke bir duygudur; davranış tarzı değildir.
3) Kronik öfke sağlık için tehlikeli olabilir.
4) Öfke , çoğu kez ortaya çıkmadan tehlikesiz hale getirilebilir ve getirilmelidir.
5) Öfkenin ifade edilmesi gerektiği zaman, ifade şekli intikama yönelik olmamalı, çözüme yönelik ve etkin bir şekilde olmalıdır.
Öfke duygusun kişide olumlu etkileri de bulunmaktadır. Novaca bu konuda şöyle bir sıralama yapmaktadır:
1) Öfke enerjikleştirir.
2) Öfke bir işarettir.
3) Başkalarına karşı olumsuz duyguların ifadesini kolaylaştırır.
4) Dışsal çatışma sonucunda ortaya çıkan anksiyeteyi değiştirerek egoyu incilebilirliğe karşı savunur.
5) Süregelen davranışı ortadan kaldırır veya engeller.
6) Öfke bir haklılık algısıdır.
Öfkeyle ilgili bakış açılarını üç başlık altında toplayabiliriz. Bunlar “Geçekler”, “Teoriler” ve “Batıl” olarak sıralanabilir. Gerçeklerle kastedilen dikkatli araştırmalar sonucu elde edilmiş bulgulardır. Teorilerde ise, henüz kesinleşmemiş ve bazen yanlış yönlere sokan fikirlere yer verilmektedir. Batıl da ise kastedilen kabul görmelerine rağmen yanlışlığı kanıtlanmış, yüzeyde doğru gibi görünüp, aslında yanlış varsayımlara dayanan fikirlerdir.
GERÇEKLER TEORİLER BATIL
Öfke bir davranış tarzı değil, fizyolojik öğeleri olan bir duygudur. Utangaç, depresif ve intihar eden kişiler aslında öfkelerini kendilerine yöneltmektedir. Bağırarak, yastık yumruklayarak veya köpükten sopalarla sağa sola vurarak, öfke ile başa çıkılmış olur.
Öfke insana ilişkin evrensel bir duygudur. Öfke, sakin ve akılcı bir şekilde ifade edilebilene kadar dışa vurulmamalıdır. Öfke her zaman anında ifade edilmelidir.
Öfkenin boşaltılması, sadece sorunun çözümü için zemin hazırlaması açısından değerlidir. Kültürümüz, öfkenin ifadesi için erkeklere kadınlardan daha çok şans tanımaktadır. Kadınlar erkeklerden daha az öfkelenir.
Duyguların saldırganca ifadesi, çözüme değil daha fazla saldırganlığa yol açar. Kültürümüz, kadınları sosyal olarak şartlamakta ve öfkelerini ifade etmelerini kısıtlamaktadır. Bazı insanlar hiç öfkelenmez.
Öfke; başka duyguların yol açtığı ikincil bir duygudur.
Öfke “buharı tüten bir çaydanlık” değildir birikip patlamaz. TV’de izlediğimiz şiddet ve spor veya rekabet unsuru içeren durumlar aracılığı ile öfke “boşaltılır”.
Öfkenin hedefi çoğu zaman
yabancılar değil, yakınlarımızdır. Saldırganlık insanın içgüdüsel davranışıdır.
Kronik düşmanlı kalp krizi riskini arttırır. Öfke her zaman yıkıcı, istenmeyen ve günahkar bir duygudur.
Öfke ile başa çıkmanın en sağlıklı yolu onu daha az zarar verecek bir hale getirmektir. Öfkenin sözel olarak ifade edilmesi her zaman arzu edilir bir şey değildir.
Madlow’a göre öfkenin bazı belirtileri vardır. Bunları sıralayacak olursak;
• Doğrudan davranışsal işaretler
• Doğrudan sözel yada bilişsel işaretler
• Üstü kapalı davranışsal işaretler
• Üstü kapalı sözel işaretler
• Dolaylı davranışsal işaretler
• Dolaylı sözel işaretler.
