Evlilik Yorgunluğu Boşanmaya Sebep Olabilir mi?
EVLİLİK YORGUNLUĞU
Evlilik 4 bin yıllık toplumsal bir kurum. Evlilik kimileri için rüya, kimileri için kabustur. Büyük bir aşkla evlenen çiftler 3 yıl sonra sevgim ya da tutkum bitti diyebiliyor. Sadece evliliğin başında ki büyük aşkını ve sevgisini bir süre sonra arkadaşlığa çeviren çiftlerin ilişkisi sürebiliyor, aralarında arkadaşlık kalmayan çiftlerin ise evliliği genellikle boşanmayla sonlanıyor.
Evliliğin bitmesinde çoğu zaman “evlilik yorgunluğu bir sebep olabiliyor, peki bu evlilik yorgunluğu nasıl bir şey ve evlilikler neden yoruluyor?
EVLİLİK YORGUNLUĞUNU HANGİ FAKTÖRLER ETKİLİYOR?
Eşler arasında ki fiziksel uyum, cinsel uyum, yaş farkı, kültürel uyum, evlilik yorgunluğunu tetikleyici faktörler değil, sadece “eğitim uyumu” eşlerin iletişiminde olumlu bir etken olduğu için evlilik yorgunluğunu azaltan bir faktör olarak değerlendiriliyor.
Eşler arasında iletişimin çok iyi olması önemlidir. Aralarında ciddi bir sorun yoksa, bir çok konuyu konuşabilmeleri, tartışabilmeleri, empati kurarak birbirlerini anlayabilmeleri, göz teması kurarak konuşabilmeleri paylaşımı artırıyor ve evlilik yorgunluğuna girmeleri zorlaşıyor.
Eşler ortak yaşam içinde birbirleri ile ilgili beklentilerini; birbirlerini eleştirerek ifade ediyorlar. Ancak beklentilerin ifadesi, eleştiri olarak değil öneri olarak yapılmalıdır. Ya da beklenti karşılanmadığı durumlarda eş kendi duygusunu ifade edebilir. “Ben topluyorum sen dağıtıyorsun, ne pis adamsın” yerine “akşam geldiğimde evi dağınık görünce kendimi kötü hissediyorum” ya da “ eşyalarını buraya koysan daha iyi olmaz mı” gibi cümleler kurulabilir. Böylece evi dağıttığında eşinin üzüldüğünü düşünecek savunma dürtüsü yerine sorumluluk duygusuyla daha hassas davranacaktır.
Eşler arasında karşılıklı empatinin olması, eşlerin herhangi bir sorun olduğunda birbirlerinin yerine kendilerini koyarak hareket etmelerini sağladığı için çoğu zaman sorunların başlamadan çözümlenmesi ile sonuçlanıyor.
“Kendini Gerçekleştiren Kehanet”
Düşünürüz, hissederiz, eleştiririz ve yargılarız. Duygularımız bazen olumlu bazen de olumsuz inançlarımızla yüklüdür. İnançlarımız ise onlara yüklediğimiz anlamlara (yargılara) göre değer bulur.
Eğer bir konuda olumsuz önyargımız (inancımız) varsa, bir süre sonra ön kabulden oluşan kehanet kendini gerçekleştirmeye başlar. “Beni eşim aldatabilir, ona güvenemem” inancı, eşe karşı davranışlara yansır, daha sorgulayıcı, kontrolcü ve eleştirel davranışlara neden olur. Karşılaştığımız olumsuzluklar “kendini gerçekleştiren kehanetler” gibi belli bir sıralamayı takip eden örüntülerdir. Olumsuz inançlarımızın gerçekleşmesi sonucunda da bizde “zaten böyle olacağını tahmin etmiştim”, “tam da korktuğum gibi oldu.”, “aklıma gelen başıma geldi.” gibi düşüncelere neden olur.
Kehanet gerçekleşebilir. Bu nedenle olumsuz bir inançla başlayan bir ilişkide eş, kendi düşüncesini fark etmeli ve olumlu düşünceler üretmelidir. Eşine güvenmeyi tercih etmeli ve güvensizlik ortamının oluşması engellenmelidir.