Örneğin, doğrudan davranışsal öfke işaretleri, fiziksel ve sözel saldırı, aşırı eleştiricilik, kusur buluculuk, önyargılılık, hırsızlık, sorun çıkarma, isyankar davranışlarla kendini gösterir. Doğrudan sözel ya da bilişsel işaretler, kin ve nefret belirten, aşağılayan, kuşkucu ve suçlayıcı sözler biçiminde gözlenebilir. Üstü kapalı davranışsal ve sözel işaretler, güvensiz, kıskanç, tartışmacı, alaycı ve yargılayıcı, davranışlar biçiminde olabilir.
Öfke gizlenmiş ve kılık değiştirmiş bir duygu olarak da tanımlanabilir. Bastırıldığı zaman, pasif ve saldırganlık (surat asma, küsme gibi) biçiminde ortaya çıkar. Bastırılmış öfkenin yarattığı bir başka duygu da kendini kurban hissetmektir. Pasif saldırgan öfkesini yaşarken “Sen iyi değilsin.”, kurban ise “Ben iyi değilim.” Düşüncesiyle davranır.
Yoğun olarak yaşanan ve ifade edilmeyen öfke hem bireyin enerjisini tüketmekte hem de davranışlarını kontrol etmesini güçleştirmektedir. Yaşanan öfke sonucunda ortaya çıkan gücenme duygusu iletişimi olumsuz etkilemekte ve kişiler arası ilişkileri zedelemektedir. Etkin bir şekilde çözülmeyen sorun da kişide sosyal geri çekilmeye sebep olmaktadır. Bastırılarak içe atılan öfke psikosomatik hastalıklara, depresyona neden olmaktadır. Yaşanılan öfke duygusu uygun olmayan pasif-saldırgan davranışlar ve bireyin kendisine ve çevresine yönelik saldırgan davranışları ifade edilmektedir. Ve sonuç olarak da çocuğunu dövme, eşini dövme, akrabalara ve dostlara kötü davranma davranışı gösteren kişilerle yaşamda sıklıkla karşılaşılmaktadır.
Öfkenin ifade edilme şekli de kültürel özelliklere ve beklentilere, öğrenilmiş davranışlara, ailenin davranış şekillerine, eğitim durumuna, yaşa ve cinsiyete göre değişmektedir. Duyguların ortaya çıkması ve bunların davranışa dönüşmesi bireyin içinde bulunduğu kültürden etkilenmektedir. Oysa insanların öfkelerini uygun anlatma yolunu bulduklarında daha sonraki yaşantılarında daha düşük düzeyde saldırganlık gösterecekleri belirtilmekedir.
ÖFKEYİ YÖNETMEK
Siz de kızgınlığa yol açan insanları, olayları yok edemezsiniz; onlardan kaçınamazsınız; onları değiştiremezsiniz. Yapabileceğiniz tek şey bu insanlar ya da olaylar karşısında gösterdiğiniz içsel ve dışsal tepkilerinizi kontrol edebilmek, onları yapıcı bir şekilde yönetebilmektir.
Öfke duygularıyla başa çıkmak için bilinçli ya da bilinçsiz bazı yollar kullanırız. Bunlar kısaca; İfade etme, bastırma ve sakinleştirmedir
Öfkeyi saldırganlıkla değil de sözel olarak ifade etmek, bunlar içinde en sağlıklı yoldur. Bunu yapabilmek için, istediklerimizin ne olduğunun farkına varmalı, bunları açık ve karşımızdakini incitmeyecek bir şekilde aktarmalıyız.
İkinci yol, öfkeyi bastırmaktır. Kızgınlığınızı içinizde tutup, onu düşünmemeye çalışıyor ve dikkatinizi daha olumlu bir şeylere yönlendiriyorsanız, bu yolu kullanıyorsunuz demektir. Bu bazen işe yarasa da sürekli olarak bu yolu kullanmak, çok sağlıklı olmayabilir. Eğer kızgınlık doğru bir biçimde ifade edilemezse, bir süre sonra bu duygu kişinin kendisine döner ve yüksek tansiyon, psikosomatik rahatsızlıklar (ülserler, alerjiler vb.) ya da depresyon gibi sorunlara yol açabilir.