Evliliklerin en riskli dönemi genellikle birinci yıl. Birinci yılda eşler aynı evde yaşamanın zorlukları ile baş etmeye çalışıyorlar. Özellikle evlilik öncesi bir yıldan daha az flört etmiş ya da nişanlılık süreci geçirmiş çiftlerde ya da çok uzun yıllar beraber yaşamış, uzun yıllar flört etmiş çiftlerde, evlendikten sonra, ilk yıl boşanmalar daha fazla görülüyor.
Evlilikte canlı bir organizmadır ve beslenmesi gerekir. Evliliğin üçüncü yılından sonra duygusal beslenme çok azalır. Evliliğin yorulmadan devam edebilmesi için, eşlerin birbirini duyması, dinlemesi ve anlaması gerekmektedir.
Çocuk sahibi olduktan sonra, eşlerin ihtiyaçları ve beklentileri değişiyor. Fiziksel ve duygusal yorgunluklar artıyor. Bu süreçte birbirlerinin beklentilerini ya da ihtiyaçlarını çiftlerin karşılayamaması da evlilik yorgunluğuna neden olabiliyor.
Kadının çalışması da evlilik yorgunluğuna neden olan faktörlerden biridir. Kadının üzerindeki yüklerin diğer eş tarafından alınmaması ya da farklı çözümler üretilmemesi, kadının; Ev, iş ve çocukla ilgili rollerinde başarı sağlamasında güçlükler yaşamasına neden oluyor. Kadın, kendine göre yeterince yapamadığında suçluluk hissediyor. Ya da eşi tarafından yeterince yapamadığı düşünülürse suçlanıyor.
Eşler arasında bu dönemlerde sorunu doğru tanımlamak, eşlerin birbirine destek vermesi, kadının üzerindeki yüklerin azaltılması için çözümler üretilmesi gerekiyor. Eğer çözüm üretilemezse duygusal ya da fiziksel mesafelerin artması eşleri boşanma noktasına getiriyor.
Eşlerin yalnızlaşması, çiftlerin birbirinden kopuşu da günümüzde yaşam biçiminden kaynaklanıyor. Ayrı odalarda farklı faaliyetler yapmak, sadece yemekte bir arada olmak, teknolojik imkanlar, (televizyon, bilgisayar, cep telefonu, gibi ) çiftleri yalnızlaştırıyor ve uzaklaştırıyor. Eğer eşler zamanlarının çoğunu ayrı odalarda geçiriyorlarsa, boşanma sinyallerini veriyor. Önce çiftlerin, böyle bir yaşantının ilişkilerine zarar vereceğini fark ve kabul etmeleri değişim için motive olmaları ve değişimi istemeleri gerekiyor. Teknolojik imkanların olabildiğince az kullanılması, ortak faaliyetler yapılması, monotonluktan kurtulup, arkadaş, aile ilişkilerinin, birlikte yapılan sohbetlerin artırılması gerekiyor.
Sahip olduğumuz birçok şeyi, onu kaybettiğimizde ya da bizden uzaklaştığında değerini anlıyoruz. Sağlığımızın, eşimizin, annemizin, babamızın, yakınlarımızın, çocuklarımızın, arkadaşlarımızın değerini bilelim.
“Hatalara Karşı Duyarlı Olmayın”
• Ne yazık ki bir çoğumuz, yaptığımız her işte mükemmel olmamız gerektiğine ya da eşimizin mükemmel olması gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla bir türlü ne kendimizi ne de karşımızdakini yeterli buluyoruz. Yeterli bulmadığımız için de mutlu olmuyoruz.
• Mutlu olmak için araya hedefler koymayın, “ev alınca, çocuk olunca, para kazanınca, …… gerçekleşince mutlu olacağız “demeyin. Araya hedef koyduğunuzda, hedefiniz gerçekleştiğinde de mutlu olmaz, yeni hedeflerin peşine düşersiniz.