Öfke yaşadığınızda kendinizi sakinleştirmeye çalışmak, üçüncü seçeneğinizdir. Nefes alıp verişlerinizi, kalp atış hızınızı kontrol ederek, kendinizi fizyolojik olarak sakinleştirip, içinizdeki öfke duygusunu hafifletebilirsiniz.
ÖFKEMİZİ NASIL KONTROL EDEBİLİRİZ?
O sizi kontrol etmeden, siz onu kontrol edin. Nasıl mı?
Derin Nefes Alın:
Karnınızı dolduracak şekilde derin nefesler alın; göğsünüzün üst kısmıyla nefes almanız sizi rahatlatmaz. Nefes alıp verdiğinizde göğsünüz değil, karnınız şişmelidir.
Derin nefeslerinizi alırken, kendi kendinize tekrar tekrar “Gevşe!” ya da “Sakin ol!” diyerek telkinde bulunun.
Hayal Kurun Ve Gevşeyin:
Hayal ederek sizi gevşetecek bir yer ya da ortamı düşünün ve gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Geçmişte çok sakin olduğunuz bir yeri hatırlayın.
Bu teknikleri her gün pratik yaparak ezberlerseniz, daha sonra karşılaşacağınız gergin ortamlarda otomatik olarak uygulayabilirsiniz.
• Karnınızı dolduracak şekilde derin nefesler alın; göğsünüzün üst kısmıyla nefes almanız sizi rahatlatmaz. Nefes alıp verdiğinizde göğsünüz değil, karnınız şişmelidir.
• Derin nefeslerinizi alırken, kendi kendinize tekrar tekrar “Gevşe!” ya da “Sakin ol!” diyerek telkinde bulunun.
• Hayal ederek sizi gevşetecek bir yer ya da ortamı düşünün ve gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Geçmişte çok sakin olduğunuz bir yeri hatırlayın.
Bu teknikleri hergün pratik yaparak ezberlerseniz, daha sonra karşılaşacağınız gergin ortamlarda otomatik olarak uygulayabilirsiniz.
Düşüncelerinizi Değiştirin:
Öfkeli insanlar düşüncelerini küfrederek, bağırıp çağırarak ifade etme eğilimindedirler. Kızgın olduğumuz zaman genellikle, olayları istemeden abartılı ve çarpıtılmış olarak algılarız. Bu tür düşünce biçimlerinizi fark edin ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirin.
Örneğin kendi kendinize, “Eyvah, her şey mahvoldu!” gibi bir şeyler söylemek yerine, “Dünyanın sonu değil ve buna şimdi öfkeleniyor olmam bu olayı olmamış hale getirmeyecek.” diyebilirsiniz. Her iki düşünceyi de zihninizden geçirerek deneyin. Öfkenizin hangi düşünceyle arttığını ya da azaldığını görün.
“Her zaman, Asla” Demeyin:
Farkında olmadan çok sık kullandığımız ve bizi kızgınlık duygularına hazırlayan, “asla” ya da “her zaman” gibi sözcükleri zihninizde yakalamaya çalışın. “Hiç bir şey asla düzelmeyecek ” ya da “Her zaman haksızlığa uğrayan ben olurum.” gibi cümleler oldukça hatalıdır. Öfke duygunuzda haklı olduğunuzu düşünmenize de yol açar. Durumla ilgili yargıyı koyduğunuz için problemin çözümüne de katkıda bulunmaz.