• Hayatımız düz bir çizgide değildir. İnişli ve çıkışlıdır. Başarı kadar başarısızlıkların da, doğruların olduğu kadar yanlışların ve hatalarında doğal olduğunu kabul edelim.
EVLİLİĞİNİZE ZAMAN AYIRIN
• Eşinizle tüm zamanınızı beraber geçirmeniz mümkün değil ancak birlikte geçirilecek zaman için emek ve çaba harcayın. Birlikte akşam yemekleri yemek, hafta sonu kahvaltı yapmak, sohbet etmek için istekli olmak, dokunmak, birbiriyle ilgilenmek, beraber yürüyüşler, sinema, tiyatro, konserler, beraber etkinliklere katılmak, spor yapmak, ortak hobiler edinmek, beraber aile ziyaretleri yapmak, birbirinize hediyeler almak ilişkinizi güçlendirecek, birbirinizi önemsemeniz duygusal bağınızı artıracak, evliliğinize dinamizm katacaktır.
• Çiftlerin hassas oldukları bir konuyu tartışırlarken gerilimi azaltacak girişimlerde bulunmaları gerekiyor. Eğer iletişim hataları (suçlama, duvar örme, aşağılama, savunma) çiftler arasında yoğun olarak kullanılıyorsa, evlilik çok yıpranıyor ve boşanmaların çoğu yapılan bu iletişim hataları nedeniyle oluyor.
• Çiftlerle yapılan görüşmelerde tamir girişimlerini engelleyen diğer bir nedenin, büyük bir aşkla başlamış ilişkilerde bile, eşlerin yaşadıkları güzel anılarının çoğunu hatırlamamalarıdır. Ama geçmişle ilgili olumsuz, çok önemli olmayan olaylar durmadan gündeme getirilir.
• Eşinizi olduğu gibi kabul edin. Onun da hataları olabilir. Onarıcı ve affedici olun. “Evliliğinizi, yormanın da, yormamanın da sizin elinizde olduğunu unutmayın.”
Evlilik 4 bin yıllık toplumsal bir kurum. Evlilik kimileri için rüya, kimileri için kabustur. Büyük bir aşkla evlenen çiftler 3 yıl sonra sevgim ya da tutkum bitti diyebiliyor. Sadece evliliğin başında ki büyük aşkını ve sevgisini bir süre sonra arkadaşlığa çeviren çiftlerin ilişkisi sürebiliyor, aralarında arkadaşlık kalmayan çiftlerin ise evliliği genellikle boşanmayla sonlanıyor.
Evliliğin bitmesinde çoğu zaman “evlilik yorgunluğu bir sebep olabiliyor, peki bu evlilik yorgunluğu nasıl bir şey ve evlilikler neden yoruluyor?
EVLİLİK YORGUNLUĞUNU HANGİ FAKTÖRLER ETKİLİYOR?
Eşler arasında ki fiziksel uyum, cinsel uyum, yaş farkı, kültürel uyum, evlilik yorgunluğunu tetikleyici faktörler değil, sadece “eğitim uyumu” eşlerin iletişiminde olumlu bir etken olduğu için evlilik yorgunluğunu azaltan bir faktör olarak değerlendiriliyor.
Eşler arasında iletişimin çok iyi olması önemlidir. Aralarında ciddi bir sorun yoksa, bir çok konuyu konuşabilmeleri, tartışabilmeleri, empati kurarak birbirlerini anlayabilmeleri, göz teması kurarak konuşabilmeleri paylaşımı artırıyor ve evlilik yorgunluğuna girmeleri zorlaşıyor.
Eşler ortak yaşam içinde birbirleri ile ilgili beklentilerini; birbirlerini eleştirerek ifade ediyorlar. Ancak beklentilerin ifadesi, eleştiri olarak değil öneri olarak yapılmalıdır. Ya da beklenti karşılanmadığı durumlarda eş kendi duygusunu ifade edebilir. “Ben topluyorum sen dağıtıyorsun, ne pis adamsın” yerine “akşam geldiğimde evi dağınık görünce kendimi kötü hissediyorum” ya da “ eşyalarını buraya koysan daha iyi olmaz mı” gibi cümleler kurulabilir. Böylece evi dağıttığında eşinin üzüldüğünü düşünecek savunma dürtüsü yerine sorumluluk duygusuyla daha hassas davranacaktır.
Eşler arasında karşılıklı empatinin olması, eşlerin herhangi bir sorun olduğunda birbirlerinin yerine kendilerini koyarak hareket etmelerini sağladığı için çoğu zaman sorunların başlamadan çözümlenmesi ile sonuçlanıyor.
“Kendini Gerçekleştiren Kehanet”
Düşünürüz, hissederiz, eleştiririz ve yargılarız. Duygularımız bazen olumlu bazen de olumsuz inançlarımızla yüklüdür. İnançlarımız ise onlara yüklediğimiz anlamlara (yargılara) göre değer bulur.
Eğer bir konuda olumsuz önyargımız (inancımız) varsa, bir süre sonra ön kabulden oluşan kehanet kendini gerçekleştirmeye başlar. “Beni eşim aldatabilir, ona güvenemem” inancı, eşe karşı davranışlara yansır, daha sorgulayıcı, kontrolcü ve eleştirel davranışlara neden olur. Karşılaştığımız olumsuzluklar “kendini gerçekleştiren kehanetler” gibi belli bir sıralamayı takip eden örüntülerdir. Olumsuz inançlarımızın gerçekleşmesi sonucunda da bizde “zaten böyle olacağını tahmin etmiştim”, “tam da korktuğum gibi oldu.”, “aklıma gelen başıma geldi.” gibi düşüncelere neden olur.
Kehanet gerçekleşebilir. Bu nedenle olumsuz bir inançla başlayan bir ilişkide eş, kendi düşüncesini fark etmeli ve olumlu düşünceler üretmelidir. Eşine güvenmeyi tercih etmeli ve güvensizlik ortamının oluşması engellenmelidir.
Evliliklerin en riskli dönemi genellikle birinci yıl. Birinci yılda eşler aynı evde yaşamanın zorlukları ile baş etmeye çalışıyorlar. Özellikle evlilik öncesi bir yıldan daha az flört etmiş ya da nişanlılık süreci geçirmiş çiftlerde ya da çok uzun yıllar beraber yaşamış, uzun yıllar flört etmiş çiftlerde, evlendikten sonra, ilk yıl boşanmalar daha fazla görülüyor.
Evlilikte canlı bir organizmadır ve beslenmesi gerekir. Evliliğin üçüncü yılından sonra duygusal beslenme çok azalır. Evliliğin yorulmadan devam edebilmesi için, eşlerin birbirini duyması, dinlemesi ve anlaması gerekmektedir.
Çocuk sahibi olduktan sonra, eşlerin ihtiyaçları ve beklentileri değişiyor. Fiziksel ve duygusal yorgunluklar artıyor. Bu süreçte birbirlerinin beklentilerini ya da ihtiyaçlarını çiftlerin karşılayamaması da evlilik yorgunluğuna neden olabiliyor.
Kadının çalışması da evlilik yorgunluğuna neden olan faktörlerden biridir. Kadının üzerindeki yüklerin diğer eş tarafından alınmaması ya da farklı çözümler üretilmemesi, kadının; Ev, iş ve çocukla ilgili rollerinde başarı sağlamasında güçlükler yaşamasına neden oluyor. Kadın, kendine göre yeterince yapamadığında suçluluk hissediyor. Ya da eşi tarafından yeterince yapamadığı düşünülürse suçlanıyor.
Eşler arasında bu dönemlerde sorunu doğru tanımlamak, eşlerin birbirine destek vermesi, kadının üzerindeki yüklerin azaltılması için çözümler üretilmesi gerekiyor. Eğer çözüm üretilemezse duygusal ya da fiziksel mesafelerin artması eşleri boşanma noktasına getiriyor.