Mantıklı Olun:
Mantık öfkeyi yener, çünkü öfke haklı bir nedene bağlı olsa da, çok çabuk mantık sınırlarını aşabilir. Bu yüzden öfkelendiğinizi hissettiğinizde mantığınıza sığının. Kendinize “Tüm dünyanın size kazık atmaya çalışmadığını” hatırlatın. Sadece, yaşamın iniş ve çıkışlarından bazılarını yaşadığınızı düşünün. Öfkenizin kontrolden çıkmaya başladığı her zaman, bu yönteme başvurun. Bu daha dengeli bir bakış açısını yakalamanıza yardımcı olacaktır.
Beklentilerinizi Arzulara Dönüştürün:
Öfkeli insanlar her şeyi talepkar bir şekilde isterler, diğer deyişle kendilerine hak görürler. Bu durum, adalet için de böyledir, takdir, kabul, onay, vb. için de böyle. Herkesin bu değerlere ihtiyacı vardır. Elde edemeyince hepimiz üzülür, incinir, hayal kırıklığına uğrarız. Ama kızgın ve öfkeli insanlar, bunları talep ederler. Talepleri karşılanmayınca, hayal kırıklıkları engellenme duygusuna, o da öfkeye döner.. Bu insanlar, düşünceleri üzerinde çalışıp onları yeniden yapılandırırken, bu talepkàr özelliklerinin farkına varmalı ve “beklentileri”ni, “arzular”a dönüştürmelidirler. Diğer deyişle, istediği herhangi bir şey için, “Bana verilmeli” ya da “Benim olmalı” demek yerine, “Bana verilmesini isterdim.” diye düşünmenin daha sağlıklı olduğunu görmelidirler.
Problemi çözün Veya Yüzleşin:
Bazen öfke duygularımız yaşamımızdaki gerçek ve kaçınılmaz sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. Kızgınlık duyguları böyle zamanlarda bu zorluklar karşısında yaşanan doğal ve sağlıklı duygulardır. Böyle durumlardaki en yararlı tutum; önce durumu değiştirip değiştiremeyeceğimizi araştırmaktır. Değiştirebileceğimiz bir şeyse çözüm yolları araştırılabilir. Değiştirilemeyecek bir durumsa, çözüm için uğraşmak yerine, yapılacak en iyi şey sorunla yüzleşmektir.
Elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın ama, yanıtları hemen bulamıyor, sonuca hemen ulaşamıyorsanız, kendinizi cezalandırmayın.
Daha İyi İletişim Kurmaya Çalışın:
Öfkeli insanlar genellikle düşünmeden yargılama ve bu yargıları yönünde davranma eğilimindedirler. Bu yargılar da bazen çok gerçek dışı olabilmektedir. Eğer çok elektrikli bir tartışma içine girdiyseniz, ilk yapacağınız şey ;
Yavaşlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemek olmalıdır. Aklınıza gelen ilk şeyi söylemeyin, yavaşlayın ve asıl söylemek istediğinizi düşünün. Aynı anda karşınızdakinin de söylediklerini duymaya ve anlamaya çalışın. Hemen cevap vermeyin.
Öfkenizin altında ne yattığını da anlamaya çalışın. İnsanın eleştirildiği zaman savunmaya geçmesi doğaldır, ama siz de saldırıya geçip savaşmayın. Onun yerine söylenenlerin altında yatanı bulmaya, asıl söylenmek isteneni dinlemeye çalışın. Ya da belki o ortamdan biraz uzaklaşıp rahatlamak isteyebilirsiniz. Ama kendinizin ya da karşınızdakinin öfkesinin kontrolden çıkmasına izin vermeyin. Sükúnetinizi korumanız, durumun raydan çıkıp bir felakete dönüşmesini engelleyecektir.
Mizah kullanın
Mizah, çeşitli yollarla öfkenizin yoğunluğunun azalmasına yardımcı olabilir. Herşeyden önce daha dengeli bir bakış açısı sağlar.