Eşlerin yalnızlaşması, çiftlerin birbirinden kopuşu da günümüzde yaşam biçiminden kaynaklanıyor. Ayrı odalarda farklı faaliyetler yapmak, sadece yemekte bir arada olmak, teknolojik imkanlar, (televizyon, bilgisayar, cep telefonu, gibi ) çiftleri yalnızlaştırıyor ve uzaklaştırıyor. Eğer eşler zamanlarının çoğunu ayrı odalarda geçiriyorlarsa, boşanma sinyallerini veriyor. Önce çiftlerin, böyle bir yaşantının ilişkilerine zarar vereceğini fark ve kabul etmeleri değişim için motive olmaları ve değişimi istemeleri gerekiyor. Teknolojik imkanların olabildiğince az kullanılması, ortak faaliyetler yapılması, monotonluktan kurtulup, arkadaş, aile ilişkilerinin, birlikte yapılan sohbetlerin artırılması gerekiyor.
Sahip olduğumuz birçok şeyi, onu kaybettiğimizde ya da bizden uzaklaştığında değerini anlıyoruz. Sağlığımızın, eşimizin, annemizin, babamızın, yakınlarımızın, çocuklarımızın, arkadaşlarımızın değerini bilelim.
“Hatalara Karşı Duyarlı Olmayın”
• Ne yazık ki bir çoğumuz, yaptığımız her işte mükemmel olmamız gerektiğine ya da eşimizin mükemmel olması gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla bir türlü ne kendimizi ne de karşımızdakini yeterli buluyoruz. Yeterli bulmadığımız için de mutlu olmuyoruz.
• Mutlu olmak için araya hedefler koymayın, “ev alınca, çocuk olunca, para kazanınca, …… gerçekleşince mutlu olacağız “demeyin. Araya hedef koyduğunuzda, hedefiniz gerçekleştiğinde de mutlu olmaz, yeni hedeflerin peşine düşersiniz.
• Hayatımız düz bir çizgide değildir. İnişli ve çıkışlıdır. Başarı kadar başarısızlıkların da, doğruların olduğu kadar yanlışların ve hatalarında doğal olduğunu kabul edelim.
EVLİLİĞİNİZE ZAMAN AYIRIN
• Eşinizle tüm zamanınızı beraber geçirmeniz mümkün değil ancak birlikte geçirilecek zaman için emek ve çaba harcayın. Birlikte akşam yemekleri yemek, hafta sonu kahvaltı yapmak, sohbet etmek için istekli olmak, dokunmak, birbiriyle ilgilenmek, beraber yürüyüşler, sinema, tiyatro, konserler, beraber etkinliklere katılmak, spor yapmak, ortak hobiler edinmek, beraber aile ziyaretleri yapmak, birbirinize hediyeler almak ilişkinizi güçlendirecek, birbirinizi önemsemeniz duygusal bağınızı artıracak, evliliğinize dinamizm katacaktır.
• Çiftlerin hassas oldukları bir konuyu tartışırlarken gerilimi azaltacak girişimlerde bulunmaları gerekiyor. Eğer iletişim hataları (suçlama, duvar örme, aşağılama, savunma) çiftler arasında yoğun olarak kullanılıyorsa, evlilik çok yıpranıyor ve boşanmaların çoğu yapılan bu iletişim hataları nedeniyle oluyor.
• Çiftlerle yapılan görüşmelerde tamir girişimlerini engelleyen diğer bir nedenin, büyük bir aşkla başlamış ilişkilerde bile, eşlerin yaşadıkları güzel anılarının çoğunu hatırlamamalarıdır. Ama geçmişle ilgili olumsuz, çok önemli olmayan olaylar durmadan gündeme getirilir.
• Eşinizi olduğu gibi kabul edin. Onun da hataları olabilir. Onarıcı ve affedici olun. “Evliliğinizi, yormanın da, yormamanın da sizin elinizde olduğunu unutmayın.”
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Evlilik Yorgunluğu Boşanmaya Sebep Olabilir mi?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni 
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