Birine öfkelenip de belli sıfatlarla etiketler takmaya başladığınızda, bir an durun ve o insanın gerçekten o “şey” ya da “öyle” olduğunu düşünün. Bu sahneyi gözünüzün önüne getirin. Örneğin birine, “muşmula” ya da “odun kafalı” gibi sıfatlarla saldırdığınızda, o kişiyi gerçekten bir muşmulaymış ya da odundan bir kafası varmış gibi hayal edin ve gündelik işlerini o şekilde yaptığını gözünüzün önüne getirin. Eğer karşınızdaki insanı benzettiğiniz şeyin ne olduğunu düşünerek kafanızda gerçekten öyleymiş gibi bir resim çizebilirseniz, öfkenizin azalmaya başladığını göreceksiniz. Çünkü mizah sırasında yaşanılan duygularla, öfkenin bir arada bulunması mümkün değildir.
Öfkesi çok yoğun olan kişinin davranışlarının altındaki temel mesaj, “Her şey benim istediğim gibi olmalı!” dır. Öfkeli insanlar kendilerinin ahlaken haklı ve doğru olduklarına inanırlar. Planlarını değiştirmelerine ya da engellenmelerine yol açan her türlü olay/durum, onlar için dayanılmaz bir aşağılanma gibi algılanır. Kendilerinin bu şekilde sıkıntı yaşamamaları gerektiğini düşünürler. Belki başka insanlar sıkıntı çekebilirler ama onlar değil!
Mizah kullanırken iki noktada çok dikkatli olmak gerekir.
Öncelikle mizah kullanmanın, sorunlarınızı gülerek geçiştirmek demek olmadığını, tersine onlarla yapıcı bir şekilde yüzleşebilmeniz demek olduğunu bilmelisiniz.
İkincisi de mizah kullanayım derken, alaycı ve aşağılayıcı mizaha başvurmaktan kaçınmalısınız. Çünkü bu da sağlıksız öfke ifadesinin bir başka yoludur.
Çevrenizi değiştirin:
Bazen, sinirlenip öfkelenmemize yol açan “şeylerin” yakın çevremizde olduğunu fark ederiz. Sorunlar ve sorumluluklar üzerinize öylesine yıkılır ki düştüğünüz tuzağa ve o tuzağı temsil eden insanlara karşı öfke ile kavrulursunuz.
Ara Verin:
Biraz ara verin. Gün içinde özellikle stresli olacağını bildiğiniz saatlerde, sadece kendiniz için kullanacağınız bir zaman ayırın. Örneğin çalışan bir anne, eve geldiğinde kendisine ayıracağı bir 15 dakikalık süre olursa, çocuklarının isteklerine, parlamadan daha iyi yanıt verebilir.
Zamanlama:
Eğer sevdiğiniz kişiyle belli konuları belli saatlerde konuşuyor ve bu konuşmalar da hep tartışma ile sonuçlanıyorsa, bu tür konuları konuşma saatinizi değiştirin. Belki yorgun, dikkatsiz oluyorsunuzdur ya da bu sadece böyle bir alışkanlık haline gelmiştir.
Kaçınma:
Eğer çocuğunuzun odasındaki dağınıklık odanın önünden her geçişte “kafanızın tasını attırıyorsa”, kapıyı kapatın. Sizi öfkelendiren şeylere bakmaktan kendinizi alıkoyun. “Ama, öfkelenmemem için çocuğumun odasını temiz tutması gerekir” demeyin. Konu şu anda bu değil. Konu kendinizi olabildiğince sakin tutabilmektir.
Alternatifler bulma:
Eğer her gün işinize gittiğiniz yoldaki trafik, sizi engellenmişlik ve öfke duyguları içinde bırakıyorsa, bunu çözmeyi bir iş edinin. Elinize bir harita alıp aynı yere farklı, belki daha uzun ama daha rahat, manzaralı, hoş bir yoldan gitmeyi ya da evden daha erken/geç çıkmayı deneyin.
ÖFKELİ BİR KİŞİ KARŞISINDA YAPILMASI GEREKENLER
Sakin kalmaya çalışın.
Derin bir nefes alın.
Bir yandan da kendi kendinize:
“Bu söyledikleri, kişisel olarak benimle ilgili değil.”
“Sakin kalabilirim. Buna hem gücüm hem de yeteneğim var.”
“Benim de öfkelenmem ne ona ne de kendime yarar.”
“Onun bu öfkesine öfke ile karşılık vermeyeceğim”
“Bu duruma hakim olabilirim” şeklinde telkinlerde bulunun.
Ona kadar sayın.Dikkatinizi bir yandan da bedeninizden gelen sinyallere yönlendirin.
Karşınızdakini ilgiyle ve ciddi bir şekilde dinleyin. Dikkatinizi karşınızdakinin söylediklerine verin. Araya girmeyin. Anlatacaklarını bitirmesine izin verin.
Duygularına saygı gösterin.Geçirdiği sıkıntılar dikkate alındığında yaşamakta olduğu öfkenin onun açısından “haklı” ve “geçerli” nedenleri olabilir. Bunu kendinize hatırlatın.Duygularını isimlendirmeye çalışın:
“Sesiniz çok öfkeli geliyor” / “Sesiniz öfke dolu” “ Kendinizi çok engellenmiş hissediyor olmalısınız” “Sanki çok fazla hayal kırıklığına uğramış gibisiniz” “Çok sinirli görünüyorsunuz” “Çok gerginsiniz”
Aşağıdaki gibi ifadelerle o kişinin o anda yaşadıklarını anladığınızı belirtin:
“Kaç kez uğraştığınız halde bir sonuç alamamış olduğunuzu söylüyorsunuz. Bunun sizi ne kadar öfkelendirici bir şey olabileceğini anlıyorum.”“Bu çok şaşırtıcı bir durum. Ben de endişelendim. Ben şimdi size bir parça yardımcı olmaya çalışacağım. Ama bir an önce de amirimi bu konuda bilgilendireceğim.” “Neden bu kadar öfkelenmiş olduğunuzu anlayabiliyorum… Lütfen neler olduğunu sırayla ve özet olarak anlatır mısınız?.”
Onu kendisini dinlediğinize inandırın. Herhangi bir öneri verme konusunda çok dikkatli olun.
Onunla aynı fikirde olduğunuzu ya da olmadığınızı belirtmeden de onu anlayabildiğinizi hissettirebilirsiniz. Eğer yüz yüze bir görüşme yapıyorsanız, kendisine bazı seçenekler sunun. Bu şekilde, hem kendinizin hem de onun biraz daha güç ve zaman kazanmasına, dikkatleri başka bir yöne çekmeye ve ilginizi gösterebilmeye yardımcı olabilirsiniz. Eğer imkanlarınız elverişli ise:
Kahve, çay teklif edebilirsiniz;
Oturmalarını önerebilirsiniz;
Bir başka sefere tekrar görüşmeyi teklif edebilirsiniz.
Onu öfkelendiren özel noktaları/konuları belirleyin.Gerçek sorunu anlamaya çabalayın. Gerekirse ek sorular sorarak açmaya çalışın.
Dikkatinizi karşınızdaki kişinin sözünü ettiği sorun ve o sorunun çözümü üzerinde yoğunlaştırın.
Bu aşamada kendisine sizin nasıl yardımcı olabileceğinizi, sizden o aşamada tam olarak ne istediğini sorun. Böylelikle etkileşim sırasındaki rolleriniz (onunki de sizinki de) belirlenecektir. Sorun ve çözümü üzerinde yoğunlaşın.
Umut verin. Kendisine bir parça da olsa, destek verebileceğinizden, yön gösterebileceğinizden emin olun. Küçük de olsa, az da olsa, yardımcı olun ki size yapmış olduğu başvurunun boşa gitmediği duygusuna kapılsın.
Karşınızdakine saygınızı sürdürün. Teselli edici, acıdığınızı gösteren ya da sorununu hafife aldığınızı düşündürecek sözlerden kaçının.
Çözüm için bir konuda söz verdiyseniz, sözünüzü tutun.
YAPILMAMASI GEREKENLER
Onun yaşadığı öfkeyi kişisel olarak üzerinize alınmayın. Şunu unutmayın: Karşınızdaki kişinin öfkesi size yönelmiş bile olsa sizinle ilgili değildir. Kişi hayatındaki herhangi bir duruma ya da sizin temsil ettiğiniz bir kişiye ya da kuruma öfkelidir.
Karşınızdakine asla, “Sinirlenmeyin../Sinirlenmeye ne gerek var..” demeyin.
Münakaşa etmeyin/Tartışmaya girmeyin.
Eğer o şaka yapmıyorsa, şaka yapmaya kalkışmayın. Konuyu espiri ile hafifletmeyin.
Son Olarak….
Eğer Sizin Bütün Anlayışlı Yaklaşımınıza Rağmen Karşınızdaki Kişi Öfkesiyle Size Engel Olmaya Devam Ediyorsa Aşağıdaki Yöntemlere Başvurabilirsiniz
1. Derin bir nefes alın ve, “Bir dakika lütfen. Bu durumun sizi çok rahatsız etmiş olduğunu görüyorum ve sizi anlıyorum. Ama, sorununuza neden olan ben değilim. Size yardımcı olmaya çalışıyorum ama bu konuda lütfen siz de bana yardımcı olun. Buna ihtiyacım var.” sözlerini vurgulayın.
2. Kişi öfkesini sürdürüyorsa, bu sorunu çözmeye çalışmayın. Öfkeyle kavrulan biriyle yapıcı bir konuşma sürdüremezsiniz.
3. Mümkünse, “Bakın, sizin şu anda muhatap olmanız gereken kişi ben değilim” diyerek bir başka kişinin devreye girmesi/yardımcı olması için girişimde bulunun.
4. Eğer öfkesi devam ediyorsa, “ Bana yönelttiğiniz bu hakaretlerden/ aşağılamalardan/ ses tonunuzdan çok rahatsızım. Kızgın olduğunuzu anlıyorum. Ama size yardımcı olmaya çalıştığımdan emin olmanızı istiyorum” deyin.
5. Öfkesi bütün bu söylediklerinize rağmen devam ediyorsa, “Lütfen kendinizi biraz daha sakin/daha kendinize hakim hissettiğinizde tekrar görüşelim” diyerek konuşmaya son vereceğinizi belirtin.
6. O yine devam ediyorsa, “Kusura bakmayın ben bir süre için uzaklaşmak zorundayım" diyerek, oradan uzaklaşın; ya da, “Telefonu kapatmak durumundayım” diyerek konuşmayı kesin.
Unutmayınız!
Öfke bulaşıcıdır. Mümkün olduğu ölçüde öfkeyi tırmandırmayın. Sizin göreviniz bu gerilimi azaltmaktır. İnsan olarak göreviniz gereği siz de aşırı yük ve stres altında olabilirsiniz. Siz de sık sık küçük olaylarda bile öfke duyabilirsiniz. Öfkenizi kontrol etmenizin hem size hem de hizmet verdiğiniz kişilere zincirleme olarak büyük yararı olacaktır.
KAYNAKÇA
Kargı, E., Erden, H. Saldırganlık Önlenebilir ve Öfke Kontrol Edilebilir 10.08.2006,
http://www.psikolog.org.tr/articles_detail.asp?cat=2&id=8
Kökdemir, H. (2004). Öfke ve öfke kontrolü. PiVOLKA, 3(12), 7-10.
Öfke Kontrolü Seminer Notları (2005).
Özer, Z. (2003) Öfke. 12 Aralık 2006, http://www.genetikbilimi.com/genbilim/ofke.htm
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Öfke Kontrolü" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Fatih UĞUR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Fatih UĞUR'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.